Islah

Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir. Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvu­rabilir. Islah, sözlü veya yazılı olarak tahkikatın sona erme­sine kadar yapılabi­lir.

Usul hukukunda iddianın ve savunmanın genişletilmesi ilkesi ge­çerli ol­duğundan, iddia ve savunma karşı tarafın muvafakatı olmaksızın değiştirileme­yeceğinden veya genişletilemeyeceğinden, karşı tarafın muvafakatı olmadığı hallerde, iddia ve savunmasını değiştirmek isteyen tarafın başvurabileceği yol ıslahtır[1].

Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaa­nın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkân­dır. Bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşabilecek olan her hangi bir taraf muame­lesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksi­zin yapabilmekte­dir[2].

Gerek öğreti gerekse Yargıtay, ıslah yoluyla davanın değiştirebile­ceğini ve genişletilebileceğini, aynı şekilde savunmanın genişletilebile­ceğini ilke olarak kabul etmektedir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 84. (Hukuk Muhakeme­leri Ka­nunu'nun 177) maddesinde belirtildiği üzere ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Mahkemece tahkikat aşamasının tamamlan­masının ve karar verilmesinin ardından verilen bozma kararı üzerine ıs­lah yapılabilmesi müm­kün değildir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı kararında da ifade edil­diği üzere Yargıtay bozma kararından sonra ıslah yapılamaz[3].

Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırıl­maya­cağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur. Ziynet ala­cağı davasında ıslah olanaklıdır. Ziynet alacaklarına ilişkin bedel taleple­rinde yargılama aşa­masında netlik kazanan miktar ile ilgili olarak ıslah müessesesi kullanılabilir.

 

 

 

Usulüne uygun ıslah ile ziynet talebi artırılabilir.

Dava: Taraflar arasındaki birlikte görülen davacı-davalı kadının "bo­şanma ve ziynet alacağı davalı-davacı kocanın "karşı boşanma" davalarının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece ve­rilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-karşı davalı (kadın) tarafından her iki bo­şanma davası yönünden; da­valı-karşı davacı (koca) tarafından ise ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1-Toplanan delillerden davalı-davacı kocanın eşinin ba­ğımsız ko­nut temini istemine yanaşmadığı, eşinin ailesiyle görüş­mesini engellediği, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı; buna karşılık davalı-da­vacı kadının ise, birlik görevlerini ihmal ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraf­lar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân verme­yecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı kadın da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunun mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı kadının boşanma davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK m. 166/1) karar verilecek yerde, ye­tersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

2-Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HUMK m. 74, HMK m. 26). Davacı-davalı kadın dava dilekçesinde 16 adet 20'şer gramlık burma bilezik, 1 adet 65 gram­lık set, 1 adet künye, 1 adet bileklik, 3 adet yüzük, 1 adet kolyenin aynen, bu mümkün olmadığı takdirde ise bedeli olan 19.304,00_TL'nin yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, davacı-davalı kadının ziynetlere dair talebini usulünce yapılmış bir ıslah (HUMK m. 83 vd; HMK m. 176 vd) işlemi olmadan arttıramayacağı hususu gözden kaçırılarak, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınıp, talepten fazlasına hükmedilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen se­beple da­valı-davacı koca yararına, yukarıda 1.bentte gösterilen se­beple de davacı-davalı kadın yararına BOZULMASINA, bozma se­bebine göre davacı-davalı kadının, kocanın boşanma davası ve fer'ilerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik in­celenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri ve­rilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar dü­zeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 tarihinde oybirliğiyle ka­rar verildi[4].

 

 

 

 

Davacının ziynetle ilgili ıslahı dikkate alınmadan karar ve­rilmesi ha­talıdır.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numa­rası yazılı eşya alacağı davasına dair karar, davacı tarafın­dan süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü.

Karar: Dava, ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemine iliş­kindir. Mahkemece ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı tak­dirde bedelinin tahsi­line karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların 1994 yılında evlen­diklerini, evlilik birliği süresince davalının sorumluluk almaktan kaçındığını, evin bütün ihtiyaçlarının müvekkili tarafından karşı­landığını, bu süreçte müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyaları­nın davalı tarafından bozdurularak harcandığını belirterek, dava di­lekçesinde sayı ve nitelikleri sıralanan ziynetlerin karşılığı olarak şimdilik 1.000 TL nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı ise da­vaya konu ziynetlerin kredi kartı borçları için bozdurularak harcan­dığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davaya konu ziynetlerin aynen ia­desi, olmadığı takdirde karşılığı olan top­lam 1.041 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Ziynet alacağı davasında davacının seçimlik hakkı bulunmak­tadır. Da­vacı ziynetlerin aynen teslimini isteyebileceği gibi sadece bedelinin tahsilini de isteyebilir. Mahkemece davacının talebi gö­zetilmelidir. Yürürlükten kaldırılan 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 74. maddesi ve bunun karşılığı olarak düzenlenen 6100 Sayılı H.M.K.nun 26. maddesi hükmüne göre hakim, talepten başkasına veya fazlasına hüküm veremez. Olayımızda davacı tercih hakkını kullanarak ziynetlerin bedelinin tahsilini istemiştir. Mahkemece da­vacının bu istemi göz ardı edilerek aynen, değil ise bedelinin dava­lıdan alınmasına karar verilmesi hatalıdır.

Öte yandan ziynet alacağı davasında ıslah olanaklıdır. Islahla davaya konu olmayan bir talebin dava kapsamına alınması mümkün değil ise de ıslah suretiyle dava değeri arttırılabilir. Olayda, davacı, ziynetlerin sayı ve nitelikle­rini dava dilekçesinde belirtilmiş ve kar­şılığı olarak şimdilik 1.000 TL nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davacı 06.12.2010 tarihli dilekçede, harcını da yatırarak talebini 22.372 TL üzerinden ıslah ettiğini bildirmiştir. Islah tek yanlı usulü bir işlem olup karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne bağlı değildir. Islah aynı zamanda davanın ve savunmanın genişletilmesi yasağı­nın bir istisnasını oluşturmaktadır. Davacının ıslah işlemi usulüne uygun olup mahkemece bu husus nazara alınarak sonucuna göre bir karar vermek yerine başlangıçtaki dava değeri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi de hatalı olmuştur.

Hüküm bu sebeple bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün BOZULMASINA, isten­mesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar ve­rildi[5].

 

Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin ce­vap di­lekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi müm­kün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın ce­vap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden tem­yiz edilmekle, evrak oku­nup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış ol­duğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını de­ğiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sü­rülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı su­retiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da so­nuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşı­sında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hü­küm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[6].



[1] KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Demir, Ankara, 2001, Cilt IV, Sahife 3965.

[2] ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt I. II. B, 5, İstanbul, 1992, Sahife 534.

[3] 9. Hukuk Dairesi 09.10.2012 24441//33628

[4] 2. Hukuk Dairesi 25.6.2012 13019/17463

[5] 2. Hukuk Dairesi 19.4.2012 2436/6325

[6] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234

Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir. Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvu­rabilir. Islah, sözlü veya yazılı olarak tahkikatın sona erme­sine kadar yapılabi­lir.

Usul hukukunda iddianın ve savunmanın genişletilmesi ilkesi ge­çerli ol­duğundan, iddia ve savunma karşı tarafın muvafakatı olmaksızın değiştirileme­yeceğinden veya genişletilemeyeceğinden, karşı tarafın muvafakatı olmadığı hallerde, iddia ve savunmasını değiştirmek isteyen tarafın başvurabileceği yol ıslahtır[1].

Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaa­nın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkân­dır. Bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşabilecek olan her hangi bir taraf muame­lesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksi­zin yapabilmekte­dir[2].

Gerek öğreti gerekse Yargıtay, ıslah yoluyla davanın değiştirebile­ceğini ve genişletilebileceğini, aynı şekilde savunmanın genişletilebile­ceğini ilke olarak kabul etmektedir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 84. (Hukuk Muhakeme­leri Ka­nunu'nun 177) maddesinde belirtildiği üzere ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Mahkemece tahkikat aşamasının tamamlan­masının ve karar verilmesinin ardından verilen bozma kararı üzerine ıs­lah yapılabilmesi müm­kün değildir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı kararında da ifade edil­diği üzere Yargıtay bozma kararından sonra ıslah yapılamaz[3].

Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırıl­maya­cağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur. Ziynet ala­cağı davasında ıslah olanaklıdır. Ziynet alacaklarına ilişkin bedel taleple­rinde yargılama aşa­masında netlik kazanan miktar ile ilgili olarak ıslah müessesesi kullanılabilir.

 

 

 

Usulüne uygun ıslah ile ziynet talebi artırılabilir.

Dava: Taraflar arasındaki birlikte görülen davacı-davalı kadının "bo­şanma ve ziynet alacağı davalı-davacı kocanın "karşı boşanma" davalarının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece ve­rilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-karşı davalı (kadın) tarafından her iki bo­şanma davası yönünden; da­valı-karşı davacı (koca) tarafından ise ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1-Toplanan delillerden davalı-davacı kocanın eşinin ba­ğımsız ko­nut temini istemine yanaşmadığı, eşinin ailesiyle görüş­mesini engellediği, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı; buna karşılık davalı-da­vacı kadının ise, birlik görevlerini ihmal ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraf­lar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân verme­yecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı kadın da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunun mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı kadının boşanma davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK m. 166/1) karar verilecek yerde, ye­tersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

2-Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HUMK m. 74, HMK m. 26). Davacı-davalı kadın dava dilekçesinde 16 adet 20'şer gramlık burma bilezik, 1 adet 65 gram­lık set, 1 adet künye, 1 adet bileklik, 3 adet yüzük, 1 adet kolyenin aynen, bu mümkün olmadığı takdirde ise bedeli olan 19.304,00_TL'nin yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, davacı-davalı kadının ziynetlere dair talebini usulünce yapılmış bir ıslah (HUMK m. 83 vd; HMK m. 176 vd) işlemi olmadan arttıramayacağı hususu gözden kaçırılarak, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınıp, talepten fazlasına hükmedilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen se­beple da­valı-davacı koca yararına, yukarıda 1.bentte gösterilen se­beple de davacı-davalı kadın yararına BOZULMASINA, bozma se­bebine göre davacı-davalı kadının, kocanın boşanma davası ve fer'ilerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik in­celenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri ve­rilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar dü­zeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 tarihinde oybirliğiyle ka­rar verildi[4].

 

 

 

 

Davacının ziynetle ilgili ıslahı dikkate alınmadan karar ve­rilmesi ha­talıdır.

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numa­rası yazılı eşya alacağı davasına dair karar, davacı tarafın­dan süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü.

Karar: Dava, ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemine iliş­kindir. Mahkemece ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı tak­dirde bedelinin tahsi­line karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların 1994 yılında evlen­diklerini, evlilik birliği süresince davalının sorumluluk almaktan kaçındığını, evin bütün ihtiyaçlarının müvekkili tarafından karşı­landığını, bu süreçte müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyaları­nın davalı tarafından bozdurularak harcandığını belirterek, dava di­lekçesinde sayı ve nitelikleri sıralanan ziynetlerin karşılığı olarak şimdilik 1.000 TL nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı ise da­vaya konu ziynetlerin kredi kartı borçları için bozdurularak harcan­dığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davaya konu ziynetlerin aynen ia­desi, olmadığı takdirde karşılığı olan top­lam 1.041 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Ziynet alacağı davasında davacının seçimlik hakkı bulunmak­tadır. Da­vacı ziynetlerin aynen teslimini isteyebileceği gibi sadece bedelinin tahsilini de isteyebilir. Mahkemece davacının talebi gö­zetilmelidir. Yürürlükten kaldırılan 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 74. maddesi ve bunun karşılığı olarak düzenlenen 6100 Sayılı H.M.K.nun 26. maddesi hükmüne göre hakim, talepten başkasına veya fazlasına hüküm veremez. Olayımızda davacı tercih hakkını kullanarak ziynetlerin bedelinin tahsilini istemiştir. Mahkemece da­vacının bu istemi göz ardı edilerek aynen, değil ise bedelinin dava­lıdan alınmasına karar verilmesi hatalıdır.

Öte yandan ziynet alacağı davasında ıslah olanaklıdır. Islahla davaya konu olmayan bir talebin dava kapsamına alınması mümkün değil ise de ıslah suretiyle dava değeri arttırılabilir. Olayda, davacı, ziynetlerin sayı ve nitelikle­rini dava dilekçesinde belirtilmiş ve kar­şılığı olarak şimdilik 1.000 TL nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davacı 06.12.2010 tarihli dilekçede, harcını da yatırarak talebini 22.372 TL üzerinden ıslah ettiğini bildirmiştir. Islah tek yanlı usulü bir işlem olup karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne bağlı değildir. Islah aynı zamanda davanın ve savunmanın genişletilmesi yasağı­nın bir istisnasını oluşturmaktadır. Davacının ıslah işlemi usulüne uygun olup mahkemece bu husus nazara alınarak sonucuna göre bir karar vermek yerine başlangıçtaki dava değeri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi de hatalı olmuştur.

Hüküm bu sebeple bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün BOZULMASINA, isten­mesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar ve­rildi[5].

 

Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen savunma ve definin ce­vap di­lekçesinin sonradan ıslahı suretiyle ileri sürülmesi müm­kün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın ce­vap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynetler yönünden tem­yiz edilmekle, evrak oku­nup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Islah, açılmış bir davada taraflardan birinin yapmış ol­duğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesidir (HUMK m. 83). Karşılık dava, iddia ve savunma sebebi olmayıp, müstakil bir davadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 202/3. maddesine göre davalı, ıslah yoluyla ancak savunmasını de­ğiştirebilir veya genişletebilir. Davalı, karşılık davasını esas dava hakkındaki cevap layihasını bildirmek suretiyle ikame edebilir (HUMK m. 203). Olayda davalı, cevap layihasını zamanında ve usulüne uygun biçimde vermiş, bu dilekçesinde ziynetlerle ilgili herhangi bir karşılık dava açmamıştır. Cevap dilekçesinde ileri sü­rülmeyen savunma ve definin cevap dilekçesinin sonradan ıslahı su­retiyle ileri sürülmesi mümkün ise de, ayrı ve müstakil bir dava olan karşılık davanın cevap dilekçesinin sonradan ıslahı suretiyle açılması usulen mümkün değildir. Harç alınmış olmasının da so­nuca etkisi yoktur. Çünkü ıslah, yeni bir dava olmayıp, evvelce ikame edilmiş davaya ait usulü bir muameledir. Bu açıklama karşı­sında davalının, ziynetlerle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir karşılık davasının bulunmadığı gözetilmeksizin aleyhine kesin hü­küm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebli­ğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.09.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi[6].



[1] KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Demir, Ankara, 2001, Cilt IV, Sahife 3965.

[2] ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt I. II. B, 5, İstanbul, 1992, Sahife 534.

[3] 9. Hukuk Dairesi 09.10.2012 24441//33628

[4] 2. Hukuk Dairesi 25.6.2012 13019/17463

[5] 2. Hukuk Dairesi 19.4.2012 2436/6325

[6] 2. Hukuk Dairesi 09.09.2009 2008/13544 2009/15234