İkrar

İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuş­mazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıa­larla, ikrar edilmiş vakıalar çekiş­meli sayılmaz. Tarafların veya ve­killerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli ol­maktan çıkar ve ispatı gerekmez. Maddi bir hatadan kaynaklanma­dıkça ikrardan dönülemez. Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz.

Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tara­fından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile iade edilme­mek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için har­candığının koca tarafından kanıtlan­ması halinde, koca ziynet eşyala­rını iadeden kurtulur.

Kadına ait olan ziynet eşyalarının tamamının veya bir kısmının evliliğin devamı sırasında bozdurularak ortak ihtiyaçlar için harcan­dığının koca tarafın­dan kabulü halinde kocanın bahse konu altınları, kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile verdiğini kanıtlaması gerekir. Aksi halde koca, söz konusu ziy­netleri iadeyle yükümlü olur.

 

Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınla­rın evlili­ğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için har­candığı davalı yanca kabul edilmiştir, davalı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarım verdiğini kanıtlayama­dığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mü­kelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eş­yalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir.

Dava: Taraflar arasındaki "ev eşyası ve ziynetlerin iadesi" da­vasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 18.3.2002 gün ve 1998/162-2002/145 sayılı kara­rın incelenmesi davacı vekili tara­fından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 17.03.2003 gün ve 12549-2919 sayılı ilamı ile,

(…1- Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının verilme­sine iliş­kindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun onu bağışlanmış sayılır. Böylece davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından alınarak bozdurulup harcanmış olduğu davalı yanca da kabul edildiğine göre davacıya iadesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına iliş­kin isteğin tüm­den reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

2- Davacı ile davalının müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının henüz karakolda bulun­duğu sırada davacının eve girerek bir valiz içine yerleştirdiği eşya­lar ile evden ayrıldığı anlaşılmıştır. Davacının bu tarihten sonra ye­niden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil yoktur. Dava konusu edilen eşyaların miktar ve nite­likleri de gözetilerek hepsinin bir valiz ile taşınmasının mümkün olup olamaya­cağı üzerinde durulmadan ev eşyalarına ilişkin davanın da tümden reddi doğru değildir. Kaldı ki bir kısım davalı tanıkları dahi dava konusu edilen ev eşyala­rının önemli bir bölümünün davalı ta­rafından alındığım bildirmişlerdir. O halde dosyadaki tüm deliller birlikte incelenerek davacıya aidiyeti belirlenecek eşya­ların veril­mesi gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şe­kilde karar verilmiş olması bozma nedenidir…) gerekçesiyle bozu­larak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama so­nunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süre­sinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduk­tan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının iadesi istemine ilişkindir.

Mahkemenin "davacının, davalının evde olmadığı sırada kendi­sindeki anahtar ile içeri girerek bir takım eşyaları götürdüğünün, davalının da kendisine ait eşyaları alıp, davacıya ait olanları bırak­tığının tanık beyanlarından anlaşıl­dığı, davacının eşyalarının dava­lıda kaldığını kanıtlayamadığı, ziynet eşyaları­nın kadının yanında bulunması gerektiğinin hayatın olağan akışına uygun bu­lunduğu, davalı eş tarafından zorla veya başka bir sebeple alındığının davacı tarafından kanıtlanması gerektiği, ziynet eşyaları bozdurulmuş olsa bile evin ortak ihtiyaçları için harcandığından iadesinin isteneme­yeceği" gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine dair verdiği karar yukarıda belirtilen neden­lerle özel dairece bozulmuş, mahke­mece önceki kararda direnilmiştir.

Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sıra­sında ka­dına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eş­yalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için har­candığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava ko­nusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdu­rularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir, da­valı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarım verdiğini kanıtlaya­madığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükel­leftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir.

Öte yandan; tarafların müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek ka­rakola başvurdukları, davalının karakolda bulunduğu sı­rada davacının evin kapısını çaldığı, evde bulunan eltilerinin kapıyı açmaması üzerine balkon kapı­sından eve girerek, paketlenmiş eş­yaları, çuvala konan giysileri ve çocukları alarak evden ayrıldığı, dava konusu edilen eşyalardan önemli bir bölümünün kendisine ait olduğu gerekçesiyle davalı tarafından alındığı, bir kısım eşyanın evde bırakıldığı tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Her ne kadar evin anahta­rının davacıda bulunduğu iddia edilmiş ise de, davacının bu tarihten sonra ye­niden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil bu­lunmamaktadır. Bu durumda mahke­mece tüm deliller hep birlikte değerlendi­rilerek, dava konusu edilen eşyaların miktar ve nitelikleri, taraflardan hangisine ait olabileceği gözetilmek suretiyle, hepsinin paketlerle taşınmasının mümkün olup olmayacağı üzerinde durulmak, davacıya ait olan eşyalar tek tek belirlen­mek ve davacıya iadesine karar vermek gerekirken bu yönler üzerinde durul­maksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu ne­denlerle direnme kararı bozulmalı­dır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen ne­denlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilme­sine, 05.05.2004 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[1].

 

Davalı koca, eşi ile kaçarak evlendiklerini, düğünlerinde sadece 3 adet bilezik ile 3 adet altın takıldığını ve ihtiyaç için bozdurulduğunu ikrar etmiş ayrıca dinlenen davalı tanığı A. T.'de düğünde 3 adet bilezik ve 6 adet altın takıldığını beyan etmiştir. Düğün takıları kim tarafından takı­lırsa takılsın, ak­sine bir anlaşma bulunmadıkça kadına ait kişisel eşya sayılır. Davacı kadına ait 3 adet bilezik ile 6 adet yarım altın yönünden ziynet eşyası alacağı kanıtlanmıştır.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında ka­lan temyiz itirazları yersizdir.

2-Davacı 9 adet bilezik, 50 adet çeyrek altın ve 10 adet yarım altından oluşan ziynet eşyalarının iadesini talep etmiştir. Davacı gösterdiği kendi delil­leri ile bu ziynet eşyalarının mevcut olduğunu kanıtlayamamıştır. Ancak davalı koca eşi ile kaçarak evlendiklerini, düğünlerinde sadece 3 adet bilezik ile 3 adet altın takıldığını ve ih­tiyaç için bozdurulduğunu ikrar etmiş ayrıca dinlenen davalı tanığı A. T.'de düğünde 3 adet bilezik ve 6 adet altın takıldığını beyan et­miştir. Düğün takıları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bu­lunmadıkça kadına ait kişisel eşya sayılır. Davalı da ta­nığın beyanı karşısında; davacı kadına ait 3 adet bilezik ile 6 adet yarım altın yönünden ziynet eşyası alacağı kanıtlanmıştır. Gerçek­leşen bu durum karşısında davacının ziynet eşyalarının iade talebi yönünden 3 adet bilezik ile 6 adet yarım altın için iadeye karar ve­rilmesi gerekirken yazılı şekilde ziynetlerin tamamı için iade kararı verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ziynet alacağı yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan tem­yize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMA­SINA, istek halinde temyiz peşin har­cının yatırana geri verilmesine, işbu kara­rın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2012 gü­nünde oyçokluğuyla karar verildi.

Karşı Oy:

Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesine göre “Eşler birliğin giderle­rine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” Türk Medeni Kanunu prensip olarak kadın erkek eşitliğini kabul etmiş bu nedenle de “eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılacaklarını” hüküm altına almıştır. Öte yandan “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” (TMK. md. 185/3)

Türk Medeni Kanunun “ispat yükü” başlıklı 6. maddesine göre “Ka­nunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandır­dığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” So­mut olayda ispat yükünün davalıda olduğuna ilişkin özel bir dü­zenleme yoktur. Bu nedenle ispat yüküne ilişkin genel kuraldan ay­rılmayı gerektirecek bir sebepte bulunmamaktadır.

Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişi­sel eşya niteliğindedir. Davalı 3 adet bilezik ve 6 adet altının ihtiyaç için bozduruldu­ğunu kabul etmiştir. İhtiyaçlar için bozdurulan ziy­net eşyalarının davacının rızası ile bozdurulduğunun kabul edilmesi gerekir.

Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşına­bilen, götü­rülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu ka­rine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davalıda bulunması ge­reken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olan­dır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri ge­reğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacıya aittir. Davacı kadın, kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp boz­durulduğunu ispat etmesi gere­kir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurul­duğunu ispat edememiştir.

Davacı eş ailenin ortak giderleri için malvarlığından rızasıyla yaptığı katkıyı geri isteyemez. Davacının bu katkıyı kendisine ait ziynet eşyalarını bozdurarak yapmış olması sonucu değiştirmez. Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesinin somut olayda uygu­lanmamasını gerektirecek bir hukuki gerekçede yoktur.

Bu sebeple temyize konu hükmün bu yönden de onanması ge­rektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyo­ruz[2].

 

Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu ziynet eşyaları­nın bir kısmının evliliğin devamı sırasında bozdurula­rak ortak ihtiyaçlar için harcandığı davalı tarafından ileri sü­rülmüştür. Davalı koca, davalı kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından, dava konusu ziynet eşyalarının davacıya iadesi ge­rekir.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numa­rası yazılı ziynet eşyası alacağı davasına dair karar, davacı ve davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosya­daki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, ziynet eşyalarının aynen olmadığı takdirde bede­linin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabu­lüne karar verilmiş, hü­küm davacı ve davalı vekili tarafından tem­yiz edilmiştir.

1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahke­mece tak­dir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isa­betsizlik bulunmama­sına göre davalı vekilinin temyiz itirazları ye­rinde değildir.

2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili, 16 adet 22 ayar 35’er gram bilezik, iki adet 22 ayar altın yüzük, bir adet 22 ayar altın set, bir çift 22 ayar altın küpenin davacıya dü­ğünde takıldığını, davalının bunları davacıdan aldığını ancak geri iade etmediğini, A. 2. Aile Mahkemesinin 2007-29 değişik iş sayılı dosyasında yapılan tespitte davalının altınların kendisinde olduğunu kabul ettiğini belirterek mümkünse altınların aynen iadesine, müm­kün olmadığı takdirde değeri olan 20.000,00_TL'nin davalıdan tah­siline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili ise düğünde takılan altınların bir bölümü­nün evin ortak ihtiyaçları için bozdurulduğunu, kalan 2 adet, 35'er gram bilezi­ğin ise daha güvenli olması nedeniyle davalının babasının evinde saklandığını, ortak giderler için harca­nan altınların istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savun­muştur. Mahkemece talebin kısmen kabulü ile 6.486,48_TL'nin da­valıdan tahsiline karar verilmiştir.

Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim ta­rafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının is­teği ve onayı ile iade edilme­mek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde, koca ziynet eşya­larını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu ziynet eşyalarının bir kısmının evliliğin devamı sırasında bozdurularak ortak ihtiyaçlar için harcandığı davalı tarafından ileri sürülmüş­tür. Davalı koca, davalı kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından, dava konusu ziynet eşyalarının dava­cıya iadesi gerekir. Mahkeme­nin buna ilişkin kabulünde yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak bi­lirkişi raporunda davacıya nişanda da 4 adet 22 ayar, 35er gramlık 3603,60 TL değerinde burma bilezik ile toplam değeri 1981,98 TL olan iki adet tüm Cumhuriyet Altını, üç adet 22 ayar yarım Cumhu­riyet Altını ve 30 adet 22 ayar çeyrek Cumhuriyet Altını takıldığı tespit edilmiştir. Davacı tanıklarından C.Y. 08.07.2008 tarihli beya­nında davacının nişanda takılan çeyrek altınlar ile140 gram gelen dört adet burma bilezik aldığını söylemiş, davacının kayınpederi M.Ş.de 08.07.2008 tarihli beyanında nişanda takılan Cumhuriyet Altınları ile davacının bilezik aldığını doğrulamıştır. Bu durumda nişanda takılan 35’er gramlık 4 adet burma bilezik ile nişanda takı­lan Cumhu­riyet Altınları ile alınan 4 adet 35’er gramlık bileziğin de ziynet eşyası olarak kadında mevcut olduğunun ve davalıda kaldı­ğının kabulü gerekir. Bu takılar yönünden de davanın kabulüne ka­rar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olma­dığından, hükmün bozulması gerekmiştir.

Öte yandan, ziynet alacağı davalarında davacının seçimlik hakkı vardır. Davacı dava konusu ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı tak­dirde bedelinin tahsilini isteyebileceği gibi, bu isteklerden yalnız birini de dava konusu yapabilir.

Olayımızda davacı vekili dava konusu ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istediğine göre istek dışına çıkı­larak ve gerekçesi belirtilmeksizin doğrudan bedele hükmedilmesi de doğru değildir.

Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan ne­denlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının tem­yiz edene iadesine, 22.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar ve­rildi[3].

 

Kırıkkale 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davalıla­rın evinde yapılan 18.2.2004 tarihli tespitte, davalılardan Ö. Ö. 4 adet bileziği düğün borçlarını kapatmak için bozdurup har­cadığını kabul etmiştir. Davalının bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup H.U.M.K.236/1. maddesi gereğince aleyhine ke­sin delil oluşturur.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numa­rası yazılı eşya alacağı davasına dair karar davalı tarafın­dan süresi içinde tem­yiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Dava, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde 4.830.-TL bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahke­mece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm da­vacı vekili tarafından temyiz edilmiş­tir.

1-)Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mah­kemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isa­betsizlik bulunmama­sına göre davacı vekilinin davalılardan kardeş D. Ö.'e yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.

2-)Davacı vekilinin davalı eş Ö. Ö. yönünden temyiz itirazla­rına ge­lince;

Davacı vekili, davacı E.'le davalı Ö. Ö.'ün evlenirken davacıya çeyiz ola­rak verilen eşyaların davalıların evinde kaldığını, davalı­lardan D. Ö.'ün eş Ö. Ö.'ün ağabeyi olup çeyiz ve eşya senedinde teslim alan olarak imzası bulundu­ğunu, mahkeme kararıyla eşyala­rın davalıların evinde tespitinin yapıldığını, tespit sırasında mevcut olmayan altın bilezik ve altın künyenin bilirkişi rapo­ruyla belirlen­diğini, davacının babası tarafından alınıp davalılara teslim edilen 4 adet altın bilezik, 1 adet altın künye, nişanda takılan 30 adet küçük altın, 1 adet yatak odası takımı, 1 adet arçelik marka elektrik süpür­gesi, 1 adet arzum robot, 1 adet arzum el mikseri, 1 adet arzum blender, 1 adet dijital vcd, 3 adet makine halısı, 6 adet yolluk halı, 1 adet uyku seti, 6 adet perde, sandık içi eş­yalarının yarısı ve muhtelif mutfak eşyalarının mümkün ise aynen değilse 4.830.-TL bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş­tir. Dava­lılar vekili tarafların boşanma davası sırasında birbirlerinden talep­leri olmadığını bildirdikleri halde bu davanın açılmasının yerinde olmadığını bildi­rerek reddini savunmuştur. Mahkemece, yargılama sırasında davacıya verilen kesin süreye rağmen davacının tek tanığı Hüseyin Erkoç'un adresinin bildiril­memesi ve mahkemede de hazır edilmemesi sebebiyle beyanının alınamadığı, aynı zamanda davacı tarafın yemin deliline de başvurmadığı, Kırıkkale 2. As­liye Hukuk Mahkemesi tarafından 18.2.2004 tarihinde davalıların evinde yapı­lan eşya tespitinin tek başına iddiayı ispata yeterli olmayacağı ge­rekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Olayımızda; Davacı E.'le davalı Ö. Ö. 29.7.2003 tarihinde ev­lendikten sonra 2.8.2003 tarihli çeyiz eşya senedi düzenlenmiştir. İmzası davalı eş tara­fından inkar edilmeyen bu çeyiz eşya senedi içeriğinde yazılı çeyiz ve ziynet eşyalarının davalılara teslim edil­diği yazılıdır. Dava konusu çeyiz ve ziynet eşyalarının varlığı söz konusu çeyiz eşya senediyle kanıtlanmıştır. Tarafların evlenmesin­den hemen sonra senet düzenlendiğine göre bunun aksinin de aynı nitelikte bir belgeyle kanıtlanması zorunludur. Davacılar vekili dava dilekçe­sinde senetle davalıya teslim edilen ve davalıların ye­dinde kalan çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelleri olan 4.830.-TL'nin dava­lılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davacının iddiası se­netle davalılara teslim edilen ziynetlerin davacıya verilmediğine ilişkindir. Bu du­rumda davalılar senette belirtilen çeyiz ve ziynet eşyalarını dava­cıya geri verdiklerini kanıtlamakla yükümlüdür. Kırıkkale 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davalıların evinde yapılan 18.2.2004 tarihli tespitte, davalılardan Ö. Ö. 4 adet bileziği düğün borçlarını kapatmak için bozdurup harcadığını kabul etmiştir. Davalının bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup H.U.M.K.236/1. maddesi gereğince aleyhine kesin delil oluşturur. Bu altınların davacının rı­zasıyla alınıp bozdurulduktan sonra yine davacıya teslim edildiğini kanıtlama yükü davalıya aittir. Davalılar bu hususu kanıtlayamadı­ğından var­lığı senetle kanıtlanan ve davalılara teslim edilen ziynet­lerle diğer çeyiz eşya­ları hakkında açılan davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgıya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Hüküm bu sebeple bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda 2 numaralı bentte yazılı sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı eş Ö. Ö. yö­nünden BOZULMA­SINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[4].

 

Ziynet ve eşyaların bir kısmının mevcudiyeti dosyaya ibraz edilen fotoğraflar ve davalının kabulü ile kanıtlanmış durum­dadır. Bu husus göz ardı edilerek ilgili tarafa yemin delilinin hatırlatılması usulsüz olup mah­kemece davalının kabulü ve mevcut delil durumu dikkate alınmak sure­tiyle bir karar ve­rilmesi gerekir.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan alacak dava­sına dair ka­rar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş ol­makla, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup, gereği görüşülüp düşü­nüldü:

Karar: Dava, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi veya be­delinin tah­sili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine ka­rar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin 09.05.2006 tari­hinde da­valı tarafından dövülerek kapı dışarı edildiğini, bu nedenle dava dilekçesinde belirtilen ziynet ve çeyiz eşyalarının müşterek konutta kaldığını belirterek dava dilekçesinde sıralanan takı ve eş­yaların aynen iadesi veya bedelinin davalıdan tahsiline karar veril­mesini istemiştir. Davalı ise; davacının kap kaçak ve bir adet yün yatak dışında eşya getirmediğini, talep edilen ziynet eşyalarının da nitelik ve sayısının çok fazla olduğunu, davacıya düğünde ailesi ta­rafından 5-6 adet altın bilezik takıldığını, davacının evden ayrılır­ken ziynetleri beraberinde götürdüğünü, davanın reddini savun­muştur. Mahkemece, davada talep edilen çeyiz ve ziynet eşyalarının adet, nitelik ve akıbetlerinin kanıtlanamadığı, buna ilişkin davacı ta­rafından teklif edilen yeminin de eda edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandır­dığı olguların varlı­ğını kanıtlamakla yükümlüdür. Kural olarak da­vacı, dava konusu ettiği çeyiz ve ziynet eşyalarının varlığını ve ev­den ayrılırken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır. Ziy­net eş­yalarının kadın üzerinde taşınması doğal ise de evden fiziksel şid­dete uğrayarak ayrılan bir kadının ziynet eşyalarını da üzerinde ta­şıması olağan olarak kabul edilemez. Öte yandan varlığı kanıtlanan ve evden ayrıldığı sırada beraberinde götürülebilecek hacim ve ni­telikte olmayan eşyaların da aksi is­patlanmadıkça koca evinde kal­dığı kabul edilmelidir.

Olayımızda davacı, fiziksel şiddete maruz kaldığını bu nedenle dava ko­nusu edilen eşyaları alma imkânı bulamadığını iddia etmiş olup esasen bu hu­sus taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Nitekim B. 4. Aile Mahkeme­si'nin boşanmaya ilişkin 2006/338 Esas ve 2009/59 Karar sayılı kesinleşmiş kararında da bu hususa değinilmiştir. Uyuşmazlık, ziynet ve çeyiz eşyalarının mevcudiye­tine ilişkindir. Ziynet ve eşyaların bir kısmının mevcudiyeti dos­yaya ibraz edilen fotoğraflar ve davalının kabulü ile kanıtlanmış du­rumdadır. Bu husus göz ardı edilerek ilgili tarafa yemin delilinin hatırlatılması usulsüz olup mahkemece davalının kabulü ve mevcut delil durumu dikkate alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve ya­saya aykırıdır.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 20.04.2011 tarihinde oybir­liği ile karar verildi[5].

Davacı-davalı kocanın bozdurup harcandığını kabul ettiği 30 çeyrek altın dışında kalan ziynet eşyalarına yönelik dava is­pat edilememiştir. O halde, davacı-davalı kocanın kabul ettiği 30 adet çeyrek altın için davanın kabulü gerekirken, bu konuda yazılı şekilde ziynet eşyalarının tamamı için davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm davacı-davalı (koca) tarafından; kadının boşanma davası, kusur tespiti, kendi tazminat talep­leri, nafaka ile çeyiz ve ziynetler yönünden; davalı-davacı kadın tarafından da; kocanın bo­şanma davası, kusur tespiti, nafaka ve tazminatlar ile çeyiz ve ziy­net eşyalarının reddedilen kısmı yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle ka­nuni gerek­tirici sebeplere ve özellikle boşanmaya neden olan olay­larda bağımsız konut sağlamaya yanaşmayan ve ailesinin evlilik birliğine müdahalesine kayıtsız kalan davacı-davalı kocaya nazaran; güven sarsıcı davranışlarda bulunan da­valı-davacı kadının daha ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-) Boşanmaya neden olan olaylarda daha fazla kusurlu olan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Türk Medeni Ka­nunu’nun 175. maddesi koşulları oluşmamıştır. Davalı-davacı kadı­nın yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken; yazılı şekilde ka­bulü isabetsiz olup; bozmayı gerektirmiştir.

3-) Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tara­fın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazmi­nat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile ka­tılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğe­rinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve eko­nomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK. md. 4, BK md. 42 ve 44) dikkate alınarak davacı-da­valı koca yararına uygun miktarda maddi tazmi­nat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

4-) Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebe­biyet ver­miş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngör­müştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılma­sına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı kocanın ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına sal­dırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md. 4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davacı-davalı koca yararına uygun miktarda manevi tazmi­nata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

5-) Davalı-davacı kadın ziynet eşyalarının, davacı-davalı ko­cada kaldı­ğını ileri sürmüştür. Davacı-davalı eş 30 adet çeyrek altı­nın evlilik birliği içerisinde bozdurularak borçların ödendiğini, di­ğer ziynet eşyalarının ise da­valı-davacı kadın tarafından götürüldü­ğünü savunmuştur. Davacı-davalı koca­nın bozdurup harcandığını kabul ettiği 30 çeyrek altın dışında kalan ziynet eş­yalarına yönelik dava ispat edilememiştir. O halde, davacı-davalı kocanın kabul et­tiği 30 adet çeyrek altın için davanın kabulü gerekirken, bu konuda yazılı şekilde ziynet eşyalarının tamamı için davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamış; bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3 ve 4. bentlerde açıklanan nedenlerle davacı-davalı koca lehine; 5. bentte gösterilen nedenle her iki taraf yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dı­şında kalan temyiz e konu diğer bölümlerinin yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğin­den itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile ka­rar verildi[6].

 

Davacı kadın ziynet eşyalarının elinden zorla alındığını is­pat ede­memiştir. Davalı koca savunmasında evlilik birliği içinde 4 adet bileziği bozdurup eşya aldıklarını belirtmiştir. Bu dört adet bilezikle ilgili ziynetler yönünden davalının savun­ması doğrultusunda davanın kabulüne sair dava konusu ziynet eşyaları yönünden davanın reddine karar vermek gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası göste­rilen hüküm manevi tazmi­nat, ziynetler, nafakalar ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık gö­rülmemesine göre davalı kocanın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersiz­dir.

2- Davacı kadın ziynet eşyalarının elinden zorla alındığını ispat edeme­miştir. Davalı koca savunmasında evlilik birliği içinde 4 adet bileziği bozdurup eşya aldıklarını belirtmiştir. Bu dört adet bilezikle ilgili ziynetler yönünden davalının savunması doğrultusunda dava­nın kabulüne sair dava konusu ziynet eşyaları yönünden davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi doğru olmamıştır.

3- Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylar yüzün­den davacı kadının kişilik haklarının saldırıya uğradığı kanıtlan­mamıştır. Türk Medeni Yasasının 174/2. maddesi koşulları oluş­mamıştır. Davacının manevi tazminat isteminin reddi gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiş­tir.

4- Kabule göre de; Kısmen reddedilen ziynet eşyalarının iadesi dava­sında reddedilen kısım üzerinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Ta­rifesi gereğince nisbi vekalet ücreti takdir edilme­mesi doğru olmamıştır.

5- Davacı kadının temyiz incelemesine gelince;

Davacının davası kabul edildiği durumda kendisini vekille tem­sil ettiren davacı yararına karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmemesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektir­miştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentte gösterilen sebep­lerle koca yararına, 5. bentte gösterilen sebeplerle kadın yararına BOZULMASINA, da­valı kocanın diğer temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen sebeplerle ONAN­MASINA, bozma sebebine göre ziynetler yönünden vekâlet ücretinin bu aşa­mada incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri veril­mesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[7].

 

Davacı, 12.08.2001 günlü çeyiz senedi ile senette yazılı eş­yaları dava­lıya teslim ettiğini ya da kendisine bağışlandığını, is­pat edememiş ise de, davalının beyanları arasında geçen, bir burma bileziğin bozdurularak evin ihtiyaçları için sarf edildiği davalının kabulündedir. … Mahkemece bu bilezik bakımından değeri tespit edilip, tahsiline karar verilmesi gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hük­mün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edil­mesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, davalılardan H. Akgül'le 18.08.2001 tarihinde evlendikle­rini, 12.08.2001 günlü çeyiz senedindeki eşyaların evde bırakmak suretiyle evden ayrıldığını bildirerek, bunların aynen tes­limi, olmadığı takdirde değeri­nin ödetilmesini talep etmiştir.

Davalılar, çeyiz senedi yapmadıklarını, davacının eşyalarını ve ziynetini giderken götürdüğünü, bir tane burma bileziğin davacının rızası ile alınarak evin masrafları için sarf edildiğini savunarak da­vanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ta­rafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uy­gun gerekti­rici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isa­betsizlik bulunmamasına göre davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı, 12.08.2001 günlü çeyiz senedi ile senette yazılı eş­yaları da­valıya teslim ettiğini ya da kendisine bağışlandığını, ispat edememiş ise de, davalının beyanları arasında geçen, bir burma bi­leziğin bozdurularak evin ihtiyaçları için sarf edildiği davalının ka­bulündedir. Bu bilezik eski medeni kanun yürürlükte olduğu dö­nemde satılmış olup eski medeni kanunun 152. maddesine göre evin geçimini sağlamak davalı kocaya ait olup, davacının rızası ile satılsa bile, bu bileziğin bedelinin ödenmesi gerekir. Mahkemece bu bilezik bakımından değeri tespit edilip, tahsiline karar verilmesi ge­rekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz iti­razlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle kararın da­vacı yararına BO­ZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.02.2005 gününde oybir­liği ile karar verildi[8].

 

Dava konusu ziynet eşyalarının evlilik birliği devam et­mekte iken, davacının rızası ile satılıp evin ihtiyaçlarına har­candığını ve bir kısmının da yakınlarının düğünlerine hediye olarak götürüldüğünü davalılar sa­vunmuşlardır. Davalıların bu savunmalarından ziynet eşyalarının davacı tarafından götü­rülmediği anlaşılmaktadır.

Dava: Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargıla­ması so­nunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen ka­bulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

Karar: Davacı, davalı ile 3 yıl önce evlendiği, bu evlilik sıra­sında dü­zenlenen çeyiz senedindeki eşyaların ortak konutlarına götürüldüğünü, bir süre sonra davalıların ziynet eşyalarını iade et­mek üzere aldıklarını, aralarındaki geçimsizlik nedeniyle ayrı yaşa­dıklarını, boşanma davasının devam ettiğini ileri sürerek çeyiz se­nedi ile teslim edilen eşyaların aynen iadesini, mümkün olmadığı taktirde bedellerinin tahsili istemiştir.

Davalılar, takılar yönünden davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece takılar yönünden davanın reddine, çeyiz senedinde yazılı diğer eşyalar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hü­küm davacı tara­fından temyiz edilmiştir.

Dava konusu ziynet eşyalarının evlilik birliği devam etmekte iken, dava­cının rızası ile satılıp evin ihtiyaçlarına harcandığını ve bir kısmının da yakınla­rının düğünlerine hediye olarak götürüldü­ğünü davalılar savunmuşlardır. Da­valıların bu savunmalarından ziynet eşyalarının davacı tarafından götürülme­diği anlaşılmaktadır. Mahkemenin gerekçesinde belirttiği dava konusu ziynet eşyalarının davacı tarafından evden ayrılırken götürüldüğüne dair gerekçe doğru değildir. Davacı ile birlikte oturan davalılar bu ziynet eşyala­rının bedel­lerini davacıya iade ile yükümlüdürler. Kaldı ki olayın cereyan ettiği tarihte yürürlükte bulunan MK. 152. maddesi hük­müne göre de evin geçimi kocaya aittir. Evin ihtiyaçları için ziy­netler bozulsa dahi koca bunları tazmin etmekle mükelleftir. Mah­kemece davacının ziynet eşyaları ile ilgi talebinin de kabulü gere­kirken, aksi düşüncelerle ziynetlere yönelik talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZUL­MASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 9.2.2005 gü­nünde oybirliği ile karar verildi[9].

 

Davalı koca, 26.4.2004 tarihinde yapılan tesbit sırasında; “... dava­cıya ait 3 adet bilezik, 1 set takımı ve çocuğun doğumu nedeniyle takılan 4 adet çeyrek altını bozdurup kira ve düğün borcu için verdiklerini” kabul etmiştir. Kocanın bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, aleyhine kesin delil oluştu­rur.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hü­küm yoksulluk ve iştirak nafakaları ile ziynet eşyaları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre Nusret hakkındaki ziynetlere ilişkin karara yönelik temyiz itirazları yersizdir.

2- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, na­fakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre hükmolunan yoksulluk ve iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Ka­nununun 4. maddesindeki hakka­niyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön göze­tilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykı­rıdır.

3-Davalı koca, 26.4.2004 tarihinde yapılan tesbit sırasında; “... davacıya ait 3 adet bilezik, I set takımı ve çocuğun doğumu nede­niyle takılan 4 adet çeyrek altını bozdurup kira ve düğün borcu için verdiklerini” kabul etmiştir. Kocanın bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, aleyhine kesin delil oluşturur. (HUMK.236/1)

Bu altınların davacının rızasıyla alınmış olması ve kira borcu ile düğün borcu için sarf edilmiş bulunması davacı tarafından geri verilmemek üzere davalıya verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, ko­cayı tazmin borucundan kur­tarmaz. Kadının, bu altınları kocasına geri istememek üzere verdiğine ilişkin bir delil yoktur. O halde ko­canın beyanında geçen altınların iadesi yönünden hüküm kurulması gerekirken isteğin tümüyle reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentte gösterilen sebeple BOZULMA­SINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[10].

 

Koca 67 adet küçük altın ile 1 adet yarım altının bozdurul­duğunu kabul etmiştir. Kadının 10 gün hastanede yattığı, has­taneden çıktıktan sonra kız kardeşiyle birlikte ortak konuta git­tiği, kayınvalidesinin eve kabul etmediği ve kovduğu toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Gerçek­leşen bu durum karşısında kadının ziynetlere yönelik açtığı davanın ka­bulü gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yersizdir.

2- Kadının ziynetler yönünden temyizine gelince;

Davacı-davalı kocanın ziynetlerin miktarına yönelik bir itirazı bulunma­dığı gibi, bunların kadın tarafından götürüldüğünü ileri sürmüştür.

Koca 67 adet küçük altın ile 1 adet yarım altının bozduruldu­ğunu 30.4.2003 havale tarihli cevap dilekçesinde kabul etmiştir. Kadının 10 gün hastanede yattığı, hastaneden çıktıktan sonra kız kardeşiyle birlikte ortak ko­nuta gittiği, kayınvalidesinin eve kabul etmediği ve kovduğu toplanan deliller­den anlaşılmaktadır. Gerçek­leşen bu durum karşısında kadının ziynetlere yöne­lik açtığı davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın 2. bentte gösterilen sebeple ka­dın yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının 1. bentte yazılı nedenle ONANMASINA, aşa­ğıda yazılı harcın kocaya yükletil­mesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran ka­dına geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar ve­rildi[11].

 

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu edilen ziynet eşyaları­nın davalıda kaldığı kanıtlanamamıştır. Ancak davalı, bir kısım ziynet eşyasının düğün ve balayı giderleri olarak har­candığını kabul etmiştir. Davalı, düğün ve balayı gideri olarak harcanan ziynetleri davacıya geri vermekle yükümlüdür.

Dava: Davacı Tekmile vekili tarafından, davalı Cenk aleyhine 3/7/2002 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyalarının aynen, ol­madığı takdirde bedeli­nin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; istemin reddine dair verilen 27/11/2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar veril­dikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisin­deki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla ya­saya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendiril­mesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kap­samı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı, davalının kendisini evden zorla uzaklaştırdığını, bir daha eve giremediğini, yanında bulunan üç bilezik dışında dava konusu edilen ziynet eşyalarının aynen veya değerinin ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı ise, düğünde takılan takıların bir kısmının bile­ziğe çevrildiğini, bir kısmı ile de düğün ve balayı giderlerinin karşılandığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece istem reddedilmiş; ka­rarı davacı temyiz etmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu edilen ziynet eş­yalarının davalıda kaldığı kanıtlanamamıştır. Ancak davalı, bir kı­sım ziynet eşyasının düğün ve balayı giderleri olarak harcandığını kabul etmiştir. Evin reisi olan davalı düğün ve balayı masraflarını karşılamakla yükümlüdür. Davacının bu altınları eşine geri alma­mak üzere verdiğine, bağışlandığına ilişkin bir kanıt da bulunma­maktadır. O halde davalı, düğün ve balayı gideri olarak harcanan ziynetleri davacıya geri vermekle yükümlüdür. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilip gerek düğün ve gerekse balayı harcama­larında kullanılan ziynet eşyalarının miktar belirlenerek, istemin bu bölümünün kabul edilmesi gerektiğinin düşünülmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kara­rın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte göste­rilen ne­denlerle BOZULMASINA; diğer temyiz itirazlarının (1) sa­yılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 2.10.2003 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[12].

 

Koca çeşitli dilekçelerinde ziynet eşyasının davacı tarafın­dan değil kendisi tarafından alındığını, bu nedenle davacıya ait olamayacağını be­lirtmiştir. Yaşam koşullarına ve geleneklere göre evlenme sırasında eşe takılan ve alınan ziynet eşyası ona ait olur.

Davacı Yurdagül K. vekili Avukat Ayla tarafından, davalı Erol K. aley­hine 11.11.1999 gününde verilen dilekçe ile çeyiz eşyası ve ziynet eşyasının aynen veya bedelinin istenmesi üzerine mahke­mece yapılan yargılama so­nunda; istemin kısmen kabulüne dair ve­rilen 28.12.2001 günlü kararın Yargı­tay'ca incelenmesi davacı ve­kili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabu­lüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından hazırla­nan ra­por ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uy­gun gerekti­rici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görül­memesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dı­şında kalan temyiz itirazları redde­dilmelidir.

2-Diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, eşler arasındaki çeyiz ve ziy­net eşyasının aynen, olmadığı takdirde bedelinin tahsili iste­mine ilişkindir. Mahkemece istem çeyiz eşyaları yönünden kısmen kabul edilmiş, ziynet eşya­ları yönünden reddedilmiştir. Karar, da­vacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, şiddetli geçimsizlik sonucunda kocasının kendisini dövdüğünü ve evden ayrılmak zorunda kaldığını belirterek ziynet eşyalarını da istemiştir. Mahkemece, dava konusu ziynet eşyaları­nın rahatlıkla taşınabilen, saklanabilen türden eşyalar olduğundan ve bunların zorla elinden alındığını ispat edemedi­ğinden ziynet eş­yaları konusundaki istem reddedilmiştir.

Davacı tanığı Ayşe T. beyanında iddia edilen on sekiz çeyrek altının da­valı tarafından bozdurulduğunu belirtmiştir. Davalı da çe­şitli dilekçelerinde ziynet eşyasının davacı tarafından değil kendisi tarafından alındığını, bu ne­denle davacıya ait olamayacağını belirt­miştir. Yaşam koşullarına ve gelenek­lere göre evlenme sırasında eşe takılan ve alınan ziynet eşyası ona ait olur. Diğer bir anlatımla, onun mülkiyetine geçer. Davalının iddia ettiği gibi bu ziynet eşyası davalı tarafından da alınsa davacıya bağışlanmış sayılır ve onun mülkiyetine geçer, Yine Medeni Kanun hükümlerine göre evin ge­reksinimle­rini karşılamak kocaya aittir. Bir bölüm ziynet eşyasının bozdurulup ev ihtiya­cında kullanılması da davalıyı sorumluluktan kurtarmaz. Şu durumda mahke­mece ziynet eşyalarına yönelik tale­bin kabulü gerekir.

Anılan yön gözetilmeden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, boz­mayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın (2) nolu bentte gösterilen ne­denlerle BO­ZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilme­sine 13.03.2003 gününde oybirliği ile karar verildi[13].

 

Davalı cevap dilekçesinde dava konusu edilen ziynetlerden davacının1 metrealtın, 4 bilezik, bir çift küpe, 1 alyans ve 1 Citizen saati olduğunu bunları da iade ettiğini savunmuştur. Bu cevap söz konusu ettiği ziynetle­rin varlığını ve kendisinde oldu­ğunu içerir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Davalı cevap dilekçesinde dava konusu edilen ziynetler­den dava­cının1 metrealtın, 4 bilezik, bir çift küpe, 1 alyans ve 1 Citizen saati olduğunu bunları da iade ettiğini savunmuştur. Bu ce­vap söz konusu ettiği ziynetlerin varlığını ve kendisinde olduğunu içerir. Ancak davalı bunları iade ettiğini ispat edememiştir. Davacı, dava konusu edilen diğer ziynetlerin varlığını ve davalı da kaldığını ispat edememiş ve resen yemin koşulları da oluşmamıştır. (HUMK md. 355). Bu sebeplerle davalının cevap dilekçesinde söz konusu ettiği yuka­rıda yazılan eşya yönünden davanın kabulü, bunlar dı­şındaki isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde davanın tümden ka­bulü doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, tem­yiz peşin harcın yatırana geri verilmesine oybirliği ile karar verildi[14].



[1] HGK 4-249/247 05.05.2004

[2] 2. Hukuk Dairesi 236/18614 4.7.2012

[3] 6. Hukuk Dairesi 339/4717 22.3.2012

[4] 6. Hukuk Dairesi 5053/10545 10.10.2011

[5] 2. Hukuk Dairesi 4494/5673 T. 30.3.2011

[6] 2. Hukuk Dairesi 4494/5673 30.3.2011

[7] 2. Hukuk Dairesi 6665/9009 T. 13.6.2005

[8] 13. Hukuk Dairesi 2004/14930 2005/2195 15.02.2005

[9] 13. Hukuk Dairesi 2004/13637 2005/1833 09.02.2005

[10] 2. Hukuk Dairesi 14449/15902 28.12.2004

[11] 2. Hukuk Dairesi 6030/7199 02.06.2004

[12] 4. Hukuk Dairesi 5257/11045 02.10.2003

[13] 4. Hukuk Dairesi 2002/12048 2003/2737 13.03.2003

[14] 2. Hukuk Dairesi 10130/12063 10.11.1999