İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz. Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemez. Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz.
Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının koca tarafından kanıtlanması halinde, koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.
Kadına ait olan ziynet eşyalarının tamamının veya bir kısmının evliliğin devamı sırasında bozdurularak ortak ihtiyaçlar için harcandığının koca tarafından kabulü halinde kocanın bahse konu altınları, kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile verdiğini kanıtlaması gerekir. Aksi halde koca, söz konusu ziynetleri iadeyle yükümlü olur.
Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir, davalı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarım verdiğini kanıtlayamadığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir.
Dava: Taraflar arasındaki "ev eşyası ve ziynetlerin iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 18.3.2002 gün ve 1998/162-2002/145 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 17.03.2003 gün ve 12549-2919 sayılı ilamı ile,
(…1- Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının verilmesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun onu bağışlanmış sayılır. Böylece davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından alınarak bozdurulup harcanmış olduğu davalı yanca da kabul edildiğine göre davacıya iadesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin isteğin tümden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
2- Davacı ile davalının müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının henüz karakolda bulunduğu sırada davacının eve girerek bir valiz içine yerleştirdiği eşyalar ile evden ayrıldığı anlaşılmıştır. Davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil yoktur. Dava konusu edilen eşyaların miktar ve nitelikleri de gözetilerek hepsinin bir valiz ile taşınmasının mümkün olup olamayacağı üzerinde durulmadan ev eşyalarına ilişkin davanın da tümden reddi doğru değildir. Kaldı ki bir kısım davalı tanıkları dahi dava konusu edilen ev eşyalarının önemli bir bölümünün davalı tarafından alındığım bildirmişlerdir. O halde dosyadaki tüm deliller birlikte incelenerek davacıya aidiyeti belirlenecek eşyaların verilmesi gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemenin "davacının, davalının evde olmadığı sırada kendisindeki anahtar ile içeri girerek bir takım eşyaları götürdüğünün, davalının da kendisine ait eşyaları alıp, davacıya ait olanları bıraktığının tanık beyanlarından anlaşıldığı, davacının eşyalarının davalıda kaldığını kanıtlayamadığı, ziynet eşyalarının kadının yanında bulunması gerektiğinin hayatın olağan akışına uygun bulunduğu, davalı eş tarafından zorla veya başka bir sebeple alındığının davacı tarafından kanıtlanması gerektiği, ziynet eşyaları bozdurulmuş olsa bile evin ortak ihtiyaçları için harcandığından iadesinin istenemeyeceği" gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenlerle özel dairece bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir, davalı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarım verdiğini kanıtlayamadığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir.
Öte yandan; tarafların müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının karakolda bulunduğu sırada davacının evin kapısını çaldığı, evde bulunan eltilerinin kapıyı açmaması üzerine balkon kapısından eve girerek, paketlenmiş eşyaları, çuvala konan giysileri ve çocukları alarak evden ayrıldığı, dava konusu edilen eşyalardan önemli bir bölümünün kendisine ait olduğu gerekçesiyle davalı tarafından alındığı, bir kısım eşyanın evde bırakıldığı tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Her ne kadar evin anahtarının davacıda bulunduğu iddia edilmiş ise de, davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, dava konusu edilen eşyaların miktar ve nitelikleri, taraflardan hangisine ait olabileceği gözetilmek suretiyle, hepsinin paketlerle taşınmasının mümkün olup olmayacağı üzerinde durulmak, davacıya ait olan eşyalar tek tek belirlenmek ve davacıya iadesine karar vermek gerekirken bu yönler üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.05.2004 gününde oybirliği ile karar verildi[1].
Davalı koca, eşi ile kaçarak evlendiklerini, düğünlerinde sadece 3 adet bilezik ile 3 adet altın takıldığını ve ihtiyaç için bozdurulduğunu ikrar etmiş ayrıca dinlenen davalı tanığı A. T.'de düğünde 3 adet bilezik ve 6 adet altın takıldığını beyan etmiştir. Düğün takıları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına ait kişisel eşya sayılır. Davacı kadına ait 3 adet bilezik ile 6 adet yarım altın yönünden ziynet eşyası alacağı kanıtlanmıştır.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı 9 adet bilezik, 50 adet çeyrek altın ve 10 adet yarım altından oluşan ziynet eşyalarının iadesini talep etmiştir. Davacı gösterdiği kendi delilleri ile bu ziynet eşyalarının mevcut olduğunu kanıtlayamamıştır. Ancak davalı koca eşi ile kaçarak evlendiklerini, düğünlerinde sadece 3 adet bilezik ile 3 adet altın takıldığını ve ihtiyaç için bozdurulduğunu ikrar etmiş ayrıca dinlenen davalı tanığı A. T.'de düğünde 3 adet bilezik ve 6 adet altın takıldığını beyan etmiştir. Düğün takıları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına ait kişisel eşya sayılır. Davalı da tanığın beyanı karşısında; davacı kadına ait 3 adet bilezik ile 6 adet yarım altın yönünden ziynet eşyası alacağı kanıtlanmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacının ziynet eşyalarının iade talebi yönünden 3 adet bilezik ile 6 adet yarım altın için iadeye karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ziynetlerin tamamı için iade kararı verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ziynet alacağı yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy:
Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesine göre “Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” Türk Medeni Kanunu prensip olarak kadın erkek eşitliğini kabul etmiş bu nedenle de “eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılacaklarını” hüküm altına almıştır. Öte yandan “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” (TMK. md. 185/3)
Türk Medeni Kanunun “ispat yükü” başlıklı 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Somut olayda ispat yükünün davalıda olduğuna ilişkin özel bir düzenleme yoktur. Bu nedenle ispat yüküne ilişkin genel kuraldan ayrılmayı gerektirecek bir sebepte bulunmamaktadır.
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Davalı 3 adet bilezik ve 6 adet altının ihtiyaç için bozdurulduğunu kabul etmiştir. İhtiyaçlar için bozdurulan ziynet eşyalarının davacının rızası ile bozdurulduğunun kabul edilmesi gerekir.
Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davalıda bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacıya aittir. Davacı kadın, kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir.
Davacı eş ailenin ortak giderleri için malvarlığından rızasıyla yaptığı katkıyı geri isteyemez. Davacının bu katkıyı kendisine ait ziynet eşyalarını bozdurarak yapmış olması sonucu değiştirmez. Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesinin somut olayda uygulanmamasını gerektirecek bir hukuki gerekçede yoktur.
Bu sebeple temyize konu hükmün bu yönden de onanması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz[2].
Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu ziynet eşyalarının bir kısmının evliliğin devamı sırasında bozdurularak ortak ihtiyaçlar için harcandığı davalı tarafından ileri sürülmüştür. Davalı koca, davalı kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından, dava konusu ziynet eşyalarının davacıya iadesi gerekir.
Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı ziynet eşyası alacağı davasına dair karar, davacı ve davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, ziynet eşyalarının aynen olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili, 16 adet 22 ayar 35’er gram bilezik, iki adet 22 ayar altın yüzük, bir adet 22 ayar altın set, bir çift 22 ayar altın küpenin davacıya düğünde takıldığını, davalının bunları davacıdan aldığını ancak geri iade etmediğini, A. 2. Aile Mahkemesinin 2007-29 değişik iş sayılı dosyasında yapılan tespitte davalının altınların kendisinde olduğunu kabul ettiğini belirterek mümkünse altınların aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde değeri olan 20.000,00_TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili ise düğünde takılan altınların bir bölümünün evin ortak ihtiyaçları için bozdurulduğunu, kalan 2 adet, 35'er gram bileziğin ise daha güvenli olması nedeniyle davalının babasının evinde saklandığını, ortak giderler için harcanan altınların istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece talebin kısmen kabulü ile 6.486,48_TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde, koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu ziynet eşyalarının bir kısmının evliliğin devamı sırasında bozdurularak ortak ihtiyaçlar için harcandığı davalı tarafından ileri sürülmüştür. Davalı koca, davalı kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından, dava konusu ziynet eşyalarının davacıya iadesi gerekir. Mahkemenin buna ilişkin kabulünde yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak bilirkişi raporunda davacıya nişanda da 4 adet 22 ayar, 35er gramlık 3603,60 TL değerinde burma bilezik ile toplam değeri 1981,98 TL olan iki adet tüm Cumhuriyet Altını, üç adet 22 ayar yarım Cumhuriyet Altını ve 30 adet 22 ayar çeyrek Cumhuriyet Altını takıldığı tespit edilmiştir. Davacı tanıklarından C.Y. 08.07.2008 tarihli beyanında davacının nişanda takılan çeyrek altınlar ile140 gram gelen dört adet burma bilezik aldığını söylemiş, davacının kayınpederi M.Ş.de 08.07.2008 tarihli beyanında nişanda takılan Cumhuriyet Altınları ile davacının bilezik aldığını doğrulamıştır. Bu durumda nişanda takılan 35’er gramlık 4 adet burma bilezik ile nişanda takılan Cumhuriyet Altınları ile alınan 4 adet 35’er gramlık bileziğin de ziynet eşyası olarak kadında mevcut olduğunun ve davalıda kaldığının kabulü gerekir. Bu takılar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, hükmün bozulması gerekmiştir.
Öte yandan, ziynet alacağı davalarında davacının seçimlik hakkı vardır. Davacı dava konusu ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini isteyebileceği gibi, bu isteklerden yalnız birini de dava konusu yapabilir.
Olayımızda davacı vekili dava konusu ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istediğine göre istek dışına çıkılarak ve gerekçesi belirtilmeksizin doğrudan bedele hükmedilmesi de doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[3].
Kırıkkale 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davalıların evinde yapılan 18.2.2004 tarihli tespitte, davalılardan Ö. Ö. 4 adet bileziği düğün borçlarını kapatmak için bozdurup harcadığını kabul etmiştir. Davalının bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup H.U.M.K.236/1. maddesi gereğince aleyhine kesin delil oluşturur.
Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
Karar: Dava, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde 4.830.-TL bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin davalılardan kardeş D. Ö.'e yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
2-)Davacı vekilinin davalı eş Ö. Ö. yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili, davacı E.'le davalı Ö. Ö.'ün evlenirken davacıya çeyiz olarak verilen eşyaların davalıların evinde kaldığını, davalılardan D. Ö.'ün eş Ö. Ö.'ün ağabeyi olup çeyiz ve eşya senedinde teslim alan olarak imzası bulunduğunu, mahkeme kararıyla eşyaların davalıların evinde tespitinin yapıldığını, tespit sırasında mevcut olmayan altın bilezik ve altın künyenin bilirkişi raporuyla belirlendiğini, davacının babası tarafından alınıp davalılara teslim edilen 4 adet altın bilezik, 1 adet altın künye, nişanda takılan 30 adet küçük altın, 1 adet yatak odası takımı, 1 adet arçelik marka elektrik süpürgesi, 1 adet arzum robot, 1 adet arzum el mikseri, 1 adet arzum blender, 1 adet dijital vcd, 3 adet makine halısı, 6 adet yolluk halı, 1 adet uyku seti, 6 adet perde, sandık içi eşyalarının yarısı ve muhtelif mutfak eşyalarının mümkün ise aynen değilse 4.830.-TL bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davalılar vekili tarafların boşanma davası sırasında birbirlerinden talepleri olmadığını bildirdikleri halde bu davanın açılmasının yerinde olmadığını bildirerek reddini savunmuştur. Mahkemece, yargılama sırasında davacıya verilen kesin süreye rağmen davacının tek tanığı Hüseyin Erkoç'un adresinin bildirilmemesi ve mahkemede de hazır edilmemesi sebebiyle beyanının alınamadığı, aynı zamanda davacı tarafın yemin deliline de başvurmadığı, Kırıkkale 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 18.2.2004 tarihinde davalıların evinde yapılan eşya tespitinin tek başına iddiayı ispata yeterli olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Olayımızda; Davacı E.'le davalı Ö. Ö. 29.7.2003 tarihinde evlendikten sonra 2.8.2003 tarihli çeyiz eşya senedi düzenlenmiştir. İmzası davalı eş tarafından inkar edilmeyen bu çeyiz eşya senedi içeriğinde yazılı çeyiz ve ziynet eşyalarının davalılara teslim edildiği yazılıdır. Dava konusu çeyiz ve ziynet eşyalarının varlığı söz konusu çeyiz eşya senediyle kanıtlanmıştır. Tarafların evlenmesinden hemen sonra senet düzenlendiğine göre bunun aksinin de aynı nitelikte bir belgeyle kanıtlanması zorunludur. Davacılar vekili dava dilekçesinde senetle davalıya teslim edilen ve davalıların yedinde kalan çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelleri olan 4.830.-TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davacının iddiası senetle davalılara teslim edilen ziynetlerin davacıya verilmediğine ilişkindir. Bu durumda davalılar senette belirtilen çeyiz ve ziynet eşyalarını davacıya geri verdiklerini kanıtlamakla yükümlüdür. Kırıkkale 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davalıların evinde yapılan 18.2.2004 tarihli tespitte, davalılardan Ö. Ö. 4 adet bileziği düğün borçlarını kapatmak için bozdurup harcadığını kabul etmiştir. Davalının bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup H.U.M.K.236/1. maddesi gereğince aleyhine kesin delil oluşturur. Bu altınların davacının rızasıyla alınıp bozdurulduktan sonra yine davacıya teslim edildiğini kanıtlama yükü davalıya aittir. Davalılar bu hususu kanıtlayamadığından varlığı senetle kanıtlanan ve davalılara teslim edilen ziynetlerle diğer çeyiz eşyaları hakkında açılan davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgıya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu sebeple bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 2 numaralı bentte yazılı sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı eş Ö. Ö. yönünden BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[4].
Ziynet ve eşyaların bir kısmının mevcudiyeti dosyaya ibraz edilen fotoğraflar ve davalının kabulü ile kanıtlanmış durumdadır. Bu husus göz ardı edilerek ilgili tarafa yemin delilinin hatırlatılması usulsüz olup mahkemece davalının kabulü ve mevcut delil durumu dikkate alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir.
Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan alacak davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi veya bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin 09.05.2006 tarihinde davalı tarafından dövülerek kapı dışarı edildiğini, bu nedenle dava dilekçesinde belirtilen ziynet ve çeyiz eşyalarının müşterek konutta kaldığını belirterek dava dilekçesinde sıralanan takı ve eşyaların aynen iadesi veya bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı ise; davacının kap kaçak ve bir adet yün yatak dışında eşya getirmediğini, talep edilen ziynet eşyalarının da nitelik ve sayısının çok fazla olduğunu, davacıya düğünde ailesi tarafından 5-6 adet altın bilezik takıldığını, davacının evden ayrılırken ziynetleri beraberinde götürdüğünü, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davada talep edilen çeyiz ve ziynet eşyalarının adet, nitelik ve akıbetlerinin kanıtlanamadığı, buna ilişkin davacı tarafından teklif edilen yeminin de eda edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Kural olarak davacı, dava konusu ettiği çeyiz ve ziynet eşyalarının varlığını ve evden ayrılırken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır. Ziynet eşyalarının kadın üzerinde taşınması doğal ise de evden fiziksel şiddete uğrayarak ayrılan bir kadının ziynet eşyalarını da üzerinde taşıması olağan olarak kabul edilemez. Öte yandan varlığı kanıtlanan ve evden ayrıldığı sırada beraberinde götürülebilecek hacim ve nitelikte olmayan eşyaların da aksi ispatlanmadıkça koca evinde kaldığı kabul edilmelidir.
Olayımızda davacı, fiziksel şiddete maruz kaldığını bu nedenle dava konusu edilen eşyaları alma imkânı bulamadığını iddia etmiş olup esasen bu husus taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Nitekim B. 4. Aile Mahkemesi'nin boşanmaya ilişkin 2006/338 Esas ve 2009/59 Karar sayılı kesinleşmiş kararında da bu hususa değinilmiştir. Uyuşmazlık, ziynet ve çeyiz eşyalarının mevcudiyetine ilişkindir. Ziynet ve eşyaların bir kısmının mevcudiyeti dosyaya ibraz edilen fotoğraflar ve davalının kabulü ile kanıtlanmış durumdadır. Bu husus göz ardı edilerek ilgili tarafa yemin delilinin hatırlatılması usulsüz olup mahkemece davalının kabulü ve mevcut delil durumu dikkate alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 20.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi[5].
Davacı-davalı kocanın bozdurup harcandığını kabul ettiği 30 çeyrek altın dışında kalan ziynet eşyalarına yönelik dava ispat edilememiştir. O halde, davacı-davalı kocanın kabul ettiği 30 adet çeyrek altın için davanın kabulü gerekirken, bu konuda yazılı şekilde ziynet eşyalarının tamamı için davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davacı-davalı (koca) tarafından; kadının boşanma davası, kusur tespiti, kendi tazminat talepleri, nafaka ile çeyiz ve ziynetler yönünden; davalı-davacı kadın tarafından da; kocanın boşanma davası, kusur tespiti, nafaka ve tazminatlar ile çeyiz ve ziynet eşyalarının reddedilen kısmı yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle boşanmaya neden olan olaylarda bağımsız konut sağlamaya yanaşmayan ve ailesinin evlilik birliğine müdahalesine kayıtsız kalan davacı-davalı kocaya nazaran; güven sarsıcı davranışlarda bulunan davalı-davacı kadının daha ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-) Boşanmaya neden olan olaylarda daha fazla kusurlu olan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşulları oluşmamıştır. Davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken; yazılı şekilde kabulü isabetsiz olup; bozmayı gerektirmiştir.
3-) Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK. md. 4, BK md. 42 ve 44) dikkate alınarak davacı-davalı koca yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
4-) Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı kocanın ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md. 4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davacı-davalı koca yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
5-) Davalı-davacı kadın ziynet eşyalarının, davacı-davalı kocada kaldığını ileri sürmüştür. Davacı-davalı eş 30 adet çeyrek altının evlilik birliği içerisinde bozdurularak borçların ödendiğini, diğer ziynet eşyalarının ise davalı-davacı kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Davacı-davalı kocanın bozdurup harcandığını kabul ettiği 30 çeyrek altın dışında kalan ziynet eşyalarına yönelik dava ispat edilememiştir. O halde, davacı-davalı kocanın kabul ettiği 30 adet çeyrek altın için davanın kabulü gerekirken, bu konuda yazılı şekilde ziynet eşyalarının tamamı için davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamış; bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3 ve 4. bentlerde açıklanan nedenlerle davacı-davalı koca lehine; 5. bentte gösterilen nedenle her iki taraf yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyiz e konu diğer bölümlerinin yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[6].
Davacı kadın ziynet eşyalarının elinden zorla alındığını ispat edememiştir. Davalı koca savunmasında evlilik birliği içinde 4 adet bileziği bozdurup eşya aldıklarını belirtmiştir. Bu dört adet bilezikle ilgili ziynetler yönünden davalının savunması doğrultusunda davanın kabulüne sair dava konusu ziynet eşyaları yönünden davanın reddine karar vermek gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm manevi tazminat, ziynetler, nafakalar ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı kadın ziynet eşyalarının elinden zorla alındığını ispat edememiştir. Davalı koca savunmasında evlilik birliği içinde 4 adet bileziği bozdurup eşya aldıklarını belirtmiştir. Bu dört adet bilezikle ilgili ziynetler yönünden davalının savunması doğrultusunda davanın kabulüne sair dava konusu ziynet eşyaları yönünden davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi doğru olmamıştır.
3- Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden davacı kadının kişilik haklarının saldırıya uğradığı kanıtlanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 174/2. maddesi koşulları oluşmamıştır. Davacının manevi tazminat isteminin reddi gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
4- Kabule göre de; Kısmen reddedilen ziynet eşyalarının iadesi davasında reddedilen kısım üzerinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nisbi vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru olmamıştır.
5- Davacı kadının temyiz incelemesine gelince;
Davacının davası kabul edildiği durumda kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmemesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentte gösterilen sebeplerle koca yararına, 5. bentte gösterilen sebeplerle kadın yararına BOZULMASINA, davalı kocanın diğer temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, bozma sebebine göre ziynetler yönünden vekâlet ücretinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[7].
Davacı, 12.08.2001 günlü çeyiz senedi ile senette yazılı eşyaları davalıya teslim ettiğini ya da kendisine bağışlandığını, ispat edememiş ise de, davalının beyanları arasında geçen, bir burma bileziğin bozdurularak evin ihtiyaçları için sarf edildiği davalının kabulündedir. … Mahkemece bu bilezik bakımından değeri tespit edilip, tahsiline karar verilmesi gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Davacı, davalılardan H. Akgül'le 18.08.2001 tarihinde evlendiklerini, 12.08.2001 günlü çeyiz senedindeki eşyaların evde bırakmak suretiyle evden ayrıldığını bildirerek, bunların aynen teslimi, olmadığı takdirde değerinin ödetilmesini talep etmiştir.
Davalılar, çeyiz senedi yapmadıklarını, davacının eşyalarını ve ziynetini giderken götürdüğünü, bir tane burma bileziğin davacının rızası ile alınarak evin masrafları için sarf edildiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, 12.08.2001 günlü çeyiz senedi ile senette yazılı eşyaları davalıya teslim ettiğini ya da kendisine bağışlandığını, ispat edememiş ise de, davalının beyanları arasında geçen, bir burma bileziğin bozdurularak evin ihtiyaçları için sarf edildiği davalının kabulündedir. Bu bilezik eski medeni kanun yürürlükte olduğu dönemde satılmış olup eski medeni kanunun 152. maddesine göre evin geçimini sağlamak davalı kocaya ait olup, davacının rızası ile satılsa bile, bu bileziğin bedelinin ödenmesi gerekir. Mahkemece bu bilezik bakımından değeri tespit edilip, tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.02.2005 gününde oybirliği ile karar verildi[8].
Dava konusu ziynet eşyalarının evlilik birliği devam etmekte iken, davacının rızası ile satılıp evin ihtiyaçlarına harcandığını ve bir kısmının da yakınlarının düğünlerine hediye olarak götürüldüğünü davalılar savunmuşlardır. Davalıların bu savunmalarından ziynet eşyalarının davacı tarafından götürülmediği anlaşılmaktadır.
Dava: Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:
Karar: Davacı, davalı ile 3 yıl önce evlendiği, bu evlilik sırasında düzenlenen çeyiz senedindeki eşyaların ortak konutlarına götürüldüğünü, bir süre sonra davalıların ziynet eşyalarını iade etmek üzere aldıklarını, aralarındaki geçimsizlik nedeniyle ayrı yaşadıklarını, boşanma davasının devam ettiğini ileri sürerek çeyiz senedi ile teslim edilen eşyaların aynen iadesini, mümkün olmadığı taktirde bedellerinin tahsili istemiştir.
Davalılar, takılar yönünden davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece takılar yönünden davanın reddine, çeyiz senedinde yazılı diğer eşyalar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu ziynet eşyalarının evlilik birliği devam etmekte iken, davacının rızası ile satılıp evin ihtiyaçlarına harcandığını ve bir kısmının da yakınlarının düğünlerine hediye olarak götürüldüğünü davalılar savunmuşlardır. Davalıların bu savunmalarından ziynet eşyalarının davacı tarafından götürülmediği anlaşılmaktadır. Mahkemenin gerekçesinde belirttiği dava konusu ziynet eşyalarının davacı tarafından evden ayrılırken götürüldüğüne dair gerekçe doğru değildir. Davacı ile birlikte oturan davalılar bu ziynet eşyalarının bedellerini davacıya iade ile yükümlüdürler. Kaldı ki olayın cereyan ettiği tarihte yürürlükte bulunan MK. 152. maddesi hükmüne göre de evin geçimi kocaya aittir. Evin ihtiyaçları için ziynetler bozulsa dahi koca bunları tazmin etmekle mükelleftir. Mahkemece davacının ziynet eşyaları ile ilgi talebinin de kabulü gerekirken, aksi düşüncelerle ziynetlere yönelik talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 9.2.2005 gününde oybirliği ile karar verildi[9].
Davalı koca, 26.4.2004 tarihinde yapılan tesbit sırasında; “... davacıya ait 3 adet bilezik, 1 set takımı ve çocuğun doğumu nedeniyle takılan 4 adet çeyrek altını bozdurup kira ve düğün borcu için verdiklerini” kabul etmiştir. Kocanın bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, aleyhine kesin delil oluşturur.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm yoksulluk ve iştirak nafakaları ile ziynet eşyaları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre Nusret hakkındaki ziynetlere ilişkin karara yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre hükmolunan yoksulluk ve iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
3-Davalı koca, 26.4.2004 tarihinde yapılan tesbit sırasında; “... davacıya ait 3 adet bilezik, I set takımı ve çocuğun doğumu nedeniyle takılan 4 adet çeyrek altını bozdurup kira ve düğün borcu için verdiklerini” kabul etmiştir. Kocanın bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, aleyhine kesin delil oluşturur. (HUMK.236/1)
Bu altınların davacının rızasıyla alınmış olması ve kira borcu ile düğün borcu için sarf edilmiş bulunması davacı tarafından geri verilmemek üzere davalıya verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, kocayı tazmin borucundan kurtarmaz. Kadının, bu altınları kocasına geri istememek üzere verdiğine ilişkin bir delil yoktur. O halde kocanın beyanında geçen altınların iadesi yönünden hüküm kurulması gerekirken isteğin tümüyle reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[10].
Koca 67 adet küçük altın ile 1 adet yarım altının bozdurulduğunu kabul etmiştir. Kadının 10 gün hastanede yattığı, hastaneden çıktıktan sonra kız kardeşiyle birlikte ortak konuta gittiği, kayınvalidesinin eve kabul etmediği ve kovduğu toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında kadının ziynetlere yönelik açtığı davanın kabulü gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yersizdir.
2- Kadının ziynetler yönünden temyizine gelince;
Davacı-davalı kocanın ziynetlerin miktarına yönelik bir itirazı bulunmadığı gibi, bunların kadın tarafından götürüldüğünü ileri sürmüştür.
Koca 67 adet küçük altın ile 1 adet yarım altının bozdurulduğunu 30.4.2003 havale tarihli cevap dilekçesinde kabul etmiştir. Kadının 10 gün hastanede yattığı, hastaneden çıktıktan sonra kız kardeşiyle birlikte ortak konuta gittiği, kayınvalidesinin eve kabul etmediği ve kovduğu toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında kadının ziynetlere yönelik açtığı davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın 2. bentte gösterilen sebeple kadın yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının 1. bentte yazılı nedenle ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın kocaya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran kadına geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[11].
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığı kanıtlanamamıştır. Ancak davalı, bir kısım ziynet eşyasının düğün ve balayı giderleri olarak harcandığını kabul etmiştir. Davalı, düğün ve balayı gideri olarak harcanan ziynetleri davacıya geri vermekle yükümlüdür.
Dava: Davacı Tekmile vekili tarafından, davalı Cenk aleyhine 3/7/2002 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; istemin reddine dair verilen 27/11/2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı, davalının kendisini evden zorla uzaklaştırdığını, bir daha eve giremediğini, yanında bulunan üç bilezik dışında dava konusu edilen ziynet eşyalarının aynen veya değerinin ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı ise, düğünde takılan takıların bir kısmının bileziğe çevrildiğini, bir kısmı ile de düğün ve balayı giderlerinin karşılandığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece istem reddedilmiş; kararı davacı temyiz etmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığı kanıtlanamamıştır. Ancak davalı, bir kısım ziynet eşyasının düğün ve balayı giderleri olarak harcandığını kabul etmiştir. Evin reisi olan davalı düğün ve balayı masraflarını karşılamakla yükümlüdür. Davacının bu altınları eşine geri almamak üzere verdiğine, bağışlandığına ilişkin bir kanıt da bulunmamaktadır. O halde davalı, düğün ve balayı gideri olarak harcanan ziynetleri davacıya geri vermekle yükümlüdür. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilip gerek düğün ve gerekse balayı harcamalarında kullanılan ziynet eşyalarının miktar belirlenerek, istemin bu bölümünün kabul edilmesi gerektiğinin düşünülmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 2.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi[12].
Koca çeşitli dilekçelerinde ziynet eşyasının davacı tarafından değil kendisi tarafından alındığını, bu nedenle davacıya ait olamayacağını belirtmiştir. Yaşam koşullarına ve geleneklere göre evlenme sırasında eşe takılan ve alınan ziynet eşyası ona ait olur.
Davacı Yurdagül K. vekili Avukat Ayla tarafından, davalı Erol K. aleyhine 11.11.1999 gününde verilen dilekçe ile çeyiz eşyası ve ziynet eşyasının aynen veya bedelinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; istemin kısmen kabulüne dair verilen 28.12.2001 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, eşler arasındaki çeyiz ve ziynet eşyasının aynen, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istem çeyiz eşyaları yönünden kısmen kabul edilmiş, ziynet eşyaları yönünden reddedilmiştir. Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, şiddetli geçimsizlik sonucunda kocasının kendisini dövdüğünü ve evden ayrılmak zorunda kaldığını belirterek ziynet eşyalarını da istemiştir. Mahkemece, dava konusu ziynet eşyalarının rahatlıkla taşınabilen, saklanabilen türden eşyalar olduğundan ve bunların zorla elinden alındığını ispat edemediğinden ziynet eşyaları konusundaki istem reddedilmiştir.
Davacı tanığı Ayşe T. beyanında iddia edilen on sekiz çeyrek altının davalı tarafından bozdurulduğunu belirtmiştir. Davalı da çeşitli dilekçelerinde ziynet eşyasının davacı tarafından değil kendisi tarafından alındığını, bu nedenle davacıya ait olamayacağını belirtmiştir. Yaşam koşullarına ve geleneklere göre evlenme sırasında eşe takılan ve alınan ziynet eşyası ona ait olur. Diğer bir anlatımla, onun mülkiyetine geçer. Davalının iddia ettiği gibi bu ziynet eşyası davalı tarafından da alınsa davacıya bağışlanmış sayılır ve onun mülkiyetine geçer, Yine Medeni Kanun hükümlerine göre evin gereksinimlerini karşılamak kocaya aittir. Bir bölüm ziynet eşyasının bozdurulup ev ihtiyacında kullanılması da davalıyı sorumluluktan kurtarmaz. Şu durumda mahkemece ziynet eşyalarına yönelik talebin kabulü gerekir.
Anılan yön gözetilmeden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13.03.2003 gününde oybirliği ile karar verildi[13].
Davalı cevap dilekçesinde dava konusu edilen ziynetlerden davacının1 metrealtın, 4 bilezik, bir çift küpe, 1 alyans ve 1 Citizen saati olduğunu bunları da iade ettiğini savunmuştur. Bu cevap söz konusu ettiği ziynetlerin varlığını ve kendisinde olduğunu içerir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: Davalı cevap dilekçesinde dava konusu edilen ziynetlerden davacının1 metrealtın, 4 bilezik, bir çift küpe, 1 alyans ve 1 Citizen saati olduğunu bunları da iade ettiğini savunmuştur. Bu cevap söz konusu ettiği ziynetlerin varlığını ve kendisinde olduğunu içerir. Ancak davalı bunları iade ettiğini ispat edememiştir. Davacı, dava konusu edilen diğer ziynetlerin varlığını ve davalı da kaldığını ispat edememiş ve resen yemin koşulları da oluşmamıştır. (HUMK md. 355). Bu sebeplerle davalının cevap dilekçesinde söz konusu ettiği yukarıda yazılan eşya yönünden davanın kabulü, bunlar dışındaki isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde davanın tümden kabulü doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine oybirliği ile karar verildi[14].
[1] HGK 4-249/247 05.05.2004
[2] 2. Hukuk Dairesi 236/18614 4.7.2012
[3] 6. Hukuk Dairesi 339/4717 22.3.2012
[4] 6. Hukuk Dairesi 5053/10545 10.10.2011
[5] 2. Hukuk Dairesi 4494/5673 T. 30.3.2011
[6] 2. Hukuk Dairesi 4494/5673 30.3.2011
[7] 2. Hukuk Dairesi 6665/9009 T. 13.6.2005
[8] 13. Hukuk Dairesi 2004/14930 2005/2195 15.02.2005
[9] 13. Hukuk Dairesi 2004/13637 2005/1833 09.02.2005
[10] 2. Hukuk Dairesi 14449/15902 28.12.2004
[11] 2. Hukuk Dairesi 6030/7199 02.06.2004
[12] 4. Hukuk Dairesi 5257/11045 02.10.2003
[13] 4. Hukuk Dairesi 2002/12048 2003/2737 13.03.2003
[14] 2. Hukuk Dairesi 10130/12063 10.11.1999