Harç

Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma dava­sının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin ta­lepler bo­şanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konu­sunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.

Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde ol­madıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetle­rin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.

Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçe­sinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dı­şında kalan diğer istek­ler için eksik harç işlemi uygulanır[1].

Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değe­rin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üze­rinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya de­vam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütea­kip işlemler yapılmaz.

Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verile­cek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.

Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış ba­ğımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan ce­vap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.

 

Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız ni­telikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma da­vasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacı­dan tahsiline, davalı­nın yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, dava­lının ziy­net eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üze­rine,

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;

(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışla­rının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapıla­maz.

Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir na­fakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde ke­sinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi boz­mayı gerektirmiştir.

2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi bo­şanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulun­madığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anla­şıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:

Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar veril­mesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyaları­nın aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilme­sine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının da­vacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönün­deki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent ha­linde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma ne­denine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL har­cın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını ya­tırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile di­renmiştir.

Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik ola­rak temyiz etmiştir.

I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyaları­nın iadesini istemiştir.

Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı ge­rekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usu­lünce dava açıldığı gerek­çesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadı­nın, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).

Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olma­dığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.

Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıl­dığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açıla­cağı ve açıldığı tarihin nasıl belirlene­ceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:

Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;

1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" de­nilmektedir.

Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muha­bere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.

Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıt­tan önce yapılması gereken işlemler de vardır.

Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilek­çeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine def­tere derhal kaydı gerekmektedir.

Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.

Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca iliş­kin açıklama yapmakta yarar vardır:

Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Ka­nunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mü­kellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı iş­lemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.

Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı al­tında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de ka­rar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.

(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili da­valarla ilgilidir.

Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılır­ken baş­vurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin ola­rak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defte­rine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.

Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir durak­sama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, ka­lemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili def­tere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderile­cektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk veril­diği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mah­kemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.

Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin ha­valesini ta­kiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da vez­nece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu da­vanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatı­rıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.

Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafın­dan usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.

Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde ta­sarruf yet­kisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine gön­dermesi gerekir.

Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçe­sinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün di­lekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.

Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönde­rilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilek­çeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan da­valar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendi­rilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.

Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de ge­çerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin da­vaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.

Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine veril­diği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava aça­nın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir dava­nın varlığı kabul edilir.

Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bu­lunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağ­lanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı da­valarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.

Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;

"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;

Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;

"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılma­sından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alına­cak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler ya­pılmaz. …";

127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmek­tedir.

Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muame­leye ko­nulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer veril­miştir.

Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, har­cın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedil­miş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali ge­rekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç ol­masının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mah­keme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçe­sini mah­kemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.

Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince he­saplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın he­sabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece da­valı/karşı davacıdan alınması gere­kenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.

Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tara­fın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşıla­makta ve bu miktar da yatırılmış olmakla bir­likte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatıran­dan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılma­dığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden iş­lemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşı­sında da­valı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uy­gun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilme­miştir.

O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.

Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme ya­pılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve na­fakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.

Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının ince­lenmesi gö­revi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.

Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderil­mesi gerekir.

Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;

2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edil­diğinden,

Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gön­derilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.

Karşı Oy

Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi dava­larda, davacı (harçtan muaf de­ğilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kale­mine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edil­dikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açıl­mış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (baş­vuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayıl­maz.

Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya ka­rar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar veril­mesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan ba­ğımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce ken­diliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırıl­mış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getir­mez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıkla­nan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].

 

Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi de­ğildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret et­tiği, evlen­diğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uy­guladığı, güven sarsıcı davranışlar sergile­diği anlaşılmaktadır. Bu durum karşı­sında evlilik birliğinin teme­linden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tara­fın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına se­bep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınma­ması doğru görülmemiştir.

2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Da­valı kadın tarafından harcı yatırıla­rak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar ve­rileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine ka­rar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektir­miştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıkla­nan neden­lerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].

 

Ziynet talebi nisbi harca tabidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tari­hinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde fe­ragat ettiği anlaşılmakta­dır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir ha­disenin varlığı ka­nıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan da­vacı-da­valı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde ka­bul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.

2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar veril­mesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm te­sis edilmemesi doğru değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[4].

 

Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kap­samı dışında kalan temyiz itiraz­ları yersizdir.

2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatle­rinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi taz­minat isteğinde bulunmuştur. Davalı-dava­cıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu so­rulup açıklattı­rılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsa­dığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup be­lirlene­rek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca ka­rar vermek gerekir­ken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru gö­rülmemiştir.

3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşıl­maktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların vela­yetleri konusunda 4787 sa­yılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargı­lama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzman­lardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak ça­ğında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kul­lanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uya­rınca velayeti konusunda görüş ve tercihi­nin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm ku­rulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açık­lanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybir­liği ile karar verildi[5].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırıl­ması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eş­yalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Da­valı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açıl­mış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getir­mez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verile­ceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan ne­denlerle eş­yalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[6].

 

Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı mas­rafları yönünden temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin taz­minat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı de­ğildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı ge­rektirmiştir.

3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları ne­deniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşama­sında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gere­kirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer husus­ların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].

 

Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getir­mez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma dava­sının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.

2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;

a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre davacı­nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının ce­vap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatı­rılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunma­dığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar ve­rilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösteri­len neden­lerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].

 

Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kayde­dilmesi ge­rekir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup ge­reği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tara­fından temyiz edilmiş­tir.

Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sı­rasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile bir­likte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yar­gılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kay­dedildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar veril­miştir.

Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava aç­mış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gö­zetemez. Davacı, dava­nın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk iti­raz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, kar­şılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mah­keme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya red­dine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılma­sına karar vermesi gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süre­sinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl da­vadan tefrik edilmesine de karar verildiği görül­müştür. Bu durumda mahke­mece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itiraz­larının ka­bulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].

 

Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin ce­vap di­lekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi müm­kün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın ce­vap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden tem­yiz edilmekle, evrak oku­nup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış ol­duğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını de­ğiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sü­rülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı su­retiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da so­nuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşı­sında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hü­küm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].

 

 

 

Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dos­yanın iş­lemden kaldırılmasına karar verilir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muha­kemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih nu­marası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağ­lanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bu­gün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma ka­rarı gere­ğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz iti­razları yersizdir.

2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edil­mediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hak­kında olumlu veya olumsuz bir karar veril­memesi isabetsizdir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].

 

Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kap­sar.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası göste­rilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık gö­rülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında ka­lan temyiz itirazları yersizdir.

2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki is­teklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu is­tek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse iş­leme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşı­lığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmı­nın yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç nok­sanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelen­meli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına bi­çiminde karar verilmeli­dir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hü­küm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri veril­mesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].

 

Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar veril­memelidir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hü­küm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişi­minde bulun­muş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azın­dan hoşgörüyle karşıla­mıştır. Bu olaylardan sonra kadından kay­naklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıt­lanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 mad­desi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıl­dığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan be­yanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklan­mayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gere­kirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa deği­nilmekle yetinilmiş­tir.

2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun neden­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmeme­sine göre tarafla­rın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine da­yalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.

4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamla­ması için süre verilmeden yargıla­maya devamla yazılı biçimde ka­rar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen se­beplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre ka­dının vekâlet ücretle­rine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte göste­rilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içeri­sinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar ve­rildi[13].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hü­küm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre tarafla­rın aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulunduk­ları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, pe­şin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu oldu­ğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma ha­linde nafaka, maddi ve manevi tazmi­natla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğin­den ziynet­ler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunma­dığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şe­kilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin ya­nına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardın­dan müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklı­dır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birle­şen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebep­lerle BO­ZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümle­rinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatı­rana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].

 

Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlan­madan işin esası incelenmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece ve­rilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve ma­nevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında ki­şisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.

3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetleri­nin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de ye­rinde değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösteri­len sebep­lerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].



[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742

[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558

[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877

[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733

[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594

[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104

[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249

[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122

[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576

[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234

[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531

[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341

[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256

[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078

[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627

 

Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma dava­sının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin ta­lepler bo­şanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konu­sunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.

Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde ol­madıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetle­rin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.

Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçe­sinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dı­şında kalan diğer istek­ler için eksik harç işlemi uygulanır[1].

Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değe­rin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üze­rinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya de­vam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütea­kip işlemler yapılmaz.

Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verile­cek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.

Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış ba­ğımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan ce­vap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.

 

Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız ni­telikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma da­vasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacı­dan tahsiline, davalı­nın yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, dava­lının ziy­net eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üze­rine,

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;

(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışla­rının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapıla­maz.

Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir na­fakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde ke­sinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi boz­mayı gerektirmiştir.

2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi bo­şanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulun­madığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anla­şıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:

Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar veril­mesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyaları­nın aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilme­sine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının da­vacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönün­deki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent ha­linde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma ne­denine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL har­cın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını ya­tırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile di­renmiştir.

Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik ola­rak temyiz etmiştir.

I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyaları­nın iadesini istemiştir.

Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı ge­rekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usu­lünce dava açıldığı gerek­çesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadı­nın, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).

Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olma­dığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.

Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıl­dığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açıla­cağı ve açıldığı tarihin nasıl belirlene­ceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:

Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;

1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" de­nilmektedir.

Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muha­bere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.

Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıt­tan önce yapılması gereken işlemler de vardır.

Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilek­çeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine def­tere derhal kaydı gerekmektedir.

Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.

Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca iliş­kin açıklama yapmakta yarar vardır:

Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Ka­nunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mü­kellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı iş­lemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.

Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı al­tında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de ka­rar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.

(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili da­valarla ilgilidir.

Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılır­ken baş­vurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin ola­rak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defte­rine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.

Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir durak­sama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, ka­lemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili def­tere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderile­cektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk veril­diği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mah­kemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.

Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin ha­valesini ta­kiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da vez­nece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu da­vanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatı­rıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.

Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafın­dan usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.

Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde ta­sarruf yet­kisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine gön­dermesi gerekir.

Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçe­sinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün di­lekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.

Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönde­rilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilek­çeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan da­valar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendi­rilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.

Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de ge­çerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin da­vaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.

Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine veril­diği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava aça­nın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir dava­nın varlığı kabul edilir.

Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bu­lunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağ­lanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı da­valarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.

Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;

"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;

Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;

"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılma­sından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alına­cak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler ya­pılmaz. …";

127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmek­tedir.

Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muame­leye ko­nulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer veril­miştir.

Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, har­cın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedil­miş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali ge­rekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç ol­masının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mah­keme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçe­sini mah­kemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.

Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince he­saplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın he­sabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece da­valı/karşı davacıdan alınması gere­kenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.

Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tara­fın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşıla­makta ve bu miktar da yatırılmış olmakla bir­likte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatıran­dan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılma­dığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden iş­lemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşı­sında da­valı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uy­gun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilme­miştir.

O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.

Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme ya­pılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve na­fakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.

Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının ince­lenmesi gö­revi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.

Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderil­mesi gerekir.

Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;

2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edil­diğinden,

Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gön­derilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.

Karşı Oy

Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi dava­larda, davacı (harçtan muaf de­ğilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kale­mine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edil­dikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açıl­mış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (baş­vuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayıl­maz.

Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya ka­rar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar veril­mesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan ba­ğımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce ken­diliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırıl­mış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getir­mez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıkla­nan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].

 

Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi de­ğildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret et­tiği, evlen­diğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uy­guladığı, güven sarsıcı davranışlar sergile­diği anlaşılmaktadır. Bu durum karşı­sında evlilik birliğinin teme­linden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tara­fın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına se­bep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınma­ması doğru görülmemiştir.

2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Da­valı kadın tarafından harcı yatırıla­rak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar ve­rileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine ka­rar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektir­miştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıkla­nan neden­lerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].

 

Ziynet talebi nisbi harca tabidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tari­hinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde fe­ragat ettiği anlaşılmakta­dır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir ha­disenin varlığı ka­nıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan da­vacı-da­valı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde ka­bul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.

2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar veril­mesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm te­sis edilmemesi doğru değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[4].

 

Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kap­samı dışında kalan temyiz itiraz­ları yersizdir.

2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatle­rinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi taz­minat isteğinde bulunmuştur. Davalı-dava­cıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu so­rulup açıklattı­rılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsa­dığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup be­lirlene­rek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca ka­rar vermek gerekir­ken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru gö­rülmemiştir.

3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşıl­maktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların vela­yetleri konusunda 4787 sa­yılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargı­lama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzman­lardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak ça­ğında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kul­lanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uya­rınca velayeti konusunda görüş ve tercihi­nin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm ku­rulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açık­lanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybir­liği ile karar verildi[5].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırıl­ması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eş­yalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Da­valı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açıl­mış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getir­mez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verile­ceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan ne­denlerle eş­yalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[6].

 

Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı mas­rafları yönünden temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin taz­minat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı de­ğildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı ge­rektirmiştir.

3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları ne­deniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşama­sında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gere­kirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer husus­ların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].

 

Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getir­mez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma dava­sının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.

2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;

a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre davacı­nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının ce­vap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatı­rılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunma­dığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar ve­rilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösteri­len neden­lerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].

 

Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kayde­dilmesi ge­rekir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup ge­reği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tara­fından temyiz edilmiş­tir.

Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sı­rasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile bir­likte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yar­gılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kay­dedildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar veril­miştir.

Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava aç­mış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gö­zetemez. Davacı, dava­nın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk iti­raz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, kar­şılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mah­keme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya red­dine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılma­sına karar vermesi gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süre­sinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl da­vadan tefrik edilmesine de karar verildiği görül­müştür. Bu durumda mahke­mece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itiraz­larının ka­bulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].

 

Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin ce­vap di­lekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi müm­kün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın ce­vap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden tem­yiz edilmekle, evrak oku­nup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış ol­duğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını de­ğiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sü­rülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı su­retiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da so­nuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşı­sında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hü­küm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].

 

 

 

Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dos­yanın iş­lemden kaldırılmasına karar verilir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muha­kemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih nu­marası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağ­lanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bu­gün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma ka­rarı gere­ğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz iti­razları yersizdir.

2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edil­mediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hak­kında olumlu veya olumsuz bir karar veril­memesi isabetsizdir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].

 

Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kap­sar.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası göste­rilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık gö­rülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında ka­lan temyiz itirazları yersizdir.

2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki is­teklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu is­tek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse iş­leme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşı­lığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmı­nın yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç nok­sanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelen­meli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına bi­çiminde karar verilmeli­dir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hü­küm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri veril­mesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].

 

Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar veril­memelidir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hü­küm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişi­minde bulun­muş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azın­dan hoşgörüyle karşıla­mıştır. Bu olaylardan sonra kadından kay­naklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıt­lanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 mad­desi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıl­dığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan be­yanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklan­mayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gere­kirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa deği­nilmekle yetinilmiş­tir.

2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun neden­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmeme­sine göre tarafla­rın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine da­yalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.

4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamla­ması için süre verilmeden yargıla­maya devamla yazılı biçimde ka­rar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen se­beplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre ka­dının vekâlet ücretle­rine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte göste­rilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içeri­sinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar ve­rildi[13].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hü­küm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre tarafla­rın aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulunduk­ları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, pe­şin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu oldu­ğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma ha­linde nafaka, maddi ve manevi tazmi­natla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğin­den ziynet­ler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunma­dığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şe­kilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin ya­nına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardın­dan müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklı­dır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birle­şen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebep­lerle BO­ZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümle­rinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatı­rana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].

 

Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlan­madan işin esası incelenmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece ve­rilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve ma­nevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında ki­şisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.

3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetleri­nin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de ye­rinde değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösteri­len sebep­lerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].



[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742

[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558

[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877

[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733

[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594

[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104

[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249

[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122

[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576

[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234

[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531

[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341

[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256

[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078

[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627

 

Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma dava­sının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin ta­lepler bo­şanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konu­sunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.

Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde ol­madıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetle­rin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.

Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçe­sinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dı­şında kalan diğer istek­ler için eksik harç işlemi uygulanır[1].

Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değe­rin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üze­rinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya de­vam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütea­kip işlemler yapılmaz.

Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verile­cek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.

Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış ba­ğımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan ce­vap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.

 

Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız ni­telikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma da­vasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacı­dan tahsiline, davalı­nın yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, dava­lının ziy­net eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üze­rine,

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;

(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışla­rının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapıla­maz.

Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir na­fakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde ke­sinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi boz­mayı gerektirmiştir.

2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi bo­şanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulun­madığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anla­şıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:

Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar veril­mesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyaları­nın aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilme­sine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının da­vacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönün­deki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent ha­linde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma ne­denine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL har­cın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını ya­tırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile di­renmiştir.

Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik ola­rak temyiz etmiştir.

I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyaları­nın iadesini istemiştir.

Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı ge­rekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usu­lünce dava açıldığı gerek­çesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadı­nın, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).

Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olma­dığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.

Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıl­dığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açıla­cağı ve açıldığı tarihin nasıl belirlene­ceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:

Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;

1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" de­nilmektedir.

Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muha­bere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.

Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıt­tan önce yapılması gereken işlemler de vardır.

Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilek­çeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine def­tere derhal kaydı gerekmektedir.

Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.

Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca iliş­kin açıklama yapmakta yarar vardır:

Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Ka­nunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mü­kellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı iş­lemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.

Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı al­tında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de ka­rar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.

(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili da­valarla ilgilidir.

Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılır­ken baş­vurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin ola­rak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defte­rine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.

Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir durak­sama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, ka­lemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili def­tere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderile­cektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk veril­diği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mah­kemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.

Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin ha­valesini ta­kiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da vez­nece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu da­vanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatı­rıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.

Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafın­dan usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.

Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde ta­sarruf yet­kisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine gön­dermesi gerekir.

Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçe­sinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün di­lekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.

Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönde­rilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilek­çeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan da­valar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendi­rilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.

Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de ge­çerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin da­vaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.

Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine veril­diği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava aça­nın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir dava­nın varlığı kabul edilir.

Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bu­lunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağ­lanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı da­valarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.

Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;

"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;

Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;

"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılma­sından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alına­cak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler ya­pılmaz. …";

127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmek­tedir.

Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muame­leye ko­nulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer veril­miştir.

Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, har­cın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedil­miş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali ge­rekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç ol­masının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mah­keme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçe­sini mah­kemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.

Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince he­saplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın he­sabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece da­valı/karşı davacıdan alınması gere­kenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.

Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tara­fın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşıla­makta ve bu miktar da yatırılmış olmakla bir­likte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatıran­dan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılma­dığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden iş­lemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşı­sında da­valı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uy­gun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilme­miştir.

O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.

Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme ya­pılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve na­fakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.

Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının ince­lenmesi gö­revi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.

Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderil­mesi gerekir.

Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;

2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edil­diğinden,

Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gön­derilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.

Karşı Oy

Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi dava­larda, davacı (harçtan muaf de­ğilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kale­mine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edil­dikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açıl­mış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (baş­vuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayıl­maz.

Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya ka­rar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar veril­mesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan ba­ğımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce ken­diliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırıl­mış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getir­mez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıkla­nan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].

 

Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi de­ğildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret et­tiği, evlen­diğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uy­guladığı, güven sarsıcı davranışlar sergile­diği anlaşılmaktadır. Bu durum karşı­sında evlilik birliğinin teme­linden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tara­fın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına se­bep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınma­ması doğru görülmemiştir.

2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Da­valı kadın tarafından harcı yatırıla­rak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar ve­rileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine ka­rar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektir­miştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıkla­nan neden­lerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].

 

Ziynet talebi nisbi harca tabidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tari­hinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde fe­ragat ettiği anlaşılmakta­dır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir ha­disenin varlığı ka­nıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan da­vacı-da­valı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde ka­bul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.

2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar veril­mesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm te­sis edilmemesi doğru değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[4].

 

Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kap­samı dışında kalan temyiz itiraz­ları yersizdir.

2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatle­rinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi taz­minat isteğinde bulunmuştur. Davalı-dava­cıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu so­rulup açıklattı­rılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsa­dığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup be­lirlene­rek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca ka­rar vermek gerekir­ken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru gö­rülmemiştir.

3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşıl­maktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların vela­yetleri konusunda 4787 sa­yılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargı­lama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzman­lardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak ça­ğında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kul­lanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uya­rınca velayeti konusunda görüş ve tercihi­nin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm ku­rulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açık­lanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybir­liği ile karar verildi[5].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırıl­ması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eş­yalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Da­valı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açıl­mış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getir­mez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verile­ceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan ne­denlerle eş­yalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[6].

 

Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı mas­rafları yönünden temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin taz­minat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı de­ğildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı ge­rektirmiştir.

3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları ne­deniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşama­sında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gere­kirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer husus­ların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].

 

Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getir­mez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma dava­sının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.

2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;

a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre davacı­nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının ce­vap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatı­rılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunma­dığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar ve­rilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösteri­len neden­lerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].

 

Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kayde­dilmesi ge­rekir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup ge­reği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tara­fından temyiz edilmiş­tir.

Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sı­rasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile bir­likte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yar­gılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kay­dedildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar veril­miştir.

Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava aç­mış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gö­zetemez. Davacı, dava­nın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk iti­raz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, kar­şılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mah­keme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya red­dine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılma­sına karar vermesi gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süre­sinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl da­vadan tefrik edilmesine de karar verildiği görül­müştür. Bu durumda mahke­mece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itiraz­larının ka­bulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].

 

Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin ce­vap di­lekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi müm­kün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın ce­vap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden tem­yiz edilmekle, evrak oku­nup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış ol­duğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını de­ğiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sü­rülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı su­retiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da so­nuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşı­sında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hü­küm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].

 

 

 

Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dos­yanın iş­lemden kaldırılmasına karar verilir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muha­kemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih nu­marası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağ­lanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bu­gün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma ka­rarı gere­ğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz iti­razları yersizdir.

2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edil­mediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hak­kında olumlu veya olumsuz bir karar veril­memesi isabetsizdir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].

 

Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kap­sar.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası göste­rilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık gö­rülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında ka­lan temyiz itirazları yersizdir.

2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki is­teklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu is­tek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse iş­leme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşı­lığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmı­nın yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç nok­sanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelen­meli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına bi­çiminde karar verilmeli­dir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hü­küm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri veril­mesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].

 

Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar veril­memelidir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hü­küm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişi­minde bulun­muş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azın­dan hoşgörüyle karşıla­mıştır. Bu olaylardan sonra kadından kay­naklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıt­lanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 mad­desi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıl­dığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan be­yanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklan­mayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gere­kirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa deği­nilmekle yetinilmiş­tir.

2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun neden­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmeme­sine göre tarafla­rın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine da­yalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.

4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamla­ması için süre verilmeden yargıla­maya devamla yazılı biçimde ka­rar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen se­beplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre ka­dının vekâlet ücretle­rine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte göste­rilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içeri­sinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar ve­rildi[13].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hü­küm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre tarafla­rın aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulunduk­ları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, pe­şin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu oldu­ğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma ha­linde nafaka, maddi ve manevi tazmi­natla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğin­den ziynet­ler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunma­dığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şe­kilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin ya­nına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardın­dan müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklı­dır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birle­şen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebep­lerle BO­ZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümle­rinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatı­rana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].

 

Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlan­madan işin esası incelenmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece ve­rilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve ma­nevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında ki­şisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.

3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetleri­nin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de ye­rinde değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösteri­len sebep­lerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].



[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742

[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558

[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877

[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733

[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594

[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104

[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249

[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122

[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576

[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234

[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531

[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341

[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256

[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078

[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627

 

Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma dava­sının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin ta­lepler bo­şanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konu­sunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.

Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde ol­madıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetle­rin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.

Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçe­sinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dı­şında kalan diğer istek­ler için eksik harç işlemi uygulanır[1].

Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değe­rin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üze­rinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya de­vam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütea­kip işlemler yapılmaz.

Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verile­cek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.

Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış ba­ğımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan ce­vap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.

 

Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız ni­telikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma da­vasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacı­dan tahsiline, davalı­nın yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, dava­lının ziy­net eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üze­rine,

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;

(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışla­rının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapıla­maz.

Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir na­fakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde ke­sinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi boz­mayı gerektirmiştir.

2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi bo­şanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulun­madığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anla­şıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:

Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar veril­mesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyaları­nın aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilme­sine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının da­vacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönün­deki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent ha­linde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma ne­denine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL har­cın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını ya­tırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile di­renmiştir.

Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik ola­rak temyiz etmiştir.

I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyaları­nın iadesini istemiştir.

Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı ge­rekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usu­lünce dava açıldığı gerek­çesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadı­nın, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).

Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olma­dığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.

Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıl­dığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açıla­cağı ve açıldığı tarihin nasıl belirlene­ceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:

Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;

1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" de­nilmektedir.

Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muha­bere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.

Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıt­tan önce yapılması gereken işlemler de vardır.

Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilek­çeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine def­tere derhal kaydı gerekmektedir.

Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.

Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca iliş­kin açıklama yapmakta yarar vardır:

Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Ka­nunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mü­kellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı iş­lemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.

Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı al­tında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de ka­rar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.

(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili da­valarla ilgilidir.

Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılır­ken baş­vurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin ola­rak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defte­rine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.

Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir durak­sama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, ka­lemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili def­tere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderile­cektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk veril­diği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mah­kemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.

Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin ha­valesini ta­kiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da vez­nece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu da­vanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatı­rıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.

Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafın­dan usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.

Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde ta­sarruf yet­kisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine gön­dermesi gerekir.

Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçe­sinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün di­lekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.

Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönde­rilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilek­çeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan da­valar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendi­rilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.

Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de ge­çerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin da­vaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.

Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine veril­diği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava aça­nın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir dava­nın varlığı kabul edilir.

Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bu­lunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağ­lanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı da­valarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.

Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;

"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;

Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;

"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılma­sından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alına­cak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler ya­pılmaz. …";

127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmek­tedir.

Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muame­leye ko­nulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer veril­miştir.

Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, har­cın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedil­miş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali ge­rekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç ol­masının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mah­keme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçe­sini mah­kemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.

Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince he­saplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın he­sabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece da­valı/karşı davacıdan alınması gere­kenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.

Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tara­fın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşıla­makta ve bu miktar da yatırılmış olmakla bir­likte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatıran­dan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılma­dığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden iş­lemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşı­sında da­valı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uy­gun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilme­miştir.

O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.

Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme ya­pılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve na­fakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.

Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının ince­lenmesi gö­revi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.

Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderil­mesi gerekir.

Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;

2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edil­diğinden,

Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gön­derilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.

Karşı Oy

Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi dava­larda, davacı (harçtan muaf de­ğilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kale­mine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edil­dikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açıl­mış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (baş­vuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayıl­maz.

Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya ka­rar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar veril­mesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan ba­ğımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce ken­diliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırıl­mış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getir­mez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıkla­nan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].

 

Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi de­ğildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret et­tiği, evlen­diğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uy­guladığı, güven sarsıcı davranışlar sergile­diği anlaşılmaktadır. Bu durum karşı­sında evlilik birliğinin teme­linden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tara­fın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına se­bep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınma­ması doğru görülmemiştir.

2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Da­valı kadın tarafından harcı yatırıla­rak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar ve­rileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine ka­rar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektir­miştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıkla­nan neden­lerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].

 

Ziynet talebi nisbi harca tabidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tari­hinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde fe­ragat ettiği anlaşılmakta­dır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir ha­disenin varlığı ka­nıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan da­vacı-da­valı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde ka­bul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.

2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar veril­mesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm te­sis edilmemesi doğru değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[4].

 

Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kap­samı dışında kalan temyiz itiraz­ları yersizdir.

2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatle­rinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi taz­minat isteğinde bulunmuştur. Davalı-dava­cıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu so­rulup açıklattı­rılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsa­dığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup be­lirlene­rek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca ka­rar vermek gerekir­ken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru gö­rülmemiştir.

3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşıl­maktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların vela­yetleri konusunda 4787 sa­yılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargı­lama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzman­lardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak ça­ğında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kul­lanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uya­rınca velayeti konusunda görüş ve tercihi­nin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm ku­rulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açık­lanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybir­liği ile karar verildi[5].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırıl­ması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eş­yalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Da­valı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açıl­mış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getir­mez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verile­ceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan ne­denlerle eş­yalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[6].

 

Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı mas­rafları yönünden temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin taz­minat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı de­ğildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı ge­rektirmiştir.

3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları ne­deniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşama­sında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gere­kirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer husus­ların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].

 

Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getir­mez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma dava­sının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.

2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;

a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre davacı­nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının ce­vap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatı­rılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunma­dığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar ve­rilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösteri­len neden­lerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].

 

Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kayde­dilmesi ge­rekir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup ge­reği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tara­fından temyiz edilmiş­tir.

Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sı­rasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile bir­likte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yar­gılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kay­dedildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar veril­miştir.

Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava aç­mış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gö­zetemez. Davacı, dava­nın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk iti­raz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, kar­şılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mah­keme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya red­dine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılma­sına karar vermesi gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süre­sinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl da­vadan tefrik edilmesine de karar verildiği görül­müştür. Bu durumda mahke­mece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itiraz­larının ka­bulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].

 

Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin ce­vap di­lekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi müm­kün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın ce­vap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden tem­yiz edilmekle, evrak oku­nup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış ol­duğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını de­ğiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sü­rülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı su­retiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da so­nuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşı­sında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hü­küm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].

 

 

 

Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dos­yanın iş­lemden kaldırılmasına karar verilir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muha­kemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih nu­marası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağ­lanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bu­gün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma ka­rarı gere­ğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz iti­razları yersizdir.

2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edil­mediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hak­kında olumlu veya olumsuz bir karar veril­memesi isabetsizdir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].

 

Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kap­sar.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası göste­rilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık gö­rülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında ka­lan temyiz itirazları yersizdir.

2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki is­teklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu is­tek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse iş­leme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşı­lığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmı­nın yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç nok­sanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelen­meli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına bi­çiminde karar verilmeli­dir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hü­küm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri veril­mesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].

 

Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar veril­memelidir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hü­küm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişi­minde bulun­muş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azın­dan hoşgörüyle karşıla­mıştır. Bu olaylardan sonra kadından kay­naklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıt­lanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 mad­desi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıl­dığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan be­yanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklan­mayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gere­kirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa deği­nilmekle yetinilmiş­tir.

2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun neden­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmeme­sine göre tarafla­rın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine da­yalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.

4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamla­ması için süre verilmeden yargıla­maya devamla yazılı biçimde ka­rar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen se­beplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre ka­dının vekâlet ücretle­rine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte göste­rilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içeri­sinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar ve­rildi[13].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hü­küm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre tarafla­rın aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulunduk­ları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, pe­şin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu oldu­ğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma ha­linde nafaka, maddi ve manevi tazmi­natla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğin­den ziynet­ler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunma­dığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şe­kilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin ya­nına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardın­dan müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklı­dır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birle­şen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebep­lerle BO­ZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümle­rinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatı­rana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].

 

Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlan­madan işin esası incelenmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece ve­rilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve ma­nevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında ki­şisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.

3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetleri­nin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de ye­rinde değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösteri­len sebep­lerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].



[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742

[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558

[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877

[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733

[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594

[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104

[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249

[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122

[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576

[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234

[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531

[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341

[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256

[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078

[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627

 

Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma dava­sının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin ta­lepler bo­şanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konu­sunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.

Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde ol­madıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetle­rin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.

Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçe­sinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dı­şında kalan diğer istek­ler için eksik harç işlemi uygulanır[1].

Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değe­rin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üze­rinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya de­vam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütea­kip işlemler yapılmaz.

Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verile­cek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.

Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış ba­ğımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan ce­vap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.

 

Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız ni­telikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma da­vasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacı­dan tahsiline, davalı­nın yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, dava­lının ziy­net eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üze­rine,

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;

(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışla­rının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapıla­maz.

Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir na­fakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde ke­sinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi boz­mayı gerektirmiştir.

2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi bo­şanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulun­madığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anla­şıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:

Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar veril­mesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyaları­nın aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilme­sine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının da­vacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönün­deki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent ha­linde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma ne­denine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL har­cın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını ya­tırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile di­renmiştir.

Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik ola­rak temyiz etmiştir.

I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyaları­nın iadesini istemiştir.

Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı ge­rekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usu­lünce dava açıldığı gerek­çesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadı­nın, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).

Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olma­dığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.

Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıl­dığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açıla­cağı ve açıldığı tarihin nasıl belirlene­ceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:

Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;

1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" de­nilmektedir.

Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muha­bere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.

Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilek­çesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıt­tan önce yapılması gereken işlemler de vardır.

Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilek­çeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine def­tere derhal kaydı gerekmektedir.

Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.

Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca iliş­kin açıklama yapmakta yarar vardır:

Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Ka­nunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mü­kellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı iş­lemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.

Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı al­tında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de ka­rar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.

(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili da­valarla ilgilidir.

Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılır­ken baş­vurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin ola­rak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defte­rine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.

Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir durak­sama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, ka­lemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili def­tere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderile­cektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk veril­diği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mah­kemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.

Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin ha­valesini ta­kiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da vez­nece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu da­vanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatı­rıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.

Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafın­dan usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.

Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde ta­sarruf yet­kisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine gön­dermesi gerekir.

Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçe­sinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün di­lekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.

Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönde­rilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilek­çeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan da­valar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendi­rilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.

Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de ge­çerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin da­vaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.

Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine veril­diği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava aça­nın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uya­rınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir dava­nın varlığı kabul edilir.

Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bu­lunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağ­lanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı da­valarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.

Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;

"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;

Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;

"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılma­sından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alına­cak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler ya­pılmaz. …";

127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmek­tedir.

Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muame­leye ko­nulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer veril­miştir.

Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, har­cın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedil­miş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali ge­rekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç ol­masının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mah­keme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçe­sini mah­kemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.

Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince he­saplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın he­sabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece da­valı/karşı davacıdan alınması gere­kenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.

Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tara­fın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşıla­makta ve bu miktar da yatırılmış olmakla bir­likte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatıran­dan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılma­dığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden iş­lemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşı­sında da­valı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uy­gun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilme­miştir.

O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.

Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme ya­pılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve na­fakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.

Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının ince­lenmesi gö­revi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.

Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderil­mesi gerekir.

Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;

2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edil­diğinden,

Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yö­nelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gön­derilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.

Karşı Oy

Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi dava­larda, davacı (harçtan muaf de­ğilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kale­mine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edil­dikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açıl­mış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (baş­vuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayıl­maz.

Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya ka­rar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar veril­mesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan ba­ğımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce ken­diliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırıl­mış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getir­mez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıkla­nan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].

 

Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi de­ğildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret et­tiği, evlen­diğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uy­guladığı, güven sarsıcı davranışlar sergile­diği anlaşılmaktadır. Bu durum karşı­sında evlilik birliğinin teme­linden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tara­fın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına se­bep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınma­ması doğru görülmemiştir.

2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Da­valı kadın tarafından harcı yatırıla­rak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar ve­rileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine ka­rar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektir­miştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıkla­nan neden­lerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].

 

Ziynet talebi nisbi harca tabidir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak oku­nup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tari­hinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde fe­ragat ettiği anlaşılmakta­dır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir ha­disenin varlığı ka­nıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan da­vacı-da­valı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde ka­bul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.

2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar veril­mesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm te­sis edilmemesi doğru değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[4].

 

Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp dü­şünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kap­samı dışında kalan temyiz itiraz­ları yersizdir.

2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatle­rinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi taz­minat isteğinde bulunmuştur. Davalı-dava­cıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu so­rulup açıklattı­rılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsa­dığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup be­lirlene­rek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca ka­rar vermek gerekir­ken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru gö­rülmemiştir.

3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşıl­maktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların vela­yetleri konusunda 4787 sa­yılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargı­lama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzman­lardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak ça­ğında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kul­lanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uya­rınca velayeti konusunda görüş ve tercihi­nin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm ku­rulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açık­lanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybir­liği ile karar verildi[5].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırıl­ması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eş­yalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Da­valı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açıl­mış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getir­mez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verile­ceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan ne­denlerle eş­yalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar ve­rildi[6].

 

Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı mas­rafları yönünden temyiz edil­mekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin taz­minat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı de­ğildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı ge­rektirmiştir.

3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları ne­deniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşama­sında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gere­kirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan ne­denlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer husus­ların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].

 

Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getir­mez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm kusur, tazmi­natlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma dava­sının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.

2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;

a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre davacı­nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının ce­vap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatı­rılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunma­dığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar ve­rilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösteri­len neden­lerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen neden­lerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].

 

Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kayde­dilmesi ge­rekir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup ge­reği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tara­fından temyiz edilmiş­tir.

Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sı­rasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile bir­likte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yar­gılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kay­dedildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar veril­miştir.

Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava aç­mış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gö­zetemez. Davacı, dava­nın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk iti­raz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, kar­şılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mah­keme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya red­dine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılma­sına karar vermesi gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süre­sinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl da­vadan tefrik edilmesine de karar verildiği görül­müştür. Bu durumda mahke­mece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itiraz­larının ka­bulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].

 

Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin ce­vap di­lekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi müm­kün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın ce­vap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden tem­yiz edilmekle, evrak oku­nup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış ol­duğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını de­ğiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sü­rülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı su­retiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da so­nuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşı­sında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hü­küm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].

 

 

 

Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dos­yanın iş­lemden kaldırılmasına karar verilir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muha­kemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih nu­marası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağ­lanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bu­gün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma ka­rarı gere­ğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz iti­razları yersizdir.

2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edil­mediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hak­kında olumlu veya olumsuz bir karar veril­memesi isabetsizdir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].

 

Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kap­sar.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası göste­rilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık gö­rülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında ka­lan temyiz itirazları yersizdir.

2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki is­teklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu is­tek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse iş­leme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşı­lığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmı­nın yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç nok­sanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelen­meli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına bi­çiminde karar verilmeli­dir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hü­küm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri veril­mesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].

 

Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar veril­memelidir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hü­küm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişi­minde bulun­muş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azın­dan hoşgörüyle karşıla­mıştır. Bu olaylardan sonra kadından kay­naklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıt­lanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 mad­desi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıl­dığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan be­yanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklan­mayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gere­kirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa deği­nilmekle yetinilmiş­tir.

2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun neden­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmeme­sine göre tarafla­rın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine da­yalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.

4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamla­ması için süre verilmeden yargıla­maya devamla yazılı biçimde ka­rar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen se­beplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre ka­dının vekâlet ücretle­rine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte göste­rilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içeri­sinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar ve­rildi[13].

 

Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ma­halli mah­kemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hü­küm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uy­gun sebep­lere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görül­memesine göre tarafla­rın aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulunduk­ları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, pe­şin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu oldu­ğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma ha­linde nafaka, maddi ve manevi tazmi­natla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğin­den ziynet­ler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunma­dığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şe­kilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin ya­nına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardın­dan müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklı­dır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birle­şen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebep­lerle BO­ZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümle­rinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatı­rana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].

 

Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlan­madan işin esası incelenmez.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece ve­rilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve ma­nevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle ka­nuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında ki­şisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.

3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetleri­nin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de ye­rinde değildir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösteri­len sebep­lerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].



[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742

[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558

[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877

[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733

[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594

[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104

[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249

[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122

[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576

[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234

[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531

[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341

[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256

[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078

[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627