Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında, inceleme konusunu bütün sınırlarıyla ve açıkça belirler, bilirkişinin cevaplaması gereken soruları sorar ve raporun verilme süresini belirler.
Bilirkişi, görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür. Bilirkişi, görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini, her zaman mahkemeden isteyebilir. Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirirken ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de uygun bulması kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabilir. Taraflardan birinin bilgisine başvurulacağı hâllerde, mahkemece bilirkişiye taraflardan biri bulunmaksızın diğerinin dinlenemeyeceği hususu önceden hatırlatılır. Bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapması zorunlu ise mahkeme kararı ile gerekli incelemeyi yapabilir. Bu işlemin icrası sırasında taraflar da hazır bulunabilir.
Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.
Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.
Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.
Ziynet eşyalarına ilişkin olarak yaptırılacak bilirkişi incelemesinde ehil bilirkişi marifetiyle değer tespiti yaptırılmalı ve tespit edilen değer hüküm fıkrasında ayrı ayrı gösterilmelidir.
Dava konusu ziynet ve eşyaların değerlerinin ehil bir bilirkişiye tespit ettirilip, hüküm fıkrasında ayrı ayrı gösterilmesi ve aynen iade olmadığında bu değerlerinin davalıdan alınıp davacıya verilmesi şeklinde hüküm kurulmaması bozmayı gerektirmiştir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm ziynetler ve eşyalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı, dava konusu bilezik ve çeyiz eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedellerinin davalıdan tahsilini istemiştir. Dava konusu çeyiz eşyaları misli eşyalardan değildir. Altın cinsindeki eşyalar misli eşyalardan ise de, bunların cinsi ve nitelikleri ayar ve gramları karar yerinde gösterilmediğinden mislen temini de mümkün değildir. Bu haliyle hükmün infazı duraksamaya yol açar niteliktedir. Dava konusu ziynet ve eşyaların değerlerinin ehil bir bilirkişiye tespit ettirilip, hüküm fıkrasında ayrı ayrı gösterilmesi ve aynen iade olmadığında bu değerlerinin davalıdan alınıp davacıya verilmesi şeklinde hüküm kurulmaması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise 1. bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.12.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[1].
Davacı kadının talep etmiş olduğu ziynetlerinin bedeli hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmadan; davacının bildirdiği değerler dikkate alınarak, önceden karar verilen ve kesinleşen 5 adet bileziği de içerisine alacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm manevi tazminat, nafaka ve ziynet eşyaları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve özellikle kesinleşmiş konularda karar verilmesinin sonuca etkisinin bulunmasına göre davacı kadının tüm davalı kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı kadının manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemlerinin reddine dair karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği halde kadın lehine yoksulluk nafakası ve manevi tazminat takdiri doğru görülmemiştir.
3- Davacı kadının talep etmiş olduğu ziynetlerinin bedeli hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmadan; davacının bildirdiği değerler dikkate alınarak, önceden karar verilen ve kesinleşen 5 adet bileziği de içerisine alacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, tarafların sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşini harcını yatıran davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itiberen 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[2].
Davacı, ziynet eşyalarının aynen iadesini olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istemiştir. Ziynet eşyalarının dava tarihindeki değeri yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davacının gösterdiği değere hükmedilmesi doğru değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Davacı, ziynet eşyalarının aynen iadesini olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istemiştir. Ziynet eşyalarının dava tarihindeki değeri yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davacının gösterdiği değere hükmedilmesi doğru değildir.
2- Ziynetlerin ayrı ayrı değerleri gösterilmeksizin 5.000,00 YTL toplam değere hükmedilmesi de isabetsizdir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın 1 ve 2. bentlerde yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[3].
Davacı tarafa ziynetlerin cins ve miktarı açıklattırılıp, nikah fotoğrafları da nazara alınarak gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm manevi tazminat ve ziynet eşyası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre sair temyiz itirazları yersizdir.
2- Takdir edilen manevi tazminata boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren yasal faiz verilmesi gerekirken, dava gününden faiz yürütülmesi doğru değildir.
3- Bir kısım ziynetlerin evliliğin devamı sırasında koca tarafından bozdurulduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafa ziynetlerin cins ve miktarı açıklattırılıp (HUMK. md.75), nikah fotoğrafları da nazara alınarak gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile ziynetlere yönelik tazminat isteğinin reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın 2. ve 3. bentlerde yazılı sebeplerle taraflar yararına BOZULMASINA, bozma dışında kalan temyize konu bölümlerin ise 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi[4].
Davacı, bileziklerin 14 ayar değil 22 ayar olduğunu belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmişse de bilirkişiden ek rapor alınmamıştır. Mehir senedinde, bileziklerin hangi ayarda olduğu belirtilmemiştir. Ne var ki evlilik sırasında takılan bileziklerin 18 veya 22 ayar olması hayatın olağan akışına daha uygundur. Bu nedenle mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle, bu konuda araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü.
Davacı, 31.5.2001 tarihinde davalı ile boşandıklarını, evlendikleri zaman 11.9.2004 tarihli mehir senedindeki eşyaların kendisine bağışlandığını ne var ki bu eşyaların evden ayrılırken davalıda kaldığını ileri sürerek, eşyaların aynen iadesine, olmadığı takdirde bedeli olan 3.678.000.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mehir senedi ne dayanılarak talepte bulunulamayacağını, bağışlamadan rücu koşullarının gerçekleştiğini, davacının evden ayrılırken eşyaları götürdüğünü belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, kararda yazılı olan eşyaların aynen iadesine, mümkün olmaması halinde eşyaların bedeli olan 3.668.000.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda mehir senedinde belirtilen dokuz adet bileziğin 14 ayar olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Davacı, bileziklerin 14 ayar değil 22 ayar olduğunu belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmişse de bilirkişiden ek rapor alınmamıştır. Mehir senedinde, bileziklerin hangi ayarda olduğu belirtilmemiştir. Ne var ki evlilik sırasında takılan bileziklerin 18 veya 22 ayar olması hayatın olağan akışına daha uygundur. Bu nedenle mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle, bu konuda araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Sonuç: Birinci bent gereğince davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.06.2005 gününde oybirliği ile karar verildi[5].
Usulüne uygun şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Dosyanın tümü ile birlikte bilirkişi veya bilirkişilere tevdii ile dosyadaki fotoğraflar ve belgelerden de yararlanılarak bilirkişi incelemesi yaptırılıp rapor alınmaması doğru değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Mustafa Nevzat Özsavran vekilleri Av. İsa Gök ve Ö. Emre Aksoy ve karşı taraf Didem Özsavran vekilleri Av. Özdemir Ertüzün ve Av. Arif Mavuş geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1-Hüküm fıkrasının 1. nolu bendinde "davanın kısmen kabulü ile Kuyumcular Odası tarafından belirlenen ve listede cins ve miktarları yazılı ziynet eşyaları bedeli olan 43.265.000.000 liranın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya yönelik talebin reddine" karar verilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388/5. maddesi, hükmün sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer, birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesini emredici kural olarak getirmiştir. Gerekçeli kararın da kısa karara uygun düzenlenmesi zorunludur. (HUMK. m. 381/2).
Dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2-Dava dilekçesine ekli ziynet eşyası listesi eklenerek yazılan müzekkereye Mersin Kuyumcular Odası tarafından verilen 16.06.2004 tarihli cevabi yazı nazara alınarak karar verilmiştir. Usulüne uygun şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. (HUMK.md.275-286) Dosyanın tümü ile birlikte bilirkişi veya bilirkişilere tevdii ile dosyadaki fotoğraflar ve belgelerden de yararlanılarak bilirkişi incelemesi yaptırılıp rapor alınmaması doğru değildir.
3-Kabule göre de; dava dilekçesinde aynen iade, olmadığı takdirde bedellerinin tahsili istenmiştir. Davalı vekili 31.01.2003 havale tarihli cevap dilekçesinde; listenin 14. sırasında yazılı "pırlanta taşlı alyans yüzüğü" aynen iade edeceklerini belirtmesine karşın bedele hükmedilmesi isabetsizdir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebeplerine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 400 YTL vekâlet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.04.2005 gününde oybirliği ile karar verildi[6].
Ziynetlerle ilgili dava reddedildiği halde bu konuda yapılan bilirkişi incelemesiyle ilgili ücretin davalı kadın üzerinde bırakılması gerekirken, davacı kocaya yükletilmesi doğru bulunmamıştır.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kocanın reddedilen kendi davasına, tazminatlar, nafakalar, ziynetler ve yargılama gideri yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı kadının manevi tazminat istemiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.
3- Ziynetlerle ilgili dava reddedildiği halde bu konuda yapılan bilirkişi incelemesiyle ilgili ücretin davalı kadın üzerinde bırakılması gerekirken, davacı kocaya yükletilmesi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Hükmün 2. ve 3. bentlerde gösterilen nedenle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[7].
Mahkemenin, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebileceği ve verilen kararların Yargıtay denetimine elverişli nitelikte açık ve de gerekçeli olması gerektiği gözetilmeden, bilirkişinin (yazı işleri müdürü) dava konusu uyuşmazlığın çözümünde ihtisas sahibi olmadığı değerlendirmeyerek oy ve görüşüne başvurulması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Esas davada nişan hediyelerinin aynen değilse bedelinin masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Karşılık davada 1.000.000.000 lira manevi tazminatın karşı taraftan faiz ve masraflarla birlikte tahsili istenilmiş, mahkemece esas davanın kabulü, karşılık davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davalı (karşı davacı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada, nişanın bozulmasından dolayı nişan hediyelerinin aynen iadesi, olmadığı takdirde bedellerinin tahsili, karşılık davada ise nişanın haksız bozulması nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesi istenilmiştir.
Mahkemece, nişan hediyelerinden bilirkişi raporunda 7 sıra halinde dökümü yapılan ziynet eşyalarının aynen, değilse bedeli toplamı 2.300.000.000.-TL. nin dava tarihinden yasal faizi ile tahsili, karşılık davada istenen manevi tazminatın reddi yönünde karar verilmiştir.
Hüküm davalı (K.davacı) tarafça temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, manevi tazminata ilişkin bütün, esas dava bakımından ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
Ancak, MK'nun 6. maddesine göre, kanun aksini emretmedikçe taraflardan her biri iddiasını ispata mecburdur.
Somut olayda, iadesine karar verilen ve hükümde atıfta bulunulan 23.5.2001 tarihli bilirkişi raporunda 7 sıra halinde gösterilen ziynet eşyalarının tamamının davalıya verildiği ve davalının iade etmediği hususlarında davacı tanık anlatımları alınmış, buna karşın hediyelerin miktarı ve iadesi yönünde davalı tanıkları da beyanda bulunmuş olup, taraf tanıkları yüzleştirilmesine rağmen beyanlar arasındaki çelişki giderilememiştir. Hangi tanığın beyanlarının hangi nedenle üstün tutulduğu ise karar yerinde tartışılmadığı gibi bu yönde bir gerekçeye de yer verilmemiştir.
Oysa davacının yakın akrabaları olan ve yeminsiz beyanları alınan tanıklar çelişkili anlatımlarda bulunmuşlardır. Davacı tanığı olarak (davacı ile akrabalığı da bulunmayan) Vesile'nin ise yeminli anlatımı bulunmaktadır. O halde bu tanığın beyanına diğer tanık anlatımları karşısında üstünlük tanınarak değer atfedilip buna göre, bir adet üçlü (altın) set, dört adet burma bilezik ve davalı tarafın kabulünde olan yüzükler ile iki adet telli burma bilezik iade kapsamında değerlendirilmelidir. Delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Uygulamaya göre de, talep edilen nişan hediyeleri; ziynet eşyaları ile elbise-ayakkabı vs. olduğuna ve sadece ziynet eşyalarının iadesine karar verildiğine göre, istemin kabulü şeklinde hüküm kurulması (HUMK. md. 388),
Buna ilaveten dava dilekçesinde ziynet eşyaları için belirtilen birim değerler gözetilmeyerek, bilirkişinin saptadığı fiyatların hükme esas alınması suretiyle talebin aşılması (HUMK. md. 74),
Ayrıca hükümde iade edilen nişan hediyelerinin açıkça gösterilmeyerek bilirkişi raporuna atıfta bulunulması, dolayısı ile infazda şüphe ve tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi (HUMK. md. 388/son);
Son olarak, mahkemenin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebileceği ve verilen kararların Yargıtay denetimine elverişli nitelikte açık ve de gerekçeli olması gerektiği gözetilmeden, bilirkişinin (yazı işleri müdürü) dava konusu uyuşmazlığın çözümünde ihtisas sahibi olmadığı değerlendirmeyerek oy ve görüşüne başvurulması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır (HUMK. md.275).
Mahkemece yapılacak iş; yukarıda iade kapsamına alınması açıklanan nişan hediyeleri yönünden, dava dilekçesinde açıklanan birim fiyatları gözetip, ziynetlerin değerini ihtisas sahibi bilirkişiye belirletip varılacak uygun sonuç çerçevesinde karar vermekten ibarettir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.04.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi[8].
Bilirkişiden ek rapor alınması ve davalının savunmasının araştırılması gerekirken eksik incelme ile karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler hakkında kurulan hüküm yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; 15 adet Adana Burması bileziğe 945.000.000 TL. değer biçilmiş; hükümde ise 5 Adet Adana Burması bileziğin değeri 945.000.000 TL. kabul dilmiştir. Bu durum Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 74. maddesine aykırıdır ve bozma sebebidir.
2- Dava dilekçesinde; 8 adet Mevlana bileziğin değeri (320.000.000 TL.) gösterilmiş, bilirkişi bu eşyaya dava dilekçesinde gösterilenden fazla (325.000.000 TL.) değer biçmiş, mahkeme isteği aşan kısım üzerinden kabul kararı vermiştir. Bu da Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 74. maddesine aykırıdır.
3- Davalı Antalya'da tatildeyken çektirdikleri davacıya ait (3) adet fotoğrafı dosyaya delil olarak sunmuş ve fotoğraflarda davacının üzerinde görülen; ziynetlerin bilirkişi raporunda 7. 8, 12 ve 13. sıralarda gösterilen ziynetler olduğunu bildirmiştir. Bilirkişi, bu fotoğraflarda görülen ziynet eşyaları ile dava dilekçesinde talep edilen ziynetleri karşılaştırmamış, fotoğraflarda görülenlerin, talep edilen ziynetler arasında olup olmadığı konusunda bir açıklamada bulunmamıştır. Davacı ise fotoğraflarda görülen ziynetlerin dava edilenler kapsamında olmadığını bildirmiştir. Bilirkişiden bu konuda ek rapor alınması ve davalının savunmasının araştırılması gerekirken eksik incelme ile karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda 1., 2., ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle bozulmasına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oyçokluğu ile karar verildi.
Muhalefet Şerhi
Aynen iade istemi içinde mislen iade istemi ve gerçek değerde vardır. Bu nedenle dilekçede gösterilen değer harca esas değerdir. İstekten fazlaya hüküm söz konusu değildir.
Bu nedenle bozma ilamının ikinci bendine katılmıyorum[9].
[1] 2. Hukuk Dairesi 3790/17652 17.12.2007
[2] 2. Hukuk Dairesi 4050/5173 29.03.2007
[3] 2. Hukuk Dairesi 2006/11268 2007/1359 07.02.2007
[4] 2. Hukuk Dairesi 5892/12245 25.09.2006
[5] 13. Hukuk Dairesi 3888/10313 20.06.2005
[6] 2. Hukuk Dairesi 1284/5898 12.04.2005
[7] 2. Hukuk Dairesi 142/2320 17.02.2005
[8] 3. Hukuk Dairesi 4775/4849 22.04.2003
[9] 2. Hukuk Dairesi 7732/9304 06.07.2000