Nişanda Takılan Ziynetler

Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların bir­birle­rine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer ni­şanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafın­dan geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, se­bepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.

Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre de nişan yüzüğü dışındaki altın ve ziynet eşyası mutat (alışılmışın dışında) hediye kapsamında olmayıp iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmektedir[1].

Nişanın bozulması nedeniyle hediyelerin geri alınması istemine iliş­kin davalarda kusur aranmamakla birlikte dava konusu yapılan hediyele­rin (ve özellikle ziynet eşyalarının) mutad olup olmadığının tespiti konu­sunda sadece yöresel örf ve adetlerin varlığı yeterli olmayıp tarafların usulünce araştırılıp saptanacak mali ve sosyal durumlarının da dikkate alınması gerekir.

Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafın­dan alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır.

 

Nişanda kadına takılan ziynetler ona bağışlanmış sayılır.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numa­rası yazılı ziynet eşyası alacağı davasına dair karar, davacı ve davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosya­daki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, ziynet eşyalarının aynen olmadığı takdirde bede­linin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabu­lüne karar verilmiş, hü­küm davacı ve davalı vekili tarafından tem­yiz edilmiştir.

1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahke­mece tak­dir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isa­betsizlik bulunmama­sına göre davalı vekilinin temyiz itirazları ye­rinde değildir.

2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili, 16 adet 22 ayar 35’er gram bilezik, iki adet 22 ayar altın yüzük, bir adet 22 ayar altın set, bir çift 22 ayar altın küpenin davacıya dü­ğünde takıldığını, davalının bunları davacıdan aldığını ancak geri iade etmediğini, A. 2. Aile Mahkemesinin 2007-29 değişik iş sayılı dosyasında yapılan tespitte davalının altınların kendisinde olduğunu kabul ettiğini belirterek mümkünse altınların aynen iadesine, müm­kün olmadığı takdirde değeri olan 20.000,00_TL'nin davalıdan tah­siline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili ise düğünde takılan altınların bir bölümü­nün evin ortak ihtiyaçları için bozdurulduğunu, kalan 2 adet, 35'er gram bilezi­ğin ise daha güvenli olması nedeniyle davalının babasının evinde saklandığını, ortak giderler için harca­nan altınların istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savun­muştur. Mahkemece talebin kısmen kabulü ile 6.486,48_TL'nin da­valıdan tahsiline karar verilmiştir.

Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim ta­rafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının is­teği ve onayı ile iade edilme­mek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde, koca ziynet eşya­larını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu ziynet eşyalarının bir kısmının evliliğin devamı sırasında bozdurularak ortak ihtiyaçlar için harcandığı davalı tarafından ileri sürülmüş­tür. Davalı koca, davalı kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından, dava konusu ziynet eşyalarının dava­cıya iadesi gerekir. Mahkeme­nin buna ilişkin kabulünde yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak bi­lirkişi raporunda davacıya nişanda da 4 adet 22 ayar, 35er gramlık 3603,60 TL değerinde burma bilezik ile toplam değeri 1981,98 TL olan iki adet tüm Cumhuriyet Altını, üç adet 22 ayar yarım Cumhu­riyet Altını ve 30 adet 22 ayar çeyrek Cumhuriyet Altını takıldığı tespit edilmiştir. Davacı tanıklarından C.Y. 08.07.2008 tarihli beya­nında davacının nişanda takılan çeyrek altınlar ile140 gram gelen dört adet burma bilezik aldığını söylemiş, davacının kayınpederi M.Ş.de 08.07.2008 tarihli beyanında nişanda takılan Cumhuriyet Altınları ile davacının bilezik aldığını doğrulamıştır. Bu durumda nişanda takılan 35’er gramlık 4 adet burma bilezik ile nişanda takı­lan Cumhu­riyet Altınları ile alınan 4 adet 35’er gramlık bileziğin de ziynet eşyası olarak kadında mevcut olduğunun ve davalıda kaldı­ğının kabulü gerekir. Bu takılar yönünden de davanın kabulüne ka­rar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olma­dığından, hükmün bozulması gerekmiştir.

Öte yandan, ziynet alacağı davalarında davacının seçimlik hakkı vardır. Davacı dava konusu ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı tak­dirde bedelinin tahsilini isteyebileceği gibi, bu isteklerden yalnız birini de dava konusu yapabilir.

Olayımızda davacı vekili dava konusu ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istediğine göre istek dışına çıkı­larak ve gerekçesi belirtilmeksizin doğrudan bedele hükmedilmesi de doğru değildir.

Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan ne­denlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının tem­yiz edene iadesine, 22.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar ve­rildi[2].

 

Kullanılmakla eskiyen ya da tüketilen eşyaların mutad he­diye kabul edilerek iadesine karar verilemez ise de, altın ve ziy­net eşyaları mutad dışı hediye kabul edilerek iadesine karar vermek gerekir.

Dava: Dava dilekçesinde nişan hediyelerinin iadesi, olmazsa bedeli olan 4.790.000.000.Lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihe­tine gidilmiş, hüküm davacı tara­fından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dos­yadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davada, nişanın haksız bozulması nedeniyle, 7 adet burma bile­zik, 2 adet bileklik, 1 adet zincir, 5 yüzük, 2 küpe, 1 kol saati, 15 çeyrek altın, 8 tepsi baklava, 1 mont, 2 takım elbise, 100.000.000.- Lira orkestra ve 200.000.000.- Lira taksi ücreti, 600 Dolar para olmak üzere toplam 4.790.000.000.- Liralık hediyelerin aynen iadesi, olmazsa bedelin tahsili iste­nilmiş, mahkemece hedi­yeler mutad (alışılmış) kabul edilerek davanın reddine karar ve­rilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerekti­rici se­beplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik gö­rülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, MK'nun 86. (TMK'nun 122) maddesi ve yerleşik Yar­gıtay uy­gulamasına göre kullanılmakla eskiyen ya da tüketilen eş­yaların mutad hediye kabul edilerek iadesine karar verilemez ise de, altın ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye kabul edilerek iadesine karar vermek gerekir. Aksinin kabulü davalı nişanlının haksız zen­ginleşmesinin kabulü anlamına gelir ki hukuken haksız iktisap ko­runamaz.

O nedenle, nişanlıya verildiği kabul edilen altın ve ziynet eş­yaları yö­nünden davanın kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu bunlar yö­nünde de davanın reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tu­tulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZUL­MASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.07.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi[3].

Nişan davasında mutattan amaç; hediyenin örf ve âdete göre geri verilmesi ve de maddi değerinin günün koşullarına göre fahiş olmamasını gerektirir. Davaya konu edilen altınlar ise mutat eşyalar kapsamında de­ğildir.

Dava dilekçesinde nişan hediyelerinin aynın iadesi ya da bedeli olan 3.084.127.700 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ci­hetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dos­yadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davada nişan hediyelerinin aynen iadesi, bu mümkün olmadığı takdirde hediyelerin bedeli olan 3.084.127.000 liranın tahsili iste­nilmiştir. Mahkemece davalıya takılan zilyetlerin mutat hediyeler olduğundan iadesinin gerekmediği, hediye olarak verilen 1 adet borcam takımı ve 1 adet tencere takımının ise mu­tat hediyelerden olmadığı gerekçesiyle iadesi yönünde karar verilmiş olup hükmü davacı taraf temyiz etmektedir. Mahkemece 3 kez bilirkişi raporu alın­mış olup 19.7.2004 tarihli bilirkişi raporunda" ekonomik değeri olan ziynet eşyalarının iadesi gerekeceği" belirtilmiştir.

11.11.2004 tarihli 2. bilirkişi raporunda "Bayburt yöresinde ni­şanı erkek tarafı bozarsa kusurlu erkek tarafı olup, nişanda takılan ziynet eşyalarının iade edilemeyeceği" yönünde görüş bildirilmiştir.

2.12.2004 tarihli bilirkişi raporunda ise takılan ziynetlerin mu­tat olup, 1 adet borcam ile 1 adet tencere takımının mutat olmadığı bildirilmiş ve mahke­mece 2 ve 3 bilirkişi raporları doğrultusunda karar verilmiştir.

TMK'nun 122. maddesine göre nişanlıların birbirlerine verdik­leri hedi­yeleri geri istemi yetkileri vardır. Yine aynı maddenin açık olan hükmüne göre mutat olan nişan hediyeleri geri istenemez.

Nişan davasında mutattan amaç; hediyenin örf ve âdete geri ve­rilmesi ve de maddi değerinin günün koşullarına göre fahiş olma­masını gerektirir. Davaya konu edilen altınlar ise mutat eşyalar kap­samında değildir.

Bu bağlamda altınların iadesi gerekirken mahkemece yetersiz bilirkişi raporları esas alınmak suretiyle altınların mutat kabul edile­rek talebin bu yönde reddedilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğun­dan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.2.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi[4].

Nişan yüzüğü dışındaki ziynet mutat hediye olmayıp iadesi gerekir.

Dava dilekçesinde, davalıya nişanda takılan kolye, bilezik, künyeden oluşan altın set ile 1 alyans ve 1 çeyrek cumhuriyet altı­nın aynen iadesi, olma­dığı takdirde 2.340.000.000 lira bedelinin tahsili istenilmiştir.

Mahkemece, bilirkişi raporuna, yöredeki örf ve âdete göre dava konusu ziynetlerin alışılmış hediyelerden olduğundan bahisle iadesi istenemeyeceğin­den davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

TMK'nun 122. maddesine (743 Sayılı MK'nun md.86/2) göre, nişanın bozulması halinde, alışılmışın dışındaki hediyelerin aynen, mevcut değil ise, karşılığı olan bedel sebepsiz zenginleşme kuralla­rına göre geri verilir.

Nişan hediyelerinin mutat sayılabilmesi, yöresel örf ve adete göre verilen hediyelerden olması yanında maddi değerinin de günün koşullarına göre fahiş olmayan hediyelerden bulunmasına bağlı olup bu fahişlik olgusu da daha çok tarafların mali ve sosyal du­rumları ile ölçülmelidir. Nişanlının mali gücünü aşarak verdiği he­diyenin onun yönünden mutat sayılması ve fahiş olmayacağı­nın ka­bulü düşünülemez. Aksi halde, hediye verilen nişanlının haksız zengin­leşmesine yol açılmış olur.

Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre de nişan yüzüğü dışındaki altın ve ziynet eşyası mutat hediye kapsamında olmayıp iadesi ge­reken hediyeler olarak değerlendirilmektedir.

Belirtilen nedenlerle nişan yüzüğü dışındaki, niteliği itibariyle mutat ol­mayan davacı istemlerinin kabulü gerekirken reddi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğun­dan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi[5].

 

Nişan ya da düğün töreni sırasında kadına takılan ziynetler ona ait­tir.

Dava: Davacı Nurgül vekili tarafından, davalı Mehmet aleyhine 6.1.1998 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedellerinin tazmininin istenmesi üze­rine mahkemece yapılan yargı­lama sonunda; davanın reddine dair verilen 20.11.2002 günlü kararın Yargı­tay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin ka­bulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından hazırla­nan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla ya­saya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendiril­mesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kap­samı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, ziynet eşyasının aynen iadesi, aynen iade mümkün olma­dığı tak­dirde bedellerinin tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalı ile 29.6.1996 tarihinde evlenip 27.5.1997 günü boşandık­larını, nişan ve düğünde kendisine takılan ziynet eşyasın­dan, 40 adet ata altını, bir adet boyun zinciri, iki çift küpe ve 5 adet harf altını, düğünden kısa bir süre sonra davalıyla birlikte İzmir'e gittiklerinde davalının bozdurarak parasını ken­disinde alıkoydu­ğunu, diğer ziynet eşyasını da Nazilli'ye döndüklerinde ko­ruma ba­hanesiyle alıp vermediğini belirterek, dava dilekçesinde belirttiği 11 kalem ziynet eşyasının aynen iadesini, iade mümkün olmadığı tak­dirde bedelle­rinin tazminini istemiştir.

Davalı, ziynet eşyasının tamamının davacıda bulunduğunu, da­vacının evi terkedip giderken bunları yanında götürdüğünü, davanın reddini savunmuştur.

Davacının iddiasını ispatlama yönünde dinlettiği tanık beyanla­rından ve tüm dosya kapsamından, davacı ile davalının düğünden kısa bir süre sonra yanlarında davacı tanığı Birgül'de olduğu halde İzmir'e gittikleri ve davacının belirttiği bir kısım ziynet eşyasının davalı tarafından bozdurulduğu anlaşıl­maktadır. Nişan ya da düğün töreni sırasında davacıya takılan ziynet eşyası davacıya aittir. Da­vacıya ait olan bir kısım ziynet eşyasının davalı tarafından bozdu­rulduğu tanık beyanlarıyla saptandığına göre bozdurulan ziynet eş­yasının aynen veya bedellerinin tazminine karar verilmesi gerekir­ken, istemin tümden reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte açıkla­nan ne­denlerle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının (1) sa­yılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 7.10.2003 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[6].

 

Nişanın bozulması nedeniyle hediyelerin geri alınması iste­mine iliş­kin davalarda T.M.K.nun 86. maddesine göre kusur aranmamakla birlikte dava konusu yapılan hediyelerin ve özel­likle ziynet eşyalarının mutad olup olmadığının tespiti konu­sunda sadece yöresel örf ve adetlerin varlığı ye­terli olmayıp ta­rafların usulünce araştırılıp saptanacak mali ve sosyal durum­larının da dikkate alınması gerekir.

Dava: Dava dilekçesinde 763.000.000 lira maddi, 1.000.000.000 lira manevi tazminatın karşı dava ile de 1.745.000.000 lira talep bedeli ve 10.000.000.000-TL manevi taz­minatı faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiş­tir. Mahkemece davanın kısmen kabulü karşı davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Karar: Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya­daki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davada, nişanda takılan hediyelerin iadesi ve tazminat istenil­mektedir.

Davacı, Hasan Hüseyin Ç. davalı ile 07.05.2000 tarihinde ni­şanlandıkla­rını, nişanda 3 adet burma bilezik, 1 adet 22 ayar set, kol saati, Alyans- taşlı yüzük takılıp muhtelif hediyelerin verildiğini ancak 20.07.2000 tarihinde dava­lının kusuru ile nişanın bozuldu­ğunu ileri sürerek hediyelerin aynen iadesi, olmadığı takdirde be­deli olan 1.378.500.000 liranın tahsili, yapılan masraflar karşılığı 763.000.000 lira maddi tazminat ile duyduğu aşırı üzüntü ve çevre­sinde küçük düşmüş olması nedeniyle 1.000.000.000 lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı ise karşı dava ile davalı-karşı davacıya 1 adet künye ve 1 alyans ile muhtelif hediyeler verdiğini nişan hediyelerinin aynen iadesi, olmadığı tak­dirde 680.000.000 liranın, 565.000.000 lira maddi tazminatın ve nişanın bo­zulması sonucunda şahsi hakları ağır surette rencide olduğundan 10.000.000.000 lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece her iki davanın da reddi cihetine gidilmiş olup, hü­küm ta­raflarca temyiz edilmektedir.

Hükme dayanak yapılan sıfatı belirsiz bilirkişi raporunda Eski­şehir ilçe ve köylerinde, belirtilen tüm altın ziynetlerin ve hediyele­rin mutad olduğu belirtilmiş ve bu gerekçeyle dava reddedilmiştir.

Nişanın bozulması nedeniyle hediyelerin geri alınması istemine ilişkin davalarda T.M.K.nun 86. maddesine göre kusur aranma­makla birlikte dava konusu yapılan hediyelerin (ve özellikle ziynet eşyalarının) mutad olup olma­dığının tespiti konusunda sadece yöre­sel örf ve adetlerin varlığı yeterli olmayıp tarafların usulünce araştı­rılıp saptanacak mali ve sosyal durumlarının da dik­kate alınması gerekir. Kaldı ki altınlar, mutad eşya kapsamında sayılmamakta­dır.

Davalı (karşı davacı) ise davacıya bir adet altın künye hediye ettiğini id­dia etmiş, davalı ise kullanamadığı için diğer altınlarla birlikte saklanması için davacı-karşı davalı Filiz'e teslim ettiğini sa­vunmuştur. Bu durumda künyenin saklanmak üzere davalı-karşı davacıya iade edildiğini ispat külfeti davalıda olup bu hususun tes­pitinden sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerek­mektedir.

O halde, belirtilen nedenlerle, tarafların mali ve sosyal durum­larının da usulünce araştırılarak buna dair belirlenen yöresel örf ve adet ölçüleriyle bera­ber değerlendirmek ve alyans dışında altınların mutad hediyelerden olmadığı da gözetilmek ve de tüm bu yönleri içerecek nitelikte yeniden bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmesi icabederken, bu yönlerden eksik inceleme ve delillerin takdirinde hataya düşülerek sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutul­maksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZUL­MASINA ve peşin alınan temyiz harcı­nın istek halinde temyiz edene iadesine, 27.05.2002 tarihinde oy­birliği ile karar verildi[7].

 

Nişanda takılan ziynet eşyalarından oluşan hediyelerin (iti­raz vaki olduğu takdirde) dava tarihindeki değerleri de bilirkişi aracılığıyla tesbit edilerek bunların mutad dışı olup olmadığı­nın usulünce belirlenmesi ve ancak mutad dışı olanlarının (mevcutsa aynen, değilse bedel olarak) iade­sine karar verilmesi icabeder.

Dava ve Karar: Dava dilekçesinde, nişanın bozulması nedeniyle 5.450.000 lira tutarında ki hediyelerin aynen veya bedelen faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın kabulü cihe­tine gidilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dos­yadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerekti­rici se­beplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik gö­rülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, mahkemece uygulanan TMK.’nun 86. maddesi, 23.11.1990 tari­hinde yürürlüğe giren 3678 sayılı Kanunla değişti­rilmiş olup, nişan hediyele­rinden yalnızca mutad dışı olanların geri istenebileceği hükmü getirilmiş bu­lunmaktadır.

Bu bakımdan, öncelikle sözü edilen yeni hükmün uygulanıp uygulana­mayacağı yönünden nişanın bozulduğu tarihin saptanması gerekir.

Nişan, 23.11.1990 tarihinden sonra bozulmuş ise; o zaman anı­lan kanun maddesinin yeni hükümleri uygulanacağından, dava ko­nusu yapılan ve altın ziynet eşyalarından oluşan hediyelerin (itiraz vaki olduğu takdirde) dava tari­hindeki değerleri de bilirkişi aracılı­ğıyla tesbit edilerek bunların mutad dışı olup olmadığının usulünce belirlenmesi ve ancak mutad dışı olanlarının (mev­cutsa aynen, de­ğilse bedel olarak) iadesine karar verilmesi icabeder.

O halde belirtilen şeklide işlem ve incelemeler yapılarak so­nuçlarına uy­gun bir karar verilmesi gerekirken bu yönlerden eksik inceleme ile hüküm ku­rulması doğru değildir.

Kabule göre de; davada hiçbir delil toplanmadığı halde, kararın gerekçe bölümüne (tarafların tüm delilleri dosyaya celp ve tetkik edilmiştir) sözlerinin yazılması dosya kapsamına aykırıdır.

Sonuç: Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tu­tulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi[8].

 

Mutad belirlemesinde tarafların mali ve sosyal durumları­nın araştı­rılması gerekir.

Dava: Dava dilekçesinde nişan hediyelerinin mevcut ise aynen, olmadığı takdirde de 1.141.500.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraf­tan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dos­yadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacı, davalı Cemal'in küçük kızı Funda ile nişanlan­dıklarını ancak hiç neden yokken davalı tarafından nişanın bozul­duğunu beyanla dilek­çede yazılı eşyaların mümkünse aynen, değil ise bedeli olan 1.141.500.000 liranın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının kendilerinde kalmış hiçbir eşyasının olmadı­ğını, MK. nun 86.maddesine göre mutat eşyaların talep edilemeye­ceğini savunarak dava­nın reddini istemiştir.

Mahkemece, her ne kadar davacı tanıkları dilekçede belirtilen bir kısım ziynet eşyalarının nişanda takıldığını bildirmişler ise de, tüm tanık beyanlarına göre eşyaların davalı tarafından davacıya iade edilip edilmediğini kesin olarak bilmedikleri ve diğer eşyaların bilirkişi raporunda MK. nun 86.maddesine giren mutat eşyalar olup iadesi gerekmeyeceği belirtilerek davanın reddi cihetine gidilmiştir.

Oysaki hükme dayanak yapılan 5.6.2000 tarihli raporda bilirkişi olarak görevlendirilen kişinin yazı işleri müdürü olduğu anlaşıl­maktadır. HUMK. nun 275 ve müteakip maddeleri gereğince bilir­kişinin özel ve teknik bilgilere sahip bulunması gerekir. Birtakım giyim eşyaları ve ziynetlerin mutat ya da mutat dışı olup olmadığı konusunda hükme esas alınabilecek bir bilirkişi incelemesi yaptı­rılması gerekmektedir. Adliye yazı işleri müdürünün böyle bir bil­gisi olduğu kabul edilemez.

Tanıklardan Hilmi ve İsmail; nişanda takılan ziynetlerin geri istenmesine karşın davalının iade etmediği yolunda açık beyanları bulunmaktadır.

MK. nun 86.maddesine göre nişanlıların birbirlerine verdikleri hediyeleri geri isteme yetkileri vardır. Yine aynı maddenin açık olan hükmüne göre mutat olan nişan hediyeleri geri istenemez.

Nişan davasında mutattan amaç; hediyenin örf ve âdete göre verilmesi ve de maddi değerinin günün koşullarına göre fahiş ol­mamasını gerektirir. O halde, tarafların mali ve sosyal durumlarının da araştırılıp buna ait belirlemele­rin usulünce tespit edilerek yöresel örf ve adet ölçüleri ile birlikte değerlendiri­lip (uzman bilirkişi ara­cılığı ile saptanacak) maddi değerlerinin, günün koşulla­rına göre fahiş olup olmadığı hususu da gözetilerek sonuca gidilmelidir. Al­tınlar ise mutat eşyalar kapsamında değildir.

Mahkemece, tanık beyanları yeterince değerlendirilmeden he­diyelerin iade edilip edilmediğinin saptanamadığı ve bilirkişi rapo­runda belirtilen eşyala­rın tümünü MK. nun 86.maddesinde sayılan mutat eşyalardan olduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi doğru gö­rülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tu­tulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428.maddesi gereğince BOZUL­MASINA, peşin alınan temyiz har­cının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.9.2000 tarihinde oy­birliği ile karar verildi[9].



[1] 3. Hukuk Dairesi 13785/13931 16.12.2004

[2] 6. Hukuk Dairesi 339/4717 22.3.2012

[3] 3. Hukuk Dairesi 6843/7705 11.07.2005

[4] 3. Hukuk Dairesi 1117/1395 17.02.2005

[5] 3. Hukuk Dairesi 13785/13931 16.12.2004

[6] 4. Hukuk Dairesi 5851/11305 07.10.2003

[7] 3. Hukuk Dairesi 5584/5991 27.05.2002

[8] 3. Hukuk Dairesi 3340/16200 11.10.1993

[9] 3. Hukuk Dairesi 7689/8318 14.09.2000