Faiz

Ziynet alacağına ilişkin taleplerde yasal faiz istenebilir. Taleple bağlılık ilkesi gereği faize ilişkin bir talebin olmaması halinde mahke­mece re’sen faize hükmedilemeyecektir.

 

Ziynetlerle ilgili talep olmadan faize hükmedilemez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, kusur be­lirlemesi, tazminatlar ve ziynet alacağı yönünden temyiz edilerek; temyiz in­celemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 06.02.2012 günü tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmedi. İşin incelene­rek ka­rara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun gö­rüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Davacı talep ettiği ziynetleri dava dilekçesinde saymıştır. Davacı kadı­nın istekleri içinde 1 adet 22 ayar 2'li burma bilezik, 1 adet beşi bir yerde, 1 adet yüzük, 2 adet bileklik, 1 adet isimli bi­leklik, 1 pırlanta yüzük, 1 adet 14 ayar set, 1 adet üçlü set, 1500 TL, 250 Euro ve 1800 Frang nakit para yer al­madığı halde, talep aşıla­rak bu ziynetlerin ve nakit paranın da hüküm altına alınması doğru bulunmamıştır.

3-Davacının ziynetlerle ilgili aynen iade isteği yoktur. İstek dı­şına çıkıla­rak aynen iadeye karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

4-Davacının ziynetlerin bedeline ilişkin faiz talebinin bulunma­dığı göze­tilmeden ziynet bedellerine yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi de isabet­sizdir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3 ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte göste­rilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.06.2012 tarihinde oybirli­ğiyle karar verildi[1].

 

Ziynetlerle ilgili faiz talebi hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmesi gerekir.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numa­rası yazılı ziynet ve çeyiz eşyasına ilişkin alacak davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, ziynet ve çeyiz eşyasının aynen iadesi olmadığı takdirde bedelinin faizi ile tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, ziynet eşyaları yö­nünden davanın reddine, çeyiz eşyaları yönünden kısmen kabulüne karar ve­rilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı ge­rekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı vekilinin faize ilişkin temyiz itirazlarına gelince:

Davacı vekili dava dilekçesinde, davacıya düğünde takılan se­kiz adet bilezik ve altın zincir ile delil tespiti sonucu belirlenen eş­yaların tarafların müştereken oturdukları evlerinde kaldığını, dava­lının tatil bahanesi ile davacı eşini babasının evine bıraktığını, kişi­sel eşyalarını vermediğini ileri sürerek aynen olmadığı takdirde dava tarihi itibariyle belirlenecek değerinin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacının giderken eşyala­rını da beraberinde götürdüğünü belirterek davanın reddini savunmuş­tur. Mah­kemece, davacının dava konusu kişisel eşyalarının bedeli­nin faizi ile tahsilini talep etmesine rağmen davanın kısmen kabu­lüne karar verilmekle birlikte faiz konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmadığından hükmün faiz yönünden bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının ka­bulü ile HUMK. nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının tem­yiz edene iadesine, 14.03.2011 tarihinde oy­birliği ile karar verildi[2].

 

Ziynetlere ilgili olarak dava tarihinden itibaren faize hük­medilmesi gerekirken kesinleşmeden itibaren faize hükmedil­mesi hatalıdır.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü.

Karar: 1- Başka bir kadınla yaşayan ve ondan çocuğu olan da­vacı koca tamamen kusurludur.

Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen ku­surlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek ge­rekmektedir. Çünkü böyle bir dü­şünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yö­nündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir bo­şanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeye­cek derecede temelinden sarsar, son­rada mademki birlik artık sarsılmış diye­rekten boşanma doğrultu­sunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşan­mayı iste­yebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belir­lenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılma­lıdır.(TMK. md. 166/2)

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden bek­lenmeyecek derecece, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleş­memiştir. Bu durumda açıklanan nedenle iste­ğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek bo­şanmaya ka­rar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edil­mediğinden bozma sebebi sanılmamış yanlışlığa değinilmekle yeti­nilmiştir

2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre davacı­nın tüm, davalının aşağıdaki bent kapsamı dı­şında kalan temyiz itirazları yer­sizdir.

3- Ziynetlere ilişkin olarak kabul edilen 2.450,00 YTL alacağa dava tari­hinden itibaren faiz verilmesi gerekirken kararın kesinleş­tiği tarihten itibaren hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz olunan hükmün 3. bentte yazılı nedenle kadın yararına BOZULMASINA, tarafların bozma kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazla­rının 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın dava­cıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcını yatıran da­valıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[3].

Usulüne uygun ıslah bulunmadan hükmedilen ziynet bedeli için dava tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz iti­razları yersizdir.

2- Davacının dava dilekçesinde faiz isteği yoktur. Bu husus da­vacı veki­linin 23.12.2002 havale tarihli dilekçesinden de anlaşıl­maktadır. (dava dilekçe­sinde talep ettiğimiz maddi-manevi tazminat ve takıların bedeline yasal faiz istemeyi unutmuşuz dava tarihinden itibaren tazminat ve takı bedellerine yasal faiz işletilmesini talep etmekteyiz.) Faiz istemine ilişkin bu dilekçe 6.3.2003 günlü otu­rumda davalı asıla tebliğ edilmiş; davalı vekili 7.3.2003 tarihli di­lekçesiyle bu isteğe karşı çıkmıştır. Usulüne uygun ıslah bulunma­dan hükme­dilen ziynet bedeli için dava tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın 2. bentte yazılı nedenle BOZULMA­SINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin I. bentte göste­rilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcını yatıran davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[4].



[1] 2. Hukuk Dairesi 11.06.2012 9346/15877

[2] 6. Hukuk Dairesi 14.03.2011 1200/2958

[3] 2. Hukuk Dairesi 04.10.2006 6408/13145

[4] 2. Hukuk Dairesi 04.10.2004 9720/11192

Ziynet alacağına ilişkin taleplerde yasal faiz istenebilir. Taleple bağlılık ilkesi gereği faize ilişkin bir talebin olmaması halinde mahke­mece re’sen faize hükmedilemeyecektir.

 

Ziynetlerle ilgili talep olmadan faize hükmedilemez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, kusur be­lirlemesi, tazminatlar ve ziynet alacağı yönünden temyiz edilerek; temyiz in­celemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 06.02.2012 günü tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmedi. İşin incelene­rek ka­rara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun gö­rüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Davacı talep ettiği ziynetleri dava dilekçesinde saymıştır. Davacı kadı­nın istekleri içinde 1 adet 22 ayar 2'li burma bilezik, 1 adet beşi bir yerde, 1 adet yüzük, 2 adet bileklik, 1 adet isimli bi­leklik, 1 pırlanta yüzük, 1 adet 14 ayar set, 1 adet üçlü set, 1500 TL, 250 Euro ve 1800 Frang nakit para yer al­madığı halde, talep aşıla­rak bu ziynetlerin ve nakit paranın da hüküm altına alınması doğru bulunmamıştır.

3-Davacının ziynetlerle ilgili aynen iade isteği yoktur. İstek dı­şına çıkıla­rak aynen iadeye karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

4-Davacının ziynetlerin bedeline ilişkin faiz talebinin bulunma­dığı göze­tilmeden ziynet bedellerine yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi de isabet­sizdir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3 ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte göste­rilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.06.2012 tarihinde oybirli­ğiyle karar verildi[1].

 

Ziynetlerle ilgili faiz talebi hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmesi gerekir.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numa­rası yazılı ziynet ve çeyiz eşyasına ilişkin alacak davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, ziynet ve çeyiz eşyasının aynen iadesi olmadığı takdirde bedelinin faizi ile tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, ziynet eşyaları yö­nünden davanın reddine, çeyiz eşyaları yönünden kısmen kabulüne karar ve­rilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı ge­rekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı vekilinin faize ilişkin temyiz itirazlarına gelince:

Davacı vekili dava dilekçesinde, davacıya düğünde takılan se­kiz adet bilezik ve altın zincir ile delil tespiti sonucu belirlenen eş­yaların tarafların müştereken oturdukları evlerinde kaldığını, dava­lının tatil bahanesi ile davacı eşini babasının evine bıraktığını, kişi­sel eşyalarını vermediğini ileri sürerek aynen olmadığı takdirde dava tarihi itibariyle belirlenecek değerinin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacının giderken eşyala­rını da beraberinde götürdüğünü belirterek davanın reddini savunmuş­tur. Mah­kemece, davacının dava konusu kişisel eşyalarının bedeli­nin faizi ile tahsilini talep etmesine rağmen davanın kısmen kabu­lüne karar verilmekle birlikte faiz konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmadığından hükmün faiz yönünden bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının ka­bulü ile HUMK. nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının tem­yiz edene iadesine, 14.03.2011 tarihinde oy­birliği ile karar verildi[2].

 

Ziynetlere ilgili olarak dava tarihinden itibaren faize hük­medilmesi gerekirken kesinleşmeden itibaren faize hükmedil­mesi hatalıdır.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü.

Karar: 1- Başka bir kadınla yaşayan ve ondan çocuğu olan da­vacı koca tamamen kusurludur.

Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen ku­surlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek ge­rekmektedir. Çünkü böyle bir dü­şünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yö­nündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir bo­şanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeye­cek derecede temelinden sarsar, son­rada mademki birlik artık sarsılmış diye­rekten boşanma doğrultu­sunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşan­mayı iste­yebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belir­lenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılma­lıdır.(TMK. md. 166/2)

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden bek­lenmeyecek derecece, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleş­memiştir. Bu durumda açıklanan nedenle iste­ğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek bo­şanmaya ka­rar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edil­mediğinden bozma sebebi sanılmamış yanlışlığa değinilmekle yeti­nilmiştir

2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre davacı­nın tüm, davalının aşağıdaki bent kapsamı dı­şında kalan temyiz itirazları yer­sizdir.

3- Ziynetlere ilişkin olarak kabul edilen 2.450,00 YTL alacağa dava tari­hinden itibaren faiz verilmesi gerekirken kararın kesinleş­tiği tarihten itibaren hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz olunan hükmün 3. bentte yazılı nedenle kadın yararına BOZULMASINA, tarafların bozma kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazla­rının 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın dava­cıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcını yatıran da­valıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[3].

Usulüne uygun ıslah bulunmadan hükmedilen ziynet bedeli için dava tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz iti­razları yersizdir.

2- Davacının dava dilekçesinde faiz isteği yoktur. Bu husus da­vacı veki­linin 23.12.2002 havale tarihli dilekçesinden de anlaşıl­maktadır. (dava dilekçe­sinde talep ettiğimiz maddi-manevi tazminat ve takıların bedeline yasal faiz istemeyi unutmuşuz dava tarihinden itibaren tazminat ve takı bedellerine yasal faiz işletilmesini talep etmekteyiz.) Faiz istemine ilişkin bu dilekçe 6.3.2003 günlü otu­rumda davalı asıla tebliğ edilmiş; davalı vekili 7.3.2003 tarihli di­lekçesiyle bu isteğe karşı çıkmıştır. Usulüne uygun ıslah bulunma­dan hükme­dilen ziynet bedeli için dava tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın 2. bentte yazılı nedenle BOZULMA­SINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin I. bentte göste­rilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcını yatıran davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[4].



[1] 2. Hukuk Dairesi 11.06.2012 9346/15877

[2] 6. Hukuk Dairesi 14.03.2011 1200/2958

[3] 2. Hukuk Dairesi 04.10.2006 6408/13145

[4] 2. Hukuk Dairesi 04.10.2004 9720/11192