Çeyiz Senedi

İmzası inkâr edilmeyen çeyiz senedi, içeriğinde yazılı çeyiz ve ziynet eş­yalarının varlığına ve aidiyetine ilişkin yazılı delil oluştu­rur.

 

Dava konusu çeyiz ve ziynet eşyalarının varlığı çeyiz eşya senediyle kanıtlanmıştır. Tarafların evlenmesinden hemen sonra senet düzenlendi­ğine göre bunun aksinin de aynı nitelikte bir belgeyle kanıtlanması zo­runludur.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numa­rası yazılı eşya alacağı davasına dair karar davalı tarafın­dan süresi içinde tem­yiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Dava, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde 4.830.-TL bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahke­mece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm da­vacı vekili tarafından temyiz edilmiş­tir.

1-)Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mah­kemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isa­betsizlik bulunmama­sına göre davacı vekilinin davalılardan kardeş D. Ö.'e yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.

2-)Davacı vekilinin davalı eş Ö. Ö. yönünden temyiz itirazla­rına ge­lince;

Davacı vekili, davacı E.'le davalı Ö. Ö.'ün evlenirken davacıya çeyiz ola­rak verilen eşyaların davalıların evinde kaldığını, davalı­lardan D. Ö.'ün eş Ö. Ö.'ün ağabeyi olup çeyiz ve eşya senedinde teslim alan olarak imzası bulundu­ğunu, mahkeme kararıyla eşyala­rın davalıların evinde tespitinin yapıldığını, tespit sırasında mevcut olmayan altın bilezik ve altın künyenin bilirkişi rapo­ruyla belirlen­diğini, davacının babası tarafından alınıp davalılara teslim edilen 4 adet altın bilezik, 1 adet altın künye, nişanda takılan 30 adet küçük altın, 1 adet yatak odası takımı, 1 adet arçelik marka elektrik süpür­gesi, 1 adet arzum robot, 1 adet arzum el mikseri, 1 adet arzum blender, 1 adet dijital vcd, 3 adet makine halısı, 6 adet yolluk halı, 1 adet uyku seti, 6 adet perde, sandık içi eş­yalarının yarısı ve muhtelif mutfak eşyalarının mümkün ise aynen değilse 4.830,00_TL bedeli­nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini iste­miştir. Davalılar vekili tarafların boşanma davası sırasında birbirlerinden ta­lepleri olmadığını bildirdikleri halde bu davanın açılmasının ye­rinde olmadığını bildirerek reddini savunmuştur. Mahkemece, yar­gılama sırasında davacıya verilen kesin süreye rağmen davacının tek tanığı Hüseyin Erkoç'un adresinin bildirilmemesi ve mahke­mede de hazır edilmemesi sebebiyle beyanının alına­madığı, aynı zamanda davacı tarafın yemin deliline de başvurmadığı, K. 2. As­liye Hukuk Mahkemesi tarafından 18.2.2004 tarihinde davalıların evinde yapı­lan eşya tespitinin tek başına iddiayı ispata yeterli ol­mayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Olayımızda; Davacı E.'le davalı Ö. Ö. 29.7.2003 tarihinde ev­lendikten sonra 2.8.2003 tarihli çeyiz eşya senedi düzenlenmiştir. İmzası davalı eş tara­fından inkâr edilmeyen bu çeyiz eşya senedi içeriğinde yazılı çeyiz ve ziynet eşyalarının davalılara teslim edil­diği yazılıdır. Dava konusu çeyiz ve ziynet eşyalarının varlığı söz konusu çeyiz eşya senediyle kanıtlanmıştır. Tarafların evlenmesin­den hemen sonra senet düzenlendiğine göre bunun aksinin de aynı nitelikte bir belgeyle kanıtlanması zorunludur. Davacılar vekili dava dilekçe­sinde senetle davalıya teslim edilen ve davalıların ye­dinde kalan çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelleri olan 4.830,00_TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davacının iddiası senetle davalılara teslim edilen ziynetlerin davacıya verilmediğine ilişkindir. Bu du­rumda davalılar senette belirtilen çeyiz ve ziynet eşyalarını dava­cıya geri verdiklerini kanıtlamakla yükümlüdür. K. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafın­dan davalıların evinde yapılan 18.2.2004 tarihli tespitte, davalılardan Ö. Ö. 4 adet bileziği düğün borçlarını kapat­mak için bozdurup harcadığını kabul etmiş­tir. Davalının bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup H.U.M.K.236/1. maddesi gere­ğince aleyhine kesin delil oluşturur. Bu altınların davacının rıza­sıyla alınıp bozdurulduktan sonra yine davacıya teslim edildiğini kanıtlama yükü davalıya aittir. Davalılar bu hususu kanıtlayamadı­ğından varlığı senetle kanıtlanan ve davalılara teslim edilen ziynet­lerle diğer çeyiz eşyaları hakkında açılan davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgıya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Hüküm bu sebeple bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda 2 numaralı bentte yazılı sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı eş Ö. Ö. yö­nünden BOZULMA­SINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[1].

 

Ziynetlerin kocaya teslim edildiğine dair senedin aksini ko­canın is­patlaması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü:

Karar: 1- Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı koca­nın, eşine şiddet uyguladığı ve evden kovduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan verme­yecek nitelikte bir geçimsizlik mev­cut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta hak­lıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorla­manın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulun­mamıştır.

2- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süre­since, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK. md.186/1) geçimine, (TMK. md.185/3) malların yönetimine (TMK. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve ko­runmasına (TMK. md.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (resen) almak zorundadır (TMK. 169). O halde dava tarihinden ge­çerli olmak üzere, herhangi bir işi ve geliri olmayan kadın yara­rına Türk Medeni Kanunu’nun 185/3, 186/3 maddelerine uygun mik­tarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde ka­rar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

3- 24.11.1999 tarihli çeyiz eşyasına ilişkin senette “... senette gösterilen ziynet eşyası ile diğer eşyaların evlenirken davacının be­raberinde getirdiği ve bu eşyaların muhafazası bakımından davalı koca ve babası Tahsin tarafından teslim alındığı ...” yazılıdır. Se­nette yer alan bu beyan karşısında, senedin aksini kanıtlama yü­kümlülüğü davalılara düşer. Davalılar, aksi yönde bir delil getir­memişlerdir. Toplanan delillerden de davacının uğradığı şiddet ne­deniyle evden ayrıldığı anlaşılmaktadır. O halde, davacının ziynet­lerle ilgili talebinin de kabulü, bu ve mahkemece kabul edilen çeyiz eşyaları yönünden diğer davalı Tahsin'in de sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görül­memiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, tem­yiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.06.2007 tarihinde oybir­liği ile karar verildi[2].

 

Kadının senette yazılı ziynetleri kocasına teslim ettiğini is­patlaması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hük­mün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edil­mesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, davalılardan H. Akgül'le 18.08.2001 tarihinde evlendikle­rini, 12.08.2001 günlü çeyiz senedindeki eşyaların evde bırakmak suretiyle evden ayrıldığını bildirerek, bunların aynen tes­limi, olmadığı takdirde değeri­nin ödetilmesini talep etmiştir.

Davalılar, çeyiz senedi yapmadıklarını, davacının eşyalarını ve ziynetini giderken götürdüğünü, bir tane burma bileziğin davacının rızası ile alınarak evin masrafları için sarf edildiğini savunarak da­vanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ta­rafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uy­gun gerekti­rici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isa­betsizlik bulunmamasına göre davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı, 12.08.2001 günlü çeyiz senedi ile senette yazılı eş­yaları da­valıya teslim ettiğini ya da kendisine bağışlandığını, ispat edememiş ise de, davalının beyanları arasında geçen, bir burma bi­leziğin bozdurularak evin ihtiyaçları için sarf edildiği davalının ka­bulündedir. Bu bilezik eski medeni kanun yürürlükte olduğu dö­nemde satılmış olup eski medeni kanunun 152. maddesine göre evin geçimini sağlamak davalı kocaya ait olup, davacının rızası ile satılsa bile, bu bileziğin bedelinin ödenmesi gerekir. Mahkemece bu bilezik bakımından değeri tespit edilip, tahsiline karar verilmesi ge­rekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz iti­razlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle kararın da­vacı yararına BO­ZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.02.2005 gününde oybir­liği ile karar verildi[3].

 

Taraflar arasında çeyiz senedi şeklinde yazılı belge düzen­lendiği ve bu suretle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yazılı belgeye bağlandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle ve davacının da açık muvafakatinin bulun­maması nedeniyle olayda tanık dinle­nemez.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması so­nunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hük­mün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edil­mesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü.

Davacı, davalı Ali Kılıçaslan ile 22.6.1999 tarihinde evlendi­ğini, 20.6.1999 tarihli çeyiz senedi düzenlendiğini ve senette yazılı eşyaları çeyiz olarak götürdüğünü, şiddetli geçimsizlik sonucu 2.3.2000 tarihinde boşandıkla­rını ileri sürerek fazlası saklı kalmak üzere 15.000.000.000_TL.nın davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, davacının çeyiz olarak sadece sandık eşyası getirdiğini, çeyiz se­nedinde belirtilen eşyaların ve bedelinin hayatın olağan akı­şına aykırı olup abartılı yazıldığını, davacının evi terk ederken ziy­netleri ve getirdiği çeyiz eşyalarını götürdüğünü savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkememce, dinlenilen tanıkların davalı savunmasını doğru­ladıkları, ziynet eşyalarının gerçekte bulunmadığı, davada istenilen diğer kalemlerinde kanıtlanamadığı gerekçesiyle divanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uy­gun gerekti­rici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isa­betsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları­nın reddi gerekir.

2- Taraflar arasında 20.6.1999 tarihli çeyiz senedi şeklinde ya­zılı belge düzenlendiği ve bu suretle taraflar arasındaki hukuki iliş­kinin yazılı belgeye bağlandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle ve da­vacının da açık muvafakatinin bulunmaması nedeniyle olayda tanık dinlenemez ve tanık beyanlarına dayanıla­rak hüküm tesis edilemez. Mahkemece ziynet eşyalarına ilişkin istemin reddi doğru ise de çe­yiz senedinde yazılı olan diğer eşyalara ilişkin karar doğru bulun­mamıştır. Bilirkişiler tarafından düzenlenen ek raporu davacı kabul etmiş bulunmaktadır. Bu itibarla bilirkişi ek raporunun B ve C bentlerinde yer alan çeyiz eşyalarının yarı bedelinden davalının' so­rumlu olduğunun kabulü zorun­ludur. Mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek bilirkişinin ek raporunun B ve C bentlerinde yer alan çeyiz eşyalarının yarı bedeline hükmedilmesi gere­kirken yazılı şekilde tüm istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı­nın diğer temyiz itirazlarının reddine, temyiz olunan hükmün (2) numaralı bent uyarınca davacı yararına BOZULMASINA peşin harcın istek halinde iadesine, 19.01.2004 gününde oybirliği ile ka­rar verildi[4].

 

Karı koca arasında ziynetler konusunda bir senet düzen­lenmiş oldu­ğundan senede karşı ileri sürülecek savunmalar ta­nıkla ispat edilemez. Bu sebeple de dinlenen tanık beyanlarına dayanılarak hüküm verilemez.

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kıs­men kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı davacı avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kâğıdı gönderilmişti. Belirli günde davalı vekili avukat Himmet gelmiş sair taraftan gelen olma­dığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, davalılardan Ahmet ile 1997 yılında evlendiklerini, çe­yiz eşya senedinde yazılı eşyaların kendisine verildiğini, davalıların evlendikten üç ay sonra ziynet eşyalarını da alarak, kendisini evden kovduklarını ileri sürerek, eşya senedi ile verilmiş olan eşyaların aynen, olmadığı taktirde bedeli olan 5.872.000.000TL.nin dava gü­nünden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasını istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, çeyiz senedindeki yüzük, küpe ve saat ile ilgili taleplerin vazgeçme sebebiyle reddine, davacıya ilişkin olduğu ka­bul edilen ve bilirkişi raporunda belirtilen eşyaların davacıya aynen iadesine, iade edilmediği taktirde bedeli olan 126.250.000TL.nin dava gününden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, 10 adet burma bilezik ve 22 ayar set takımı­nın dava­cıya aynen iadesine, iade edilmediği taktirde, dava tarihindeki de­ğeri 1.340.000.000TL'nin dava gününden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalı Ahmet'den tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı Yıldız hakkındaki davanın husumet sebebi ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı Ahmet tarafından temyiz edil­miştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun gerekti­rici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabet­sizlik bulunmamasına göre davalı Ahmet Ulusoy'un tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı ile davalı Ahmet'in 1997 yılında evlendikleri ve bu sebeple aralarında çeyiz eşya senedi düzenlendiği uyuşmazlık ko­nusu değildir. Senette, on altı kalem halinde gösterilen çeyiz eşya ve takıların davacıya teslim edildiği ve bunların tamamının dava­cıya ilişkin olacağı, her hangi bir anlaşmazlık durumunda, bu takı­lar ve eşyaların aynen davacıya teslim edileceği, eşya ve takılarda eksilme olduğunda, o günkü piyasa şartlarına göre alınarak teslim edileceği kararlaştırılmıştır. Bu kararlaştırma tarafları bağlar.

Mahkemece, tarafların karı koca olmaları sebebiyle HUMK. nun 293/1 maddesine göre olayda tanık dinlenerek ve bu tanık be­yanlarına itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Oysa karı koca ara­sında bu konuda bir senet düzenlenmiş olduğundan bu senede karşı ileri sürülecek savunmalar HUMK. nun 290. mad­desi uyarınca ta­nıkla ispat edilemez. Bu sebeple de dinlenen tanık beyanlarına da­yanılarak hüküm verilemez. Senede karşı ileri sürülecek savunma­ları ancak senet ile ispat edilebilir. O durumda liste de yazılı eşyala­rın tamamının dava­cıya ilişkin olduğu kabul edildiğine ve bu sene­dinde sahteliği ispat edilemedi­ğine göre, mahkemece yapılacak iş; senette yazılı olan eşyaların aynen olma­dığı taktirde dava tarihin­deki değerleri uzman bilirkişi marifetiyle tesbit edile­rek, gerek tef­him edilen ve gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerek­çeli kararda hüküm altına alınan eşyaların cins, nitelik, miktar ve de­ğerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanı­nan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak şekilde belirtilmesinden ibarettir. Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya dü­şülerek yazılı biçimde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırıdır. Bozma nedenidir.

Sonuç: Yukarda açıklanan 1.bent gereğince davalının tüm, da­vacının sair temyiz itirazının reddine, temyiz edilen kararın 2.bentte açıklanan sebeple da­vacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde iadesine, 20.11.2003 tarihinde oybirliği ile karar ve­rildi[5].

 

Çeyiz senedinde belirtilen altınların nitelikleri araştırılarak, davacı­nın dönüş bileti için sattığı ve kolunda bulunduğu belir­tilen altınlarla aynı nitelikte olup olmadıkları da gözetilmek su­retiyle davacının senetteki altınların ne miktarını getirdiği be­lirlenerek varılacak uygun sonuç çerçe­vesinde bir karar veril­mesi gerekir.

Davacı E. vekili Avukat B. tarafından, davalı S. aleyhine 13.7.1998 gü­nünde verilen dilekçe ile eşya alacağı istenmesi üze­rine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen ka­bulüne dair verilen 19.6.2001 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenil­mekle temyiz dilekçesi­nin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından ha­zırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği gö­rüşüldü.

Dava, çeyiz senedine yazılı eşyalar nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, ev eşyalarına ilişkin davanın kabulüne ziynet eşyaları yö­nünden ise davanın reddine karar verilmiş olup karan davacı temyiz etmiştir.

Taraflar arasında düzenlenen çeyiz senedi başlıklı belgede, da­vacıya 22 ayar 1 kg. altının verildiği yazılıdır. Bu altınların nitelik­leri ise belirsizdir. Dosya içeriğinden, davacının evlendikten sonra eşi ve davalı kayınpederiyle yurtdışına gidip birlikte oturdukları, davacının Türkiye'ye uçakla ve tek başına döndüğü anlaşılmaktadır. Davacı tanıkları davacının Türkiye'ye dönüşünde herhangi bir altın getirmediğini belirtmişlerdir. Davalı tanığı S. Güler ise, yurt­dışında talimatla alınan yeminli beyanında; davacının eşiyle kavga sonucu ev­den ayrılarak kendi evlerine sığındığını, bir gece kaldığını, bir sarrafta iki bile­zik ve bir yüzük satarak Türkiye'ye dönüş bileti al­dığını, kolunda ziynet eşyası bulunduğunu, ancak miktarını bilme­diğini belirtmiştir.

Dosyadaki bilgi, belge ve açıklamalar, taraf tanıklarının be­yanları ve çe­yiz senedi ile davacının müşterek evden ayrılma biçimi gözetildiğinde senette yazılı tüm altınları değil, ancak bir kısmını Türkiye'ye getirdiği kanaatine va­rılmıştır. Tanık S. beyanından da­vacının üzerinde bazı ziynet eşyaları bulun­duğu anlaşılmaktadır. Çeyiz senedinde belirtilen altınların nitelikleri araştırıla­rak, davacı­nın dönüş bileti için sattığı ve kolunda bulunduğu belirtilen altın­larla aynı nitelikte olup olmadıkları da gözetilmek suretiyle davacı­nın senetteki altınların ne miktarını getirdiği belirlenerek varılacak uygun sonuç çerçeve­sinde bir karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece ziynet eşyalarına ilişkin davanın tamamen reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZUL­MASINA ve peşin alınan harcın isteki halinde geri veril­mesine 24.12.2001 gününde oybirliği ile karar verildi[6].

 

Çeyiz senedinde yazılı ziynetlere hükmedilmesi …

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle senette 22 ayar 10 ayar bileziğin 400 gr. olduğu da belir­tildiğine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna oyçokluğuyla karar verildi.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple bo­zulmasına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliği ile karar verildi.

Muhalefet Şerhi

Düğün sırasında yapılan çeyiz senetleri genelde miktar ve değer yönün­den abartılı olarak yapılır. Bundan amaç azı çok göstererek tarafların saygınlı­ğını korumaktadır.

Düğün sırasında takılan ziynetler davacı tarafından sunulan ge­linlikli fotoğrafta duraksamaya yer verilmeyecek şekilde belirlidir. Kuyumcu olan bilirkişi üzerindeki altınları miktar ve değer ve sayı itibariyle açıklamış, davacı bilirkişinin beyanına karşı çıkmamıştır. Bilirkişinin tespiti tanıklarca da doğru­lanmıştır.

Örf, adet ve geleneklere göre düzenlenen çeyiz senedinin doğru olma­dığı, tanık ve bilirkişi incelemesiyle gerçekleşmiştir.

Gelinin gelinlikli çektirdiği fotoğrafları sırasında tüm ziynetle­rini taktı­ğında da gerek tarafların itirazlarının bulunmaması, ge­rekse örf ve gelenek gereği tartışmasızdır.

Ziynetlerin bilirkişi tespitine uygun piyasada emsali dahi bu­lunmayacak şekilde bir bileziğin 40 gr. Kabul edilerek hüküm altına alınmasını onaylayan sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyoruz[7].



[1] 6. Hukuk Dairesi 5053/10545 10.10.2011

[2] 2. Hukuk Dairesi 2006/21292 2007/10446 20.06.2007

[3] 13. Hukuk Dairesi 2004/14930 2005/2195 15.02.2005

[4] 13. Hukuk Dairesi 2003/10706 2004/232 19.01.2004

[5] 13. Hukuk Dairesi 2003/9120 2003/13939 20.11.2003

[6] 4. Hukuk Dairesi 8745/12698 24.12.2001

[7] 2. Hukuk Dairesi 10114/12073 12.10.2000