Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma davasının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konusunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.
Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde olmadıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetlerin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.
Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçesinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dışında kalan diğer istekler için eksik harç işlemi uygulanır[1].
Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.
Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verilecek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.
Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan cevap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.
Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, davalının yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;
(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışlarının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapılamaz.
Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir nafakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi boşanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyalarının aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent halinde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL harcın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını yatırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile direnmiştir.
Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik olarak temyiz etmiştir.
I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyalarının iadesini istemiştir.
Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usulünce dava açıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadının, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).
Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olmadığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.
Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıldığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açılacağı ve açıldığı tarihin nasıl belirleneceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:
Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;
1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" denilmektedir.
Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.
Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıttan önce yapılması gereken işlemler de vardır.
Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine deftere derhal kaydı gerekmektedir.
Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.
Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca ilişkin açıklama yapmakta yarar vardır:
Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mükellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.
Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı altında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de karar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.
(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili davalarla ilgilidir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılırken başvurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defterine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.
Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir duraksama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, kalemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili deftere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderilecektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk verildiği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.
Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin havalesini takiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da veznece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu davanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.
Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafından usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.
Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde tasarruf yetkisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine göndermesi gerekir.
Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçesinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün dilekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.
Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilekçeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan davalar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendirilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.
Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de geçerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin davaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.
Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava açanın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir davanın varlığı kabul edilir.
Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bulunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağlanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı davalarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.
Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;
"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;
"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. …";
127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmektedir.
Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer verilmiştir.
Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, harcın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedilmiş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali gerekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç olmasının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mahkeme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçesini mahkemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.
Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın hesabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece davalı/karşı davacıdan alınması gerekenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.
Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tarafın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşılamakta ve bu miktar da yatırılmış olmakla birlikte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatırandan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılmadığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden işlemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşısında davalı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uygun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilmemiştir.
O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.
Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve nafakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.
Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.
Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;
2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edildiğinden,
Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gönderilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy
Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi davalarda, davacı (harçtan muaf değilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kalemine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edildikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (başvuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayılmaz.
Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya karar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan bağımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce kendiliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıklanan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].
Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret ettiği, evlendiğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uyguladığı, güven sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Davalı kadın tarafından harcı yatırılarak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].
Ziynet talebi nisbi harca tabidir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tarihinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde feragat ettiği anlaşılmaktadır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan davacı-davalı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.
2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar verilmesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemesi doğru değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[4].
Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı-davacıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu sorulup açıklattırılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsadığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup belirlenerek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşılmaktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların velayetleri konusunda 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzmanlardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak çağında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uyarınca velayeti konusunda görüş ve tercihinin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[5].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Davalı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açılmış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getirmez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle eşyalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[6].
Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı masrafları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin tazminat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı değildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları nedeniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].
Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].
Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kaydedilmesi gerekir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sırasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile birlikte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yargılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava açmış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gözetemez. Davacı, davanın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk itiraz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, karşılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mahkeme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya reddine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılmasına karar vermesi gerekir.
Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süresinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl davadan tefrik edilmesine de karar verildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].
Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını değiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da sonuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşısında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].
Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edilmediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].
Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu istek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse işleme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşılığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmının yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç noksanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelenmeli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına biçiminde karar verilmelidir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].
Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar verilmemelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişiminde bulunmuş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azından hoşgörüyle karşılamıştır. Bu olaylardan sonra kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine dayalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamlaması için süre verilmeden yargılamaya devamla yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının vekâlet ücretlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[13].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulundukları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, peşin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu olduğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma halinde nafaka, maddi ve manevi tazminatla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğinden ziynetler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunmadığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şekilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin yanına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardından müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklıdır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birleşen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].
Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlanmadan işin esası incelenmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında kişisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.
3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetlerinin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de yerinde değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösterilen sebeplerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].
[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742
[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558
[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877
[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733
[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594
[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104
[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249
[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122
[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576
[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234
[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531
[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341
[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256
[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078
[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627
Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma davasının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konusunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.
Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde olmadıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetlerin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.
Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçesinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dışında kalan diğer istekler için eksik harç işlemi uygulanır[1].
Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.
Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verilecek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.
Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan cevap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.
Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, davalının yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;
(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışlarının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapılamaz.
Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir nafakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi boşanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyalarının aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent halinde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL harcın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını yatırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile direnmiştir.
Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik olarak temyiz etmiştir.
I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyalarının iadesini istemiştir.
Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usulünce dava açıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadının, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).
Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olmadığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.
Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıldığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açılacağı ve açıldığı tarihin nasıl belirleneceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:
Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;
1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" denilmektedir.
Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.
Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıttan önce yapılması gereken işlemler de vardır.
Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine deftere derhal kaydı gerekmektedir.
Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.
Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca ilişkin açıklama yapmakta yarar vardır:
Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mükellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.
Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı altında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de karar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.
(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili davalarla ilgilidir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılırken başvurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defterine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.
Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir duraksama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, kalemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili deftere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderilecektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk verildiği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.
Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin havalesini takiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da veznece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu davanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.
Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafından usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.
Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde tasarruf yetkisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine göndermesi gerekir.
Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçesinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün dilekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.
Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilekçeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan davalar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendirilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.
Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de geçerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin davaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.
Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava açanın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir davanın varlığı kabul edilir.
Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bulunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağlanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı davalarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.
Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;
"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;
"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. …";
127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmektedir.
Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer verilmiştir.
Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, harcın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedilmiş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali gerekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç olmasının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mahkeme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçesini mahkemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.
Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın hesabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece davalı/karşı davacıdan alınması gerekenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.
Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tarafın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşılamakta ve bu miktar da yatırılmış olmakla birlikte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatırandan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılmadığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden işlemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşısında davalı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uygun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilmemiştir.
O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.
Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve nafakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.
Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.
Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;
2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edildiğinden,
Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gönderilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy
Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi davalarda, davacı (harçtan muaf değilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kalemine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edildikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (başvuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayılmaz.
Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya karar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan bağımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce kendiliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıklanan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].
Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret ettiği, evlendiğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uyguladığı, güven sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Davalı kadın tarafından harcı yatırılarak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].
Ziynet talebi nisbi harca tabidir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tarihinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde feragat ettiği anlaşılmaktadır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan davacı-davalı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.
2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar verilmesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemesi doğru değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[4].
Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı-davacıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu sorulup açıklattırılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsadığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup belirlenerek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşılmaktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların velayetleri konusunda 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzmanlardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak çağında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uyarınca velayeti konusunda görüş ve tercihinin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[5].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Davalı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açılmış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getirmez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle eşyalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[6].
Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı masrafları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin tazminat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı değildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları nedeniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].
Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].
Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kaydedilmesi gerekir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sırasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile birlikte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yargılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava açmış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gözetemez. Davacı, davanın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk itiraz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, karşılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mahkeme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya reddine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılmasına karar vermesi gerekir.
Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süresinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl davadan tefrik edilmesine de karar verildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].
Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını değiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da sonuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşısında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].
Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edilmediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].
Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu istek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse işleme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşılığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmının yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç noksanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelenmeli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına biçiminde karar verilmelidir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].
Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar verilmemelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişiminde bulunmuş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azından hoşgörüyle karşılamıştır. Bu olaylardan sonra kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine dayalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamlaması için süre verilmeden yargılamaya devamla yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının vekâlet ücretlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[13].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulundukları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, peşin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu olduğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma halinde nafaka, maddi ve manevi tazminatla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğinden ziynetler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunmadığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şekilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin yanına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardından müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklıdır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birleşen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].
Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlanmadan işin esası incelenmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında kişisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.
3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetlerinin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de yerinde değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösterilen sebeplerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].
[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742
[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558
[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877
[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733
[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594
[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104
[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249
[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122
[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576
[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234
[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531
[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341
[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256
[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078
[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627
Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma davasının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konusunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.
Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde olmadıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetlerin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.
Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçesinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dışında kalan diğer istekler için eksik harç işlemi uygulanır[1].
Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.
Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verilecek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.
Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan cevap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.
Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, davalının yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;
(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışlarının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapılamaz.
Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir nafakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi boşanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyalarının aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent halinde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL harcın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını yatırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile direnmiştir.
Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik olarak temyiz etmiştir.
I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyalarının iadesini istemiştir.
Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usulünce dava açıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadının, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).
Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olmadığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.
Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıldığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açılacağı ve açıldığı tarihin nasıl belirleneceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:
Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;
1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" denilmektedir.
Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.
Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıttan önce yapılması gereken işlemler de vardır.
Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine deftere derhal kaydı gerekmektedir.
Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.
Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca ilişkin açıklama yapmakta yarar vardır:
Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mükellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.
Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı altında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de karar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.
(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili davalarla ilgilidir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılırken başvurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defterine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.
Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir duraksama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, kalemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili deftere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderilecektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk verildiği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.
Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin havalesini takiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da veznece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu davanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.
Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafından usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.
Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde tasarruf yetkisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine göndermesi gerekir.
Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçesinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün dilekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.
Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilekçeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan davalar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendirilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.
Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de geçerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin davaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.
Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava açanın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir davanın varlığı kabul edilir.
Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bulunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağlanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı davalarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.
Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;
"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;
"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. …";
127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmektedir.
Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer verilmiştir.
Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, harcın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedilmiş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali gerekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç olmasının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mahkeme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçesini mahkemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.
Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın hesabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece davalı/karşı davacıdan alınması gerekenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.
Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tarafın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşılamakta ve bu miktar da yatırılmış olmakla birlikte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatırandan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılmadığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden işlemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşısında davalı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uygun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilmemiştir.
O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.
Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve nafakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.
Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.
Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;
2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edildiğinden,
Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gönderilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy
Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi davalarda, davacı (harçtan muaf değilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kalemine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edildikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (başvuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayılmaz.
Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya karar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan bağımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce kendiliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıklanan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].
Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret ettiği, evlendiğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uyguladığı, güven sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Davalı kadın tarafından harcı yatırılarak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].
Ziynet talebi nisbi harca tabidir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tarihinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde feragat ettiği anlaşılmaktadır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan davacı-davalı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.
2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar verilmesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemesi doğru değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[4].
Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı-davacıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu sorulup açıklattırılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsadığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup belirlenerek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşılmaktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların velayetleri konusunda 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzmanlardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak çağında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uyarınca velayeti konusunda görüş ve tercihinin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[5].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Davalı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açılmış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getirmez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle eşyalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[6].
Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı masrafları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin tazminat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı değildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları nedeniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].
Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].
Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kaydedilmesi gerekir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sırasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile birlikte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yargılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava açmış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gözetemez. Davacı, davanın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk itiraz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, karşılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mahkeme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya reddine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılmasına karar vermesi gerekir.
Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süresinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl davadan tefrik edilmesine de karar verildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].
Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını değiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da sonuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşısında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].
Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edilmediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].
Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu istek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse işleme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşılığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmının yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç noksanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelenmeli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına biçiminde karar verilmelidir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].
Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar verilmemelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişiminde bulunmuş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azından hoşgörüyle karşılamıştır. Bu olaylardan sonra kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine dayalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamlaması için süre verilmeden yargılamaya devamla yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının vekâlet ücretlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[13].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulundukları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, peşin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu olduğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma halinde nafaka, maddi ve manevi tazminatla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğinden ziynetler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunmadığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şekilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin yanına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardından müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklıdır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birleşen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].
Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlanmadan işin esası incelenmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında kişisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.
3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetlerinin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de yerinde değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösterilen sebeplerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].
[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742
[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558
[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877
[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733
[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594
[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104
[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249
[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122
[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576
[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234
[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531
[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341
[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256
[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078
[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627
Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma davasının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konusunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.
Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde olmadıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetlerin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.
Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçesinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dışında kalan diğer istekler için eksik harç işlemi uygulanır[1].
Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.
Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verilecek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.
Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan cevap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.
Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, davalının yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;
(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışlarının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapılamaz.
Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir nafakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi boşanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyalarının aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent halinde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL harcın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını yatırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile direnmiştir.
Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik olarak temyiz etmiştir.
I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyalarının iadesini istemiştir.
Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usulünce dava açıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadının, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).
Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olmadığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.
Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıldığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açılacağı ve açıldığı tarihin nasıl belirleneceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:
Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;
1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" denilmektedir.
Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.
Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıttan önce yapılması gereken işlemler de vardır.
Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine deftere derhal kaydı gerekmektedir.
Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.
Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca ilişkin açıklama yapmakta yarar vardır:
Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mükellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.
Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı altında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de karar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.
(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili davalarla ilgilidir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılırken başvurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defterine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.
Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir duraksama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, kalemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili deftere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderilecektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk verildiği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.
Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin havalesini takiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da veznece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu davanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.
Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafından usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.
Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde tasarruf yetkisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine göndermesi gerekir.
Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçesinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün dilekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.
Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilekçeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan davalar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendirilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.
Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de geçerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin davaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.
Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava açanın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir davanın varlığı kabul edilir.
Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bulunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağlanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı davalarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.
Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;
"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;
"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. …";
127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmektedir.
Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer verilmiştir.
Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, harcın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedilmiş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali gerekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç olmasının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mahkeme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçesini mahkemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.
Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın hesabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece davalı/karşı davacıdan alınması gerekenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.
Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tarafın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşılamakta ve bu miktar da yatırılmış olmakla birlikte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatırandan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılmadığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden işlemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşısında davalı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uygun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilmemiştir.
O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.
Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve nafakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.
Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.
Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;
2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edildiğinden,
Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gönderilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy
Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi davalarda, davacı (harçtan muaf değilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kalemine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edildikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (başvuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayılmaz.
Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya karar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan bağımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce kendiliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıklanan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].
Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret ettiği, evlendiğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uyguladığı, güven sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Davalı kadın tarafından harcı yatırılarak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].
Ziynet talebi nisbi harca tabidir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tarihinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde feragat ettiği anlaşılmaktadır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan davacı-davalı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.
2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar verilmesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemesi doğru değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[4].
Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı-davacıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu sorulup açıklattırılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsadığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup belirlenerek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşılmaktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların velayetleri konusunda 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzmanlardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak çağında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uyarınca velayeti konusunda görüş ve tercihinin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[5].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Davalı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açılmış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getirmez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle eşyalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[6].
Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı masrafları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin tazminat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı değildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları nedeniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].
Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].
Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kaydedilmesi gerekir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sırasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile birlikte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yargılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava açmış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gözetemez. Davacı, davanın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk itiraz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, karşılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mahkeme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya reddine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılmasına karar vermesi gerekir.
Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süresinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl davadan tefrik edilmesine de karar verildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].
Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını değiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da sonuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşısında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].
Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edilmediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].
Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu istek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse işleme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşılığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmının yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç noksanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelenmeli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına biçiminde karar verilmelidir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].
Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar verilmemelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişiminde bulunmuş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azından hoşgörüyle karşılamıştır. Bu olaylardan sonra kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine dayalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamlaması için süre verilmeden yargılamaya devamla yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının vekâlet ücretlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[13].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulundukları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, peşin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu olduğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma halinde nafaka, maddi ve manevi tazminatla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğinden ziynetler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunmadığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şekilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin yanına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardından müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklıdır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birleşen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].
Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlanmadan işin esası incelenmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında kişisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.
3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetlerinin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de yerinde değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösterilen sebeplerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].
[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742
[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558
[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877
[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733
[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594
[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104
[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249
[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122
[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576
[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234
[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531
[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341
[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256
[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078
[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627
Uygulamada ziynet eşyası ile ilgili taleplerin çoğunlukla boşanma davasının içerisinde istendiği görülmektedir. Ziynet eşyasına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Ayrı bir dava konusunu oluşturduğu gibi açılmış olan davaya karşılık dava konusunu da oluşturur ve buna ilişkin usule tabidir.
Ziynet eşyalarına ilişkin talepler boşanma davasının eki niteliğinde olmadıkları için eğer boşanma davası ile birlikte açılmış iseler ayrıca harca tabi oldukları unutulmamalıdır. Bu itibarla dava dilekçesinde talep edilen ziynetlerin cinsi, miktarı, özellikleri ve değeri açıkça belirtilmeli ve bu değer üzerinden nisbi harç yatırılmalıdır.
Boşanma davası açılırken nisbi harcın yatırılmaması durumunda hak kaybı olmaz zira boşanma davası açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçesinde yer alan bütün istekleri kapsadığı için boşanma dışında kalan diğer istekler için eksik harç işlemi uygulanır[1].
Harçlar Kanunu uyarınca; muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.
Bu itibarla mahkemece nisbi harcın tamamlanması için süre verilecek, verilen sürede eksik nisbi harcın yatırılması halinde davaya devam edilecek aksi halde bu yöne ilişkin talepler hakkında karar verilmesine yer olmayacaktır.
Harç yatırılmadan cevap dilekçesi ile ziynet talebi halinde açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı için bu istek hakkında karar verilemeyecektir. Bu tip durumlarda dilekçedeki ziynetlerin değeri yönünden daha sonradan nispi harç yatırılmış olması sunulmuş olan cevap dilekçesini karşı dava dilekçesi haline getirmemektedir. Açılmış olan boşanma davasında verilen cevap dilekçesinde ziynet eşyası talep edilmesi için karşı dava yolu ile tüm harçların ödenmesi gerekir.
Ziynetlerle ilgili başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki "Boşanma - nafaka, maddi manevi tazminat ve ziynet alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Dörtyol Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, davalının yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2007/107 E., 2007/608 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.3.2009 gün ve 2008/2940 E., 2009/5561 K. sayılı ilamı ile;
(...1- Davacı tanıklarının sözünü ettiği olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu hal davalının davranışlarının hoşgörü ile karşılandığını gösterir. Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma nedeni yapılamaz.
Davalı kadının 6.7.2004 tarihinde açmış bulunduğu bağımsız tedbir nafakası davası da kabul edilerek, 22.11.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Nafaka davasının dava tarihinden sonraki dönemde meydana gelen bir hadise de ortaya konulmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2-) Davalı kadının ziynet eşyalarının iadesine ilişkin talebi boşanmanın fer’i niteliğinde değildir. Davalı tarafından ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, kesin hüküm oluşturacak şekilde red kararı verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulmuş, (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Davacı vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak, tarafların boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının tam kusurlu davalının kusursuz olması sebebiyle boşanma davasının reddine, davanın kabulü halinde 10.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminatın, kendisi için 400 YTL, müşterek çocuk için 300 YTL yoksulluk ve iştirak nafakasının davacıdan tahsiline; ziynet eşyalarının aynen iadesine mümkün olmaması halinde dava tarihindeki değeri olan 6.000,00 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tarafların boşanmalarına, velayetin davalı anneye verilmesine, müşterek çocuk için 200 YTL iştirak nafakasının davacıdan tahsiline, yoksulluk nafakası ve tazminat talebinin reddine, davalının ziynet eşyalarının bedelinin kendisine ödenmesi yönündeki talebinin reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde iki ayrı bent halinde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uymuş; (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine ise "...davalı vekilinin 28.11.2007 havale tarihli 81 TL harcın yatırıldığına dair makbuz dosyada mevcuttur. Dolayısı ile davalı taraf usulüne uygun olarak harcını yatırmak suretiyle ziynet eşyaları konusunda dava açmıştır..." gerekçesi ile direnmiştir.
Hükmü davalı vekili hem direnme hem de uyma kararlarına yönelik olarak temyiz etmiştir.
I-) Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan, ziynet eşyaları ile ilgili bozma nedenine ilişkin, direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı kadın, diğer talepleri yanında karşı dava yoluyla ziynet eşyalarının iadesini istemiştir.
Mahkeme, bu konuda açılmış bir davanın varlığını kabulle işin esasını inceleyerek talebi reddetmiş; Özel Dairece, bu karar ziynet eşyaları konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, usulünce dava açıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadının, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde de bedelinin iadesi isteminin, usulüne uygun biçimde açılmış bir dava olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava açılmasının, hem maddi hukuk, hem de usul hukuku bakımından doğurduğu bazı sonuçlar vardır (Örneğin, davacının, davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçememesi, zamanaşımının kesilmesi vb. gibi).
Hal böyle olunca, ortada usulünce açılmış bir dava olup olmadığının ve davanın açıldığı zamanın belirlenmesi her dava açısından büyük önem taşır.
Bilindiği üzere, davanın usulünce açılıp açılmadığının ve açıldığı tarihin belirlenmesi harca tabi olup olmamasına göre değişiklik gösterir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.2.1984 gün ve 1983/7 E. 1984/3 K. sayılı kararında her iki hal için davanın ne şekilde açılacağı ve açıldığı tarihin nasıl belirleneceği ayrı ayrı karara bağlanmıştır:
Anılan kararda da işaret olunduğu üzere;
1086 Sayılı H.U.M.K. (H.U.M.K.’nun 178. maddesinde, harca tabi olup olmamasına göre bir ayrım yapılmaksızın "Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydı tarihinde açılmış sayılır" denilmektedir.
Bu hükümdeki "dilekçenin mahkeme kalemine kaydı" sözü dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defteri) kaydı anlamındadır.
Ne var ki, bir dava açılırken yapılması gerekli işlem, sadece dava dilekçesinin mahkeme kalemindeki deftere kaydı işleminden ibaret değildir. Kayıttan önce yapılması gereken işlemler de vardır.
Gerçekten, dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, davacı 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları da ödedikten sonra dava dilekçesi mahkeme kalemindeki ilgili deftere kaydedilir; dava harca tabi değilse hâkimin havalesi üzerine deftere derhal kaydı gerekmektedir.
Nitekim 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlüğe girdiği günden bu yana yerleşmiş uygulama bu yoldadır.
Yeri gelmişken, harca tabi davalarda, dava açılırken alınacak harca ilişkin açıklama yapmakta yarar vardır:
Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun yargı harçlarını düzenleyen 1. kısmının "Mükellefiyet" başlıklı 1. bölümünde yer alan "Mevzuu" başlıklı 2. maddenin 1. cümlesinde; "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." hükmü yer almaktadır.
Bu madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise "Yargı Harçları" dört başlık altında düzenlenmiş; (A) Mahkeme harçları başlığı altında da (A-I) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de karar ve ilam harcı, yer almıştır. Yine, kanunda ve tarifede her harcın ilişkin bulunduğu işlem, alınma şekli ile şartları ve oranları ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.
(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı; nispi ve maktu olmak üzere iki başlığa ayrılmaktadır. Maktu karar ve ilam harcı, konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda söz konusu iken; nispi karar ve ilam harcı ise konusu belli bir değerle ilgili davalarla ilgilidir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, harca tabi davalarda; dava açılırken başvurma harcı ile karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır ve dava dilekçesi ancak harç alındıktan sonra esas defterine kaydedilir. Ancak bu halde usulünce açılmış bir davadan söz edilebilir ve davanın açıldığı tarih de harcın yatırıldığı tarih olarak kabul edilir.
Az yukarda açıklanan işlemlerin aynı günde yapılıp bitirilmesi halinde, davanın o gün açılmış sayılacağında herhangi bir duraksama yoktur. Dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de aynı kural geçerli olup dilekçeyi alan mahkemenin hâkimi dilekçeyi havale edecek, kalemce harca tabi dava söz konusu ise harcı hesaplanıp, tahsil edilecek ve ilgili deftere kaydını takiben de dilekçede muhatap gösterilen mahkemeye gönderilecektir. Burada davanın açıldığı tarih dilekçenin ilk verildiği mahkeme nezdinde harcın yatırıldığı tarih olup, muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez.
Hemen belirtmek gerekir ki harca tabi davalarda hâkimin havalesini takiben, davacı mahkeme kalemince hesaplanıp, kendisine bildirilen harçları ödemişse ve dilekçesi kayda alınmışsa, artık açılmış bir dava vardır ve harcın mahkeme kalemince ya da veznece eksik hesaplanıp bu sebeple eksik tahsil edilmiş olması bu davanın varlığını ortadan kaldıramaz. Dava eksik de olsa harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Ne var ki, bu harç ikmal edilmedikçe davaya devam olunamaz.
Harca tabi olmayan davalarda ise dava dilekçesi hâkim tarafından usulen kaleme havale edilmekle artık mahkemenin tasarrufuna geçmiş sayılır. Çünkü bu gibi davalarda davacı, dava dilekçesini hâkime vermekle kendine düşen görevi yerine getirmiş ve yapacağı başka bir işlem kalmamıştır.
Bir başka anlatımla, artık davacının dava dilekçesi üzerinde tasarruf yetkisi sona ermiş ve dilekçe mahkemenin malı olmuştur. Bu bakımdan, hâkimin dilekçeyi davacıya geri vermeyip aynı gün ilgili deftere (esas, muhabere veya tevzi defterine) kaydının yapılması için bir görevli ile mahkeme kalemine göndermesi gerekir.
Demek oluyor ki, harca tabi olmayan davalarda, dava dilekçesinin hâkim tarafından mahkeme kalemine havale edildiği gün dilekçenin deftere kaydı yapılmalıdır. Hal böyle olunca, harca tabi olmayan davalarda hâkimin dilekçeyi havale ettiği tarih, kayıt tarihi sayılmalı ve o tarihte davanın açıldığı kabul edilmelidir.
Harca tabi olmayan davalarda dilekçenin başka bir mahkemeye gönderilmek üzere verilmiş olması halinde de; dava hâkimin dilekçeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu hallerde dava dilekçesi, verildiği mahkemenin muhabere defterine kaydedilir (Yönetmelik m. 18, II). Harca tabi olmayan davalar yönünden dava dilekçesinin muhatap mahkemeye intikal tarihi dava tarihi olarak kabul edilemez. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendirilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.
Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl dava kadar karşı dava için de geçerli olup; hakkında dava açılmış olan bir kimsenin davaya cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açma olanağı vardır. Eş söyleyişle, davalı taraf cevap süresi içinde verdiği dava dilekçesiyle karşılık davasını açabilir.
Karşılık davanın varlığı, usulünce açılıp açılmadığı ve açıldığı tarih yine aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Bu davalarda da dava dilekçesi önce hâkime verilir. Hâkim, dilekçeyi, üzerine verildiği tarihi yazıp imzalamak suretiyle, mahkeme kalemine havale eder. Şayet dava harca tabi ise, dolayısıyla işlemin ya da dava açanın harçtan istisna ya da muafiyeti yoksa karşı davacı da tıpkı asıl davanın davacısı gibi 492 Sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca gerekli harçları ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kalemince hesaplanan harcı yatıran karşı davacının davası, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır ve ancak bu halde usulünce açılmış bir davanın varlığı kabul edilir.
Görülmektedir ki, gerek açılan esas davanın, gerekse de karşı davanın açılma tarihleri ve usulünce açılmış bir dava bulunup bulunmadığı hususu diğer yasal şartlar yanında bu taleplerin harca tabi olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca bağlanmaktadır. Harca tabi olan esas veya karşı davalarda yatırılması gereken peşin harcın ödendiği tarihte dava açılmış olur ve bu tarih dava tarihi olarak kabul edilir.
Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu (HK)’nun 6.maddesinde;
"Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. Davaya müdahale eden kimse, kanun yollarına müracaat ederse iltihak ettiği taraftan alınan harca eşit harcı ödemek mecburiyetindedir." hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun 27/1.maddesinde;
"(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir." 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. …";
127. maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz." denilmektedir.
Aynı kanunun 30. maddesinde ise, "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer verilmiştir.
Tüm bu düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, mahkemece, harcın eksik alınmasına rağmen asıl dava dilekçesi esasa kaydedilmiş/karşı dava dilekçesi de dosya içerisine alınıp devamı işlemler yapılmış ve yargılamaya devam olunmuş ise eksik harcın ikmali gerekir ve salt bu sebeple ortada açılmış bir dava olmadığından söz edilemez. İkmal olunacak harcın başvuru harcı veya nispi harç olmasının önemi ve varılacak sonuca da bir etkisi yoktur. Her iki harç yönünden de eksik yatırılan miktarın tamamlanması mümkündür. Önemli olan mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılmış ve dilekçenin de mahkeme hâkimiyetine geçmiş olmasıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davalı vekili cevap süresi içinde cevap ve karşı dava dilekçesini mahkemeye ibrazla ziynet eşyalarının öncelikle aynen olmadığı takdirde bedelinin iadesini istemiştir.
Hâkim havalesini takiben bu dilekçe mahkeme kalemince hesaplanan harcın yatırılması ile harçlandırılmış; ne var ki, harcın hesabında mahkeme kalemince yanlışlık yapılmış ve böylece davalı/karşı davacıdan alınması gerekenden az ve eksik harç tahsil edilmiştir.
Davalı/karşı davacı vekilinden istenen harç miktar itibariyle davalı tarafın karşı davası sebebiyle yatırması gereken nispi peşin harç miktarını karşılamakta ve bu miktar da yatırılmış olmakla birlikte, yatırılması gereken başvuru harcı mahkemece hesaplanıp, karşı davacıdan istenmediğinden bu miktar eksik kalmıştır. Harcın eksik istenmesi, istenen bu miktarı tam olarak ve süresinde yatırandan kaynaklanmadığına göre, davalı/karşı davacının davasının açılmadığı gibi ağır bir sonuca katlanması da beklenemez. Ne var ki, takip eden işlemlerin yapılabilmesi de ancak eksik hesaplanan harcın ikmali ile olanaklıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yerleşik ilkeler karşısında davalı/karşı davacının ziynet eşyaları konusunda, usulünce açılmış bir davasının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, Özel Dairenin "ziynet eşyaları yönünden usulüne uygun açılmış bir dava olmadığı" görüşüne iştirak edilmemiştir.
O halde, Aynı hususlara işaret den direnme kararı bu yönden yerindedir.
Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece bozma nedenine göre incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
II- Davalı vekilinin, mahkemenin bozma ilamının (1) numaralı bendine uymak suretiyle verdiği karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan boşanma ve nafakaya ilişkin bozma nedenlerine mahkemece açıkça uyulmuştur. Mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği bu karar, açık biçimde yeni hüküm niteliğindedir.
Hal böyle olunca; bu karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi H.G.K.na değil; Özel Daireye aittir.
Bu nedenle; davalı vekilinin, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
Sonuç: 1-) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; oyçokluğu ile direnme uygun bulunduğundan;
2-) Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen sebeplerle de; bozmaya uyularak verilen kararın açıkça yeni hüküm teşkil ettiği oybirliği ile kabul edildiğinden,
Davalı vekilinin karara yönelik diğer temyiz itirazları ile yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, Dosyanın 2. Hukuk Dairesine (gönderilmesine), oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy
Harçlar Kanununa göre, karşılık davalar da, müstakil davalar gibi harca tabidir (m.6/1). Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz (m.127). Harca tabi davalarda, davacı (harçtan muaf değilse) dava dilekçesini hâkim havalesinden sonra mahkeme kalemine verdiğinde Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife uyarınca, başvuru harcının ve karar ve ilam harcının dörtte birini peşin olarak ödemek zorundadır. (m.27/1, 28/1-a) Harç ilgilisinden tahsil edildikten sonra dava dilekçesi, esas muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir (Yönetmelik m.18/3). Bu durumda 6.2.1984 tarihli 1983/7 esas, 1984/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, harca tabi davalarda, dava, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Şu halde, harca tabi davalarda peşin dava harcı (başvuru+peşin karar ve ilam harcı) ödenmemişse dava açılmış sayılmaz.
Somut olayda davalı vekili, 3.4.2007 tarihinde cevap dilekçesi vermiş, bu dilekçesinde boşanma davasının reddini, boşanmaya karar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün değilse değerleri tutarı 6000 TL.nin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Ziynetlerle ilgili talep, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, boşanmadan bağımsız bir taleptir. Ziynetler için başvuru harcını yatırmamış, dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcını ise son oturumdan önce kendiliğinden mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvuru harcı yatırılmadığına göre, peşin karar ve ilam harcının sonradan yatırılmış olması, bağımsız nitelikteki bu talebi karşı dava haline getirmez. O sebeple bu konuya ilişkin direnme kararını yukarda açıklanan yasal hükümler karşısında doğru bulmuyoruz[2].
Ziynet istemine ilişkin dava boşanma davasının fer’isi değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, ziynet alacağı ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Toplanan delillerden; davalı kadının eşine hakaret ettiği, evlendiğine pişman olduğunu söylediği; davacı kocanın da eşine fiziksel şiddet uyguladığı, güven sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/2.maddesindeki boşanma koşullarının da gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
2- Davalı kadın 10.03.2008 tarihli dilekçesi ile ziynet eşyaları karşılığı 30.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Bu istek Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında boşanmanın eki niteliğinde bir istek değildir. Davalı kadın tarafından harcı yatırılarak açılmış bağımsız bir dava veya karşılık dava bulunmadığı halde; bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[3].
Ziynet talebi nisbi harca tabidir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davacı-davalı kocanın daha önce 23.10.2007 tarihinde açmış olduğu boşanma davasından, 28.12.2007 tarihinde feragat ettiği anlaşılmaktadır. Feragattan sonra tarafların bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Bundan sonra davalı-davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanamamıştır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan davacı-davalı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.
2- Davalı-davacı kadının, birleşen tazminat ve ziynet eşyalarına ilişkin davası, nisbi harca tabidir. Bu husus dikkate alınmadan ve nisbi peşin harç eksiği tamamlattırılmadan yargılamaya devamla tazminatlar yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde karar verilmesi ve ziynetler yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemesi doğru değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[4].
Ziynete ilişkin istemin tazminat isteminden ayrıştırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kadın ziynet eşyaları ile mevcut ve beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedeleneceğinden bahisle 50.000,00 TL. maddi tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı-davacıdan bu isteğinin ne kadarının ziynet eşyaları ne kadarının Türk Medeni Kanunu’nun md. 174/1'e dayalı olduğu sorulup açıklattırılması, yatırılan başvurma harcının ziynet eşyası isteğini de kapsadığı düşünülerek ziynet eşyalarının nitelik ve değerleri sorulup belirlenerek peşin nisbi harcın tamamlattırılarak sonucu uyarınca karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3- Toplanan delillerden tarafların ortak çocukları 1999 doğumlu R.'nın baba yanında diğer çocuk 2005 doğumlu M.'in anne yanında kaldıkları anlaşılmaktadır. Velayet düzenlenirken analık-babalık duyguları yanında çocuğun bedeni ve fikri gelişmeleri de dikkate alınmalıdır. Mahkemece çocukların velayetleri konusunda 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman ya da uzmanlardan görüş alınarak, 1999 doğumlu R.'nın geldiği yaş itibariyle idrak çağında olduğu da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6.maddeleri uyarınca velayeti konusunda görüş ve tercihinin sorulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre velayet konusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[5].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada başvurma harcının yatırılması gerekir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, eşya ve ziynet eşyaları ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı kadın, cevap dilekçesinde çeyiz eşyaları ve ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedelinin verilmesini talep etmiştir. Bu istek boşanmanın eki olarak kabul edilemez. Davalı kadın tarafından başvurma harcı verilerek usulüne uygun açılmış bağımsız yahut karşı davası bulunmamaktadır. Sonradan nispi harç yatırılmış olması bu dilekçeyi karşılık dava haline getirmez. Bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği yerde kesin hüküm yaratacak şekilde ret hükmü verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle eşyalar ve ziynetler yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 1. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[6].
Dava dilekçesinde yer almayan istemin sonradan harçlandırılması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, yoksulluk nafakası, vekâlet ücreti, ziynet alacağı, düğün ve balayı masrafları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı-karşılık davalı kadının ziynet eşyalarına ilişkin tazminat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı değildir. Harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde yer almayan bu isteğin sonradan harçlandırılması bu isteğe dava niteliği kazandırmaz. Bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilecek yerde, kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalarına ilişkin tazminat isteminin reddine şeklinde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalı-karşılık davacı koca, düğün ve balayı masrafları nedeniyle 5.500 TL. maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacının bu isteği Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olup, görev genel mahkemeye aittir. Görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden göz önüne alınır. Bu istek yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyize konu hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi[7].
Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Davalı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşı boşanma davası olmadığı halde, davalının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de; bu yönden temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamamış yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
a- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b- Davalı kadının ziynetler konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir karşılık davası bulunmamaktadır. Davalının cevap dilekçesinde belirttiği ziynetler için nispi harcın sonradan yatırılmış olması bu istemi dava haline getirmez. Ziynetler konusunda bu konuda usulüne uygun dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2/a bendinde gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].
Süresinde açılmayan karşı davanın ayrı bir esasa kaydedilmesi gerekir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sırasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile birlikte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yargılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava açmış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gözetemez. Davacı, davanın süresinden sonra açıldığını, ancak ilk itiraz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, karşılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mahkeme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya reddine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılmasına karar vermesi gerekir.
Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süresinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl davadan tefrik edilmesine de karar verildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].
Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını değiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da sonuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşısında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[10].
Nisbi harcın verilen sürede ikmal edilmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf B.D. vekili Avukat Ömer Koçak geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-davacı kocanın ziynet eşyalarına yönelik davası için verilen önele rağmen peşin alınması gereken nispi harç ikmal edilmediğinden; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bu istek hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
Sonuç: Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle ziynetler yönünden BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1 inci bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi[11].
Başvuru harcı dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm iştirak ve yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar. Davacının maddi tazminat isteği, ziynetlere karşılıktır. Bu istek, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları sair taraf öderse işleme devam olunur. (Harçlar K. m. 32) O durumda ziynetler karşılığı talep edilen maddi tazminat üzerinden nisbi harcın peşin kısmının yatırılması için davalıya kesin süre verilmeli, harç noksanlığı davalı tarafından tamamlandığı takdirde, bu talebin esası incelenmeli; hâsıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmeli aksi durumda davacının bu talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına biçiminde karar verilmelidir. Bu husus gözetilmeden, davalıya nisbi harç noksanlığını yatırma olanağı tanınmadan yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarda 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[12].
Nisbi harcın ikmali için olanak sağlanmadan karar verilmemelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, ziynetler ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı koca davalı kadınla davadan önce barışma girişiminde bulunmuş kadından kaynaklanan kusurları affetmiş en azından hoşgörüyle karşılamıştır. Bu olaylardan sonra kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamıştır. Türk Medeni Yasasının 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3- Davacı kocanın Türk Medeni Yasasının 174. maddesine dayalı maddi ve manevi tazminatlar hakkındaki talebiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
4- Davacı kocanın ziynetlere yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Bu konuda başvurma harcı yatırılmıştır. Davacıya dava değeri üzerinden nisbi harcı tamamlaması için süre verilmeden yargılamaya devamla yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle koca yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının vekâlet ücretlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 2. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[13].
Cevap dilekçesi ile açılan karşı davada harçların yatırılması gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Karşılık davalar, müstakil davalar gibi harca tabidir. (Harçlar Kanunu md. 6/1) Maktu harçların tamamı, nispi harçlarında dörtte biri, ilgili bulundukları işlemin yapılmasından önce davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce peşin olarak ödenir. (Harçlar Kanunu md. 27, 28) Harçların tamamı, peşin olarak ödenmeden harcı mevzu olan işlem yapılmaz. (Harçlar Kanunu md. 127) Davalı vekili tarafından, süresinden sonra 12.11.2004 tarihinde verilen cevap layihasında açılmış bir karşı dava yoktur. Davalı vekili bu dilekçesinde kocanın kusurlu olduğunu belirterek, boşanmayı kabul ettiklerini bildirmiş, boşanma halinde nafaka, maddi ve manevi tazminatla birlikte ziynetlerinin ve eşyalarının iadesini de istemiştir. Herhangi bir harçta yatırmamıştır. Davalı vekilinin sonradan 6.4.2005 tarihinde kendiliğinden ziynetler ve eşyaların değerleri üzerinden dörtte bir nispi harcı yatırmış olması, yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap layihasını karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava bulunmadığı gözetilmeden, kesin hüküm oluşturacak şekilde “karşı davanın reddine” biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Toplanan delillerden, davacı kocanın eşini “sen ailenin yanına git, iş dönüşü seni alırım” diyerek evden uzaklaştırdığı, ardından müşterek evdeki eşyaları toplayıp babasının evine taşıdığı ve davalıya telefon açıp” ... “babamın evine gelirsen gel. Gelmezsen, seni kabul etmiyorum, evimiz burası” dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklıdır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Birleşen nafaka davasının kabulü ile kadın lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[14].
Maktu harcı alınan ziynet isteminde nisbi harç tamamlanmadan işin esası incelenmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, kişisel ilişki, ziynetler ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Velayeti babaya bırakılan müşterek çocuk Sultan ile anne arasında kişisel ilişkinin kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.
3- Davacı dilekçesinde; kocasında (davalıda) kalan ziynetlerinin aynen, bulunmadığı halde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Maktu harç alınmıştır. Mahkemece nispi harç alınmadan işin esasının incelenmesi de yerinde değildir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösterilen sebeplerle davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönünün ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mustafa' ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Eda'ya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[15].
[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, Sahife 742
[2] HGK 28.9.2011 2011/2-451 2011/558
[3] 2. Hukuk Dairesi 27.12.2010 2009/19059 2010/21877
[4] 2. Hukuk Dairesi 22.12.2010 2009/20320 2010/21733
[5] 2. Hukuk Dairesi 11.10.2010 10125/16594
[6] 2. Hukuk Dairesi 17.03.2010 2009/3130 2010/5104
[7] 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 2008/20584 2010/3249
[8] 2. Hukuk Dairesi 18.11.2009 2008/16263 2009/20122
[9] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576
[10] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234
[11] 2. Hukuk Dairesi 27.11.2007 541/16531
[12] 2. Hukuk Dairesi 21.09.2007 55/12341
[13] 2. Hukuk Dairesi 16.07.2007 9735/11256
[14] 2. Hukuk Dairesi 15.03.2007 2006/15725 2007/4078
[15] 2. Hukuk Dairesi 29.01.2007 2006/12928 2007/627