Görevli Mahkeme

Mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin ku­rallar kamu düzeninden olup mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınır. Görev, belirli bir davaya hüküm mahkemelerinden hangisinin bakacağı hususunu belirler.

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulle­rine Dair Kanuna 5133 Sayılı Kanun ile eklenen 4/2. maddesinde, 22.11.2001 tarihli 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 3. kısmı hariç olmak üzere 2. ki­tabı, 03.12.2001 tarihli ve 4722 Sayılı Türk Medeni Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işle­rin, aile mahkemesi görevinde olduğu açıklanmıştır.

Bu açıdan bakıldığında ziynete ilişkin talebin Türk Medeni Kanu­nunun ikinci kitabından (üçüncü kısım hariç olmak üzere) kaynaklan­ması halinde, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanu­nun 4/1. maddesi gereğince davaya Aile Mahke­mesinde bakılması gerekir. Görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanunu­nun yü­rürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile Mahkeme­sinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk mahkemelerinde davanın Aile Mah­kemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir.

Ancak eski Medeni Kanun döneminde boşanma gerçekleşmiş ise ve bo­şanma tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli ise artık talep Borçlar Kanununa dayandığından davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahke­mesine ait olacaktır.

Aralarında dini nikâh bulunan ancak resmi nikâh olmadan karı koca gibi yaşayan eşler arasındaki ziynet eşyası alacağına ilişkin talepler ise “Türk Me­deni Kanunu anlamında bir evlilik ilişkisi olmadığından” aile mahkemesi değil fakat asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.

 

Ziynetlerin iadesi istemi ile açılan davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak, davanın değeri itibariyle duruşmaya tabi olmadı­ğından duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kâ­ğıtlar okunup gereği gö­rüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, çeyiz eşyaların ve düğünde takılan takıların iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama usulle­rine dair Kanunun 4. maddesinde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK.118-395 md.) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkeme­sinde bakılacağı ve geçici 1. maddesi ile de daha önce açılan dava­larında Aile Mahkemelerine devri gerektiği hükme bağlanmış­tır.

Olayımıza gelince; çeyiz eşyalarının takıların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile Mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunma­yan yerlerde ise Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir. Kişisel malların iadesi Türk Medeni Kanunun 226. maddesinde düzenlenmiş olup davanın bu madde hükümlerine göre çözümlenmesi icap eder. Söz konusu maddenin Türk Medeni Kanununun 2. kitabında yer aldığı ve Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargı­lamaya de­vam edilip sonuçlandırılması doğru olmadığından hükmün bozul­ması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.04.2012 tari­hinde oybirliğiyle karar verildi[1].

 

Resmi nikâhı olmayan eşlerin ziynet talebi ile açtıkları da­vada gö­revli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Dava: Davacı E. S. ve diğerleri vekili tarafından, davalı E. P. aleyhine 04.07.2011 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının aynen iadesi veya be­delinin ödetilmesinin istenmesi üzerine mah­kemece yapılan yargılama so­nunda; mahkemenin görevsizliğine dair verilen 27.10.2011 günlü kararın Yar­gıtay’ca incelenmesi da­vacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesi­nin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından ha­zırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği gö­rüşüldü:

Karar: Dava, gayrı resmi evli eşler arasındaki ziynet eşyası ala­cağına ilişkindir. Yerel mahkemece, aile mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçe­siyle görevsizlik kararı verilmiştir. Karar, dava­cılar tarafından temyiz olun­muştur.

4787 sayılı Aile Mahkemesinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Yasa’nın 4/1. maddesi gereğince, 4721 sayılı Me­deni Yasa’nın İkinci Kitabı’ndan doğan dava ve işlere aile mahke­mesinde bakılır.

Somut olayda; taraflar arasında, nişan veya TMK. m. 134 ve devamında ön görülen yöntem ve koşullara uygun bir evlilik ilişkisi söz konusu değildir. Bu nedenle de uyuşmazlığın nişan veya evlili­ğin hukuki niteliğine ve sonuçla­rına ilişkin Medeni Yasa’nın İkinci Kitabı hükümleri çerçevesinde ve aile mah­kemesi tarafından çö­zümlenmesi mümkün değildir.

Dava konusu olay, 4721 sayılı Medeni Yasa’nın İkinci Ki­tabı’ndan do­ğan dava ve işler arasında olmadığından, uyuşmazlığın, genel hukuk mahke­melerinde çözümlenmesi gerekir. Şu durumda yerel mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesi olarak davaya bakıl­ması ve işin esasına girilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve ya­saya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZUL­MASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilme­sine, 04.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi[2].

 

Nikâh olmaksızın fiilen beraber yaşayanlar arasındaki ziy­netlere ilişkin tazminat talebi aile mahkemesinin görevine gir­mez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm davacı tara­fından maddi ve manevi tazminat ile ço­cuklar yararına hükmedilen nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı, babalık davasına ilişkin dava dilekçesinde; davalı ile evlenme vaadi üzerine nikahsız olarak on yıl fiilen beraber yaşadı­ğını, davalının nikah yapma vaadini tutmadığını ileri sürerek kişilik haklarına saldın nedeniyle ma­nevi tazminat talep etmiştir. 4721 sa­yılı Türk Medeni Kanununda babalık davasında manevi tazminata ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacı­nın, açıklanan ol­gulara dayanan manevi tazminat isteği, ahlaka ve adaba aykırı fiil ile haksız bir surette kişilik haklarına tecavüz sebebine dayanmakta olup, Borçlar Kanununun 49. maddesine istinat etmektedir. Ayrıca nisbi harca tabi­dir. Başlangıçta yatırılan başvurma harcı, bu talebi de kapsamaktadır. O halde davacıya nispi peşin harç noksanlığını tamamlaması (Harçlar K. m. 30-32) için süre verilmesi, harç nok­sanlığı tamamlandığı takdirde, isteğin aile hukukundan kaynaklan­madığı ve aile mahkemesinin görevine giren dava ve işlerden ol­madığı da gözetilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bu­lunmamıştır.

3- Davacı, aynı dava dilekçesinde maddi tazminat talebinde de bulun­muş, 1.3.2007 tarihli oturumda maddi tazminat isteğinin fiili beraberlikleri sırasında kendisine hediye olarak takılan, ayrılmala­rından sonra davalı yedinde kalan ziynetlerine karşılık olduğunu açıklamıştır. Bu açıklamaya göre, maddi tazminat isteği Türk Me­deni Kanununun 304. maddesi kapsamında değildir. Bu istek nisbi harca tabidir. Yatırılan başvurma harcı bu isteği de kapsadığına göre, nispi peşin harç noksanlığını tamamlaması için davacıya süre verilmesi, nikâh olmaksızın fiilen beraber yaşayanlar arasındaki, ziynetlere ilişkin tazmi­nat talebinin aile mahkemesinin görevine girmediği (4787 S.K. m. 4/1.) hususu da gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluştu­racak şekilde ret hükmü kurulması da usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebep­lerle BO­ZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yuka­rıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatı­rana geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[3].

 

Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile mahkemesinde görülmesi zorunludur.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numa­rası yazılı ziynet eşyası davasına dair karar davalı tarafın­dan süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mah­kemece is­temin kısmen kabulüne karar verilmesine üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacı ile davalıların bo­şanma davala­rının devam ettiği, davacının davalıda kalan ziynet eş­yalarının aynen iadesini, mümkün olmaz ise bedellerinin tahsilini istemiştir. Davalı istemin reddini sa­vunmuştur. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yargı­lama Usul­lerine Dair Kanunun 4.maddesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabındaki üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK’nun 118-395 mad.) kay­naklanan bütün davalara aile mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Olayımıza gelince; Dava kişisel malların iadesi istemine iliş­kindir. Kişi­sel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Ka­nununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakıl­maksızın Aile mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahke­mesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hâ­kim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk mah­kemele­rinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağ­lanması gerekmek­tedir. Kişisel malların iadesi Türk Medeni Kanu­nun 226’ncı maddesinde dü­zenlenmiş olup, davanın bu madde hü­kümlerine göre çözümlenmesi icap eder. Söz konusu maddenin Türk Medeni Kanununun 2. kitabında yer aldığı ve Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken bu husus düşünül­meden Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edi­lip sonuçlan­dırılması doğru olmadığından hükmün bozulması ge­rekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.07.2007 tarihinde oybir­liği ile karar verildi[4].

 

Aile hukukundan doğan davalarda görevli mahkeme Aile Mahke­mesidir.

Taraflar arasındaki alacak hukukuna ilişkin davada Konya 2. Asliye Hu­kuk ile 1. Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik ka­rarı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler ince­lendi, gereği düşünüldü:

Davacı, 08.07.2005 günlü dilekçesinde mehir senedinde yazılı çeyiz ve ziynet eşya bedelini talep etmektedir.

T.M.Y.nın 226. maddesinde “her eş, diğer eşte bulunan malla­rını geri alır”. T.M.Y.nın 227. maddesinde “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinil­mesine iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık olmak­sızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sıra­sında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiyesi sırasındaki değe­rine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıcındaki değeri esas alınır”.

Türk Medeni Yasasının yürürlüğü ve uygulama şekli hakkın­daki 4722 Sayılı Yasanın 10. maddesinde “T.M.Y.nın yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe gir­diği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçme­dikleri takdirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar”. hükümleri yer almaktadır.

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulle­rine Dair Yasaya 5133 Sayılı Yasa ile ekleme yapılan 4/2. maddesinde “22.11.2001 tarihli 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 3. kısmı hariç olmak üzere 2. kitabı, 03.12.2001 tarihli ve 4722 Sa­yılı Türk Medeni Yasasının Yü­rürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkın­daki Yasaya göre aile hukukundan doğan dava ve işlerin” aile mah­kemesi görevinde olduğu açıklanmıştır.

Somut olayda; davanın Türk Medeni Yasasının yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihinden sonra açıldığı, uyuşmazlığın çözümünde eşler arasındaki mal rejimini düzenleyen Türk Medeni Yasasının 202 ve devamı maddeleri ile aynı yasanın eşin diğer eşte kalan mallarının geri alınmasına ilişkin 226. mad­desi ve değer artış payını düzenleyen 227. maddesinin de tartışılması gerektiği, bu maddele­rin de Türk Medeni Yasasının 2. kitabında yer aldığı ve aile mah­kemesinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmakta, davanın aile mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.

Sonuç: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Konya 1. Aile Mahkemesinin Yargı Yeri Ola­rak Belirlenmesine 06.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi[5].

 

Kadının ziynet ve eşyalara ilişkin isteği Türk Medeni Ka­nununun ikinci kitabından (üçüncü kısım hariç olmak üzere) kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm tazminatlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında ka­lan temyiz itirazları yersizdir.

2- Ziynetlerle ilgili dava 16.01.2002 tarihinde açılmış olup, davacı kişi­sel malların iadesini talep etmiştir. Davanın açılış tarihi itibarıyla görev Aile Mahkemesine aittir. Mahkemece davacı kadı­nın harcı verilerek usulüne uygun açılmış ziynetlerle ilgili dava hakkında olumlu-olumsuz karar vermek gerekir­ken, mahkemece “davacı tarafın talep etmiş olduğu ziynet eşyalarına ilişkin araştır­malarının davayı sürüncemede bırakacağı belirlendiğinden Hukuk Mah­kemesinde dava açmakta muhtariyetine kara verilmesi” usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZUL­MASINA, sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen ne­denlerle ONANMA­SINA, temyiz peşin harcının yatırana geri ve­rilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar dü­zeltme yolu açık olmak üzere oybir­liği ile karar verildi[6].

 

Taraflar 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe gir­meden önce 1989 yılında boşanmışlardır. Boşanma tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerlidir. Dava Borçlar Kanununa dayalı ziynet alacağına ilişkin olup davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hü­küm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Taraflar 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce 1989 yılında boşanmışlardır. Boşanma tarihinde taraflar ara­sında mal ayrılığı rejimi geçerlidir. Dava Borçlar Kanununa dayalı ziynet alacağına ilişkin olup, davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Bu yön gözetilmeden görevsizlik kararı veril­mesi doğru olmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itiba­ren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar ve­rildi[7].

 

Ziynetlerin iadesi istemine ilişkin davalar Aile Mahkemesi kurulma­yan yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde ve Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağ­lanır.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hükmün temyizen murafaa icrası suremle tetkiki istenil­mekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden vekili geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuş­ması dinlen­dikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıt­lar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava; ziynet ve eşya alacağına ilişkindir.

Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşama­sında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK. m. 118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakıla­cağını hükme bağlamıştır.

Şu halde Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemele­rinde davanın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerekir. (HGK. 16.11.2005 tarih ve 2-673-617 sayılı kararı) Bu açıklama karşısında; davaya Aile Mahke­mesi sıfatıyla bakılması gerekirden, bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi ola­rak yargılamaya devam edilip yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre de diğer yönlerin ince­lenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri ve­rilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar dü­zeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].

 

Kişisel malın edinilmesine ziynetler bozdurulmak suretiyle yapılan katkının istendiği dava Türk Medeni Kanununun 227. maddesine dayan­dığından görevli mahkeme Aile Mahkemesi­dir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Davacının; alımında katkıda bulunduğunu iddia ettiği ta­şınmaz, 06.08.1998 tarihinde koca tarafından üçüncü kişiden koo­peratif üyeliği devra­lınmak suretiyle iktisap edilmiştir. Taraflar 31.10.1980'de evlenmişlerdir. Bo­şanma davası ise 14.09.2004 tari­hinde açılmış olup devam etmektedir.

Türk Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eş­ler arasında, bu tarihe kadar, tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler, kanu­nun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten ge­çerli olmak üzere yasal mal rejimini seç­miş sayılırlar. (4722 sayılı Yürürlük Kanunu m. 10/1) Şu halde, evlenme tari­hinden, 4721 sa­yılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadarki dönemde geçerli rejim mal ayrılığıdır. (743 S. K. m. 170) Bu tarihten sonra ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK m. 202)

Edinilmiş mallara katılma rejimi; edinilmiş mallar (TMK m. 219) ile eş­lerden her birinin kişisel mallarını (TMK m. 220) kapsar. (TMK m. 218)

Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mal­varlığı de­ğerleri o eşin kişisel malıdır. (TMK m. 220/2)

Eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya ko­runmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hak­kına sahip olur. (TMK m. 227/1)

Davacı, davalıya ait kişisel malın edinilmesi sırasında ziynetle­rini bozdu­rarak ve babasından aldığı parayı koyarak katkıda bulun­duğunu, katkısının, malın o tarihteki rayiç değerinin üçte biri ora­nında olduğunu ileri sürdüğüne göre, istek, Türk Medeni Kanunu­nun 227. maddesine dayanmaktadır. Bu madde ise Aile Mahkeme­lerinin görevine girmektedir. O halde işin esasının incelenmesi ge­rekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07.02.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].

 

Evlilik birliği içerisinde edinilen ziynetlerin iadesi istemi ile açılan davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 4721 Sayılı Medeni Kanunun 1.1.2002 tarihinde yürür­lüğe girmiş ve yasal mal rejimi olarak Edinilmiş mallara Katılma Rejimini kabul etmiştir. (MK. md. 218-241) Tarafların karı koca oldukları tartışmasızdır. İhtilaf; evlilik birliği sırasında edinilmiş ziynetlerin mülkiyetinin kime ait olduğunda toplan­maktadır. (MK. md. 219-220) Medeni Kanunun üçüncü kısmı hariç olmak üzere ikinci kitabından kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde ba­kılması gerekmektedir. (4722 SK. md. 4, 3133 SK. md. 2) Görev kamu düzeni ile ilgilidir. Yargılamanın her aşamasında hâkim tara­fından kendiliğinden dikkate alınması da zorunludur. Mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerekirken işin esasının in­celenmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre de diğer yönlerin incelen­mesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.07.2004 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[10].



[1] 6. Hukuk Dairesi 19.04.2012 1243/6279

[2] 4. Hukuk Dairesi 04.06.2012 7501/9724

[3] 2. Hukuk Dairesi 2007/20168 2009/4971 18.03.2009

[4] 6. Hukuk Dairesi 17.07.2007 4904/9134

[5] 20. Hukuk Dairesi 06.10.2006 10000/12914

[6] 2. Hukuk Dairesi 03.10.2006 6391/13029

[7] 2. Hukuk Dairesi 10.04.2006 20073/5066

[8] 2. Hukuk Dairesi 23.05.2006 19942/8158

[9] 2.Hukuk Dairesi 2005/16726 2006/1095 07.02.2006

[10] 2. Hukuk Dairesi 07.07.2004 8090/9008

Mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin ku­rallar kamu düzeninden olup mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınır. Görev, belirli bir davaya hüküm mahkemelerinden hangisinin bakacağı hususunu belirler.

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulle­rine Dair Kanuna 5133 Sayılı Kanun ile eklenen 4/2. maddesinde, 22.11.2001 tarihli 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 3. kısmı hariç olmak üzere 2. ki­tabı, 03.12.2001 tarihli ve 4722 Sayılı Türk Medeni Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işle­rin, aile mahkemesi görevinde olduğu açıklanmıştır.

Bu açıdan bakıldığında ziynete ilişkin talebin Türk Medeni Kanu­nunun ikinci kitabından (üçüncü kısım hariç olmak üzere) kaynaklan­ması halinde, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanu­nun 4/1. maddesi gereğince davaya Aile Mahke­mesinde bakılması gerekir. Görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanunu­nun yü­rürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile Mahkeme­sinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk mahkemelerinde davanın Aile Mah­kemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir.

Ancak eski Medeni Kanun döneminde boşanma gerçekleşmiş ise ve bo­şanma tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli ise artık talep Borçlar Kanununa dayandığından davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahke­mesine ait olacaktır.

Aralarında dini nikâh bulunan ancak resmi nikâh olmadan karı koca gibi yaşayan eşler arasındaki ziynet eşyası alacağına ilişkin talepler ise “Türk Me­deni Kanunu anlamında bir evlilik ilişkisi olmadığından” aile mahkemesi değil fakat asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.

 

Ziynetlerin iadesi istemi ile açılan davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak, davanın değeri itibariyle duruşmaya tabi olmadı­ğından duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kâ­ğıtlar okunup gereği gö­rüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, çeyiz eşyaların ve düğünde takılan takıların iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama usulle­rine dair Kanunun 4. maddesinde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK.118-395 md.) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkeme­sinde bakılacağı ve geçici 1. maddesi ile de daha önce açılan dava­larında Aile Mahkemelerine devri gerektiği hükme bağlanmış­tır.

Olayımıza gelince; çeyiz eşyalarının takıların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile Mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunma­yan yerlerde ise Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir. Kişisel malların iadesi Türk Medeni Kanunun 226. maddesinde düzenlenmiş olup davanın bu madde hükümlerine göre çözümlenmesi icap eder. Söz konusu maddenin Türk Medeni Kanununun 2. kitabında yer aldığı ve Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargı­lamaya de­vam edilip sonuçlandırılması doğru olmadığından hükmün bozul­ması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.04.2012 tari­hinde oybirliğiyle karar verildi[1].

 

Resmi nikâhı olmayan eşlerin ziynet talebi ile açtıkları da­vada gö­revli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Dava: Davacı E. S. ve diğerleri vekili tarafından, davalı E. P. aleyhine 04.07.2011 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının aynen iadesi veya be­delinin ödetilmesinin istenmesi üzerine mah­kemece yapılan yargılama so­nunda; mahkemenin görevsizliğine dair verilen 27.10.2011 günlü kararın Yar­gıtay’ca incelenmesi da­vacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesi­nin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından ha­zırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği gö­rüşüldü:

Karar: Dava, gayrı resmi evli eşler arasındaki ziynet eşyası ala­cağına ilişkindir. Yerel mahkemece, aile mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçe­siyle görevsizlik kararı verilmiştir. Karar, dava­cılar tarafından temyiz olun­muştur.

4787 sayılı Aile Mahkemesinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Yasa’nın 4/1. maddesi gereğince, 4721 sayılı Me­deni Yasa’nın İkinci Kitabı’ndan doğan dava ve işlere aile mahke­mesinde bakılır.

Somut olayda; taraflar arasında, nişan veya TMK. m. 134 ve devamında ön görülen yöntem ve koşullara uygun bir evlilik ilişkisi söz konusu değildir. Bu nedenle de uyuşmazlığın nişan veya evlili­ğin hukuki niteliğine ve sonuçla­rına ilişkin Medeni Yasa’nın İkinci Kitabı hükümleri çerçevesinde ve aile mah­kemesi tarafından çö­zümlenmesi mümkün değildir.

Dava konusu olay, 4721 sayılı Medeni Yasa’nın İkinci Ki­tabı’ndan do­ğan dava ve işler arasında olmadığından, uyuşmazlığın, genel hukuk mahke­melerinde çözümlenmesi gerekir. Şu durumda yerel mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesi olarak davaya bakıl­ması ve işin esasına girilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve ya­saya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZUL­MASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilme­sine, 04.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi[2].

 

Nikâh olmaksızın fiilen beraber yaşayanlar arasındaki ziy­netlere ilişkin tazminat talebi aile mahkemesinin görevine gir­mez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm davacı tara­fından maddi ve manevi tazminat ile ço­cuklar yararına hükmedilen nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı, babalık davasına ilişkin dava dilekçesinde; davalı ile evlenme vaadi üzerine nikahsız olarak on yıl fiilen beraber yaşadı­ğını, davalının nikah yapma vaadini tutmadığını ileri sürerek kişilik haklarına saldın nedeniyle ma­nevi tazminat talep etmiştir. 4721 sa­yılı Türk Medeni Kanununda babalık davasında manevi tazminata ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacı­nın, açıklanan ol­gulara dayanan manevi tazminat isteği, ahlaka ve adaba aykırı fiil ile haksız bir surette kişilik haklarına tecavüz sebebine dayanmakta olup, Borçlar Kanununun 49. maddesine istinat etmektedir. Ayrıca nisbi harca tabi­dir. Başlangıçta yatırılan başvurma harcı, bu talebi de kapsamaktadır. O halde davacıya nispi peşin harç noksanlığını tamamlaması (Harçlar K. m. 30-32) için süre verilmesi, harç nok­sanlığı tamamlandığı takdirde, isteğin aile hukukundan kaynaklan­madığı ve aile mahkemesinin görevine giren dava ve işlerden ol­madığı da gözetilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bu­lunmamıştır.

3- Davacı, aynı dava dilekçesinde maddi tazminat talebinde de bulun­muş, 1.3.2007 tarihli oturumda maddi tazminat isteğinin fiili beraberlikleri sırasında kendisine hediye olarak takılan, ayrılmala­rından sonra davalı yedinde kalan ziynetlerine karşılık olduğunu açıklamıştır. Bu açıklamaya göre, maddi tazminat isteği Türk Me­deni Kanununun 304. maddesi kapsamında değildir. Bu istek nisbi harca tabidir. Yatırılan başvurma harcı bu isteği de kapsadığına göre, nispi peşin harç noksanlığını tamamlaması için davacıya süre verilmesi, nikâh olmaksızın fiilen beraber yaşayanlar arasındaki, ziynetlere ilişkin tazmi­nat talebinin aile mahkemesinin görevine girmediği (4787 S.K. m. 4/1.) hususu da gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluştu­racak şekilde ret hükmü kurulması da usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebep­lerle BO­ZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yuka­rıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatı­rana geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[3].

 

Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile mahkemesinde görülmesi zorunludur.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numa­rası yazılı ziynet eşyası davasına dair karar davalı tarafın­dan süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mah­kemece is­temin kısmen kabulüne karar verilmesine üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacı ile davalıların bo­şanma davala­rının devam ettiği, davacının davalıda kalan ziynet eş­yalarının aynen iadesini, mümkün olmaz ise bedellerinin tahsilini istemiştir. Davalı istemin reddini sa­vunmuştur. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yargı­lama Usul­lerine Dair Kanunun 4.maddesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabındaki üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK’nun 118-395 mad.) kay­naklanan bütün davalara aile mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Olayımıza gelince; Dava kişisel malların iadesi istemine iliş­kindir. Kişi­sel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Ka­nununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakıl­maksızın Aile mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahke­mesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hâ­kim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk mah­kemele­rinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağ­lanması gerekmek­tedir. Kişisel malların iadesi Türk Medeni Kanu­nun 226’ncı maddesinde dü­zenlenmiş olup, davanın bu madde hü­kümlerine göre çözümlenmesi icap eder. Söz konusu maddenin Türk Medeni Kanununun 2. kitabında yer aldığı ve Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken bu husus düşünül­meden Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edi­lip sonuçlan­dırılması doğru olmadığından hükmün bozulması ge­rekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.07.2007 tarihinde oybir­liği ile karar verildi[4].

 

Aile hukukundan doğan davalarda görevli mahkeme Aile Mahke­mesidir.

Taraflar arasındaki alacak hukukuna ilişkin davada Konya 2. Asliye Hu­kuk ile 1. Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik ka­rarı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler ince­lendi, gereği düşünüldü:

Davacı, 08.07.2005 günlü dilekçesinde mehir senedinde yazılı çeyiz ve ziynet eşya bedelini talep etmektedir.

T.M.Y.nın 226. maddesinde “her eş, diğer eşte bulunan malla­rını geri alır”. T.M.Y.nın 227. maddesinde “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinil­mesine iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık olmak­sızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sıra­sında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiyesi sırasındaki değe­rine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıcındaki değeri esas alınır”.

Türk Medeni Yasasının yürürlüğü ve uygulama şekli hakkın­daki 4722 Sayılı Yasanın 10. maddesinde “T.M.Y.nın yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe gir­diği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçme­dikleri takdirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar”. hükümleri yer almaktadır.

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulle­rine Dair Yasaya 5133 Sayılı Yasa ile ekleme yapılan 4/2. maddesinde “22.11.2001 tarihli 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 3. kısmı hariç olmak üzere 2. kitabı, 03.12.2001 tarihli ve 4722 Sa­yılı Türk Medeni Yasasının Yü­rürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkın­daki Yasaya göre aile hukukundan doğan dava ve işlerin” aile mah­kemesi görevinde olduğu açıklanmıştır.

Somut olayda; davanın Türk Medeni Yasasının yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihinden sonra açıldığı, uyuşmazlığın çözümünde eşler arasındaki mal rejimini düzenleyen Türk Medeni Yasasının 202 ve devamı maddeleri ile aynı yasanın eşin diğer eşte kalan mallarının geri alınmasına ilişkin 226. mad­desi ve değer artış payını düzenleyen 227. maddesinin de tartışılması gerektiği, bu maddele­rin de Türk Medeni Yasasının 2. kitabında yer aldığı ve aile mah­kemesinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmakta, davanın aile mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.

Sonuç: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Konya 1. Aile Mahkemesinin Yargı Yeri Ola­rak Belirlenmesine 06.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi[5].

 

Kadının ziynet ve eşyalara ilişkin isteği Türk Medeni Ka­nununun ikinci kitabından (üçüncü kısım hariç olmak üzere) kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm tazminatlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında ka­lan temyiz itirazları yersizdir.

2- Ziynetlerle ilgili dava 16.01.2002 tarihinde açılmış olup, davacı kişi­sel malların iadesini talep etmiştir. Davanın açılış tarihi itibarıyla görev Aile Mahkemesine aittir. Mahkemece davacı kadı­nın harcı verilerek usulüne uygun açılmış ziynetlerle ilgili dava hakkında olumlu-olumsuz karar vermek gerekir­ken, mahkemece “davacı tarafın talep etmiş olduğu ziynet eşyalarına ilişkin araştır­malarının davayı sürüncemede bırakacağı belirlendiğinden Hukuk Mah­kemesinde dava açmakta muhtariyetine kara verilmesi” usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZUL­MASINA, sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen ne­denlerle ONANMA­SINA, temyiz peşin harcının yatırana geri ve­rilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar dü­zeltme yolu açık olmak üzere oybir­liği ile karar verildi[6].

 

Taraflar 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe gir­meden önce 1989 yılında boşanmışlardır. Boşanma tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerlidir. Dava Borçlar Kanununa dayalı ziynet alacağına ilişkin olup davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hü­küm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Taraflar 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce 1989 yılında boşanmışlardır. Boşanma tarihinde taraflar ara­sında mal ayrılığı rejimi geçerlidir. Dava Borçlar Kanununa dayalı ziynet alacağına ilişkin olup, davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Bu yön gözetilmeden görevsizlik kararı veril­mesi doğru olmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itiba­ren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar ve­rildi[7].

 

Ziynetlerin iadesi istemine ilişkin davalar Aile Mahkemesi kurulma­yan yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde ve Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağ­lanır.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hükmün temyizen murafaa icrası suremle tetkiki istenil­mekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden vekili geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuş­ması dinlen­dikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıt­lar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava; ziynet ve eşya alacağına ilişkindir.

Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşama­sında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK. m. 118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakıla­cağını hükme bağlamıştır.

Şu halde Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemele­rinde davanın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerekir. (HGK. 16.11.2005 tarih ve 2-673-617 sayılı kararı) Bu açıklama karşısında; davaya Aile Mahke­mesi sıfatıyla bakılması gerekirden, bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi ola­rak yargılamaya devam edilip yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre de diğer yönlerin ince­lenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri ve­rilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar dü­zeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].

 

Kişisel malın edinilmesine ziynetler bozdurulmak suretiyle yapılan katkının istendiği dava Türk Medeni Kanununun 227. maddesine dayan­dığından görevli mahkeme Aile Mahkemesi­dir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Davacının; alımında katkıda bulunduğunu iddia ettiği ta­şınmaz, 06.08.1998 tarihinde koca tarafından üçüncü kişiden koo­peratif üyeliği devra­lınmak suretiyle iktisap edilmiştir. Taraflar 31.10.1980'de evlenmişlerdir. Bo­şanma davası ise 14.09.2004 tari­hinde açılmış olup devam etmektedir.

Türk Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eş­ler arasında, bu tarihe kadar, tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler, kanu­nun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten ge­çerli olmak üzere yasal mal rejimini seç­miş sayılırlar. (4722 sayılı Yürürlük Kanunu m. 10/1) Şu halde, evlenme tari­hinden, 4721 sa­yılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadarki dönemde geçerli rejim mal ayrılığıdır. (743 S. K. m. 170) Bu tarihten sonra ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK m. 202)

Edinilmiş mallara katılma rejimi; edinilmiş mallar (TMK m. 219) ile eş­lerden her birinin kişisel mallarını (TMK m. 220) kapsar. (TMK m. 218)

Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mal­varlığı de­ğerleri o eşin kişisel malıdır. (TMK m. 220/2)

Eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya ko­runmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hak­kına sahip olur. (TMK m. 227/1)

Davacı, davalıya ait kişisel malın edinilmesi sırasında ziynetle­rini bozdu­rarak ve babasından aldığı parayı koyarak katkıda bulun­duğunu, katkısının, malın o tarihteki rayiç değerinin üçte biri ora­nında olduğunu ileri sürdüğüne göre, istek, Türk Medeni Kanunu­nun 227. maddesine dayanmaktadır. Bu madde ise Aile Mahkeme­lerinin görevine girmektedir. O halde işin esasının incelenmesi ge­rekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07.02.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].

 

Evlilik birliği içerisinde edinilen ziynetlerin iadesi istemi ile açılan davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 4721 Sayılı Medeni Kanunun 1.1.2002 tarihinde yürür­lüğe girmiş ve yasal mal rejimi olarak Edinilmiş mallara Katılma Rejimini kabul etmiştir. (MK. md. 218-241) Tarafların karı koca oldukları tartışmasızdır. İhtilaf; evlilik birliği sırasında edinilmiş ziynetlerin mülkiyetinin kime ait olduğunda toplan­maktadır. (MK. md. 219-220) Medeni Kanunun üçüncü kısmı hariç olmak üzere ikinci kitabından kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde ba­kılması gerekmektedir. (4722 SK. md. 4, 3133 SK. md. 2) Görev kamu düzeni ile ilgilidir. Yargılamanın her aşamasında hâkim tara­fından kendiliğinden dikkate alınması da zorunludur. Mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerekirken işin esasının in­celenmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre de diğer yönlerin incelen­mesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.07.2004 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[10].



[1] 6. Hukuk Dairesi 19.04.2012 1243/6279

[2] 4. Hukuk Dairesi 04.06.2012 7501/9724

[3] 2. Hukuk Dairesi 2007/20168 2009/4971 18.03.2009

[4] 6. Hukuk Dairesi 17.07.2007 4904/9134

[5] 20. Hukuk Dairesi 06.10.2006 10000/12914

[6] 2. Hukuk Dairesi 03.10.2006 6391/13029

[7] 2. Hukuk Dairesi 10.04.2006 20073/5066

[8] 2. Hukuk Dairesi 23.05.2006 19942/8158

[9] 2.Hukuk Dairesi 2005/16726 2006/1095 07.02.2006

[10] 2. Hukuk Dairesi 07.07.2004 8090/9008