Tefrik (Ayırma) TEFRİK (AYIRMA)

Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için bir­likte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, dava­nın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir.

Davaların ayrılmasına karar verilmesi halinde mahkeme, davaları başka bir mahkemeye göndermeyip, bizzat bakmaya devam edecektir.

Ziynet alacağı davası boşanma davasının eki niteliğinde değildir fa­kat boşanma talebi ile beraber nisbi harcı yatırılarak usulüne uygun ola­rak ziynet alacağı da talep edilebilir.

Boşanma davası ile beraber usulüne uygun olarak açılan ziynet ala­cağına ilişkin davada yasal olarak tefrik zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak, ziynet alacağı davasında yapılacak araştırmaların boşanma dava­sının uzamasına sebebiyet vereceği, bu durumun da taraflar açısından sorunlara neden olacağı gerekçesi ile bu davaların ayrılması tavsiye edilmektedir[1].

 

Ziynetlerle ilgili delillerin ayrıca toplanıp değerlendirilmesi gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Boşanma davası 7.1.2005 de açılmış, bu dava ile ilgili olarak, da­vacı 2.3.2005 de, davalı da 7.3.2005 de delillerini bildir­mişlerdir. Taraflar delillerini bildirdikten sonra davacı 4.4.2005 de bilezikleri ile bazı ziynet eşya­ları hakkında ayrı bir dava açmış, ge­rekli harçları da ikmal etmiştir. Bu istek boşanmanın eki niteliğini taşımamaktadır. 4.4.2005 günlü dilekçe davanın ıs­lahı olarak da değerlendirilemez (HUMK. m. 83-90). Ziynetlerle ilgili delillerin ayrıca toplanıp değerlendirilmesi gerekir. Mahkemece bu davanın tefrikine karar verilip, deliller toplanıp sonucu uyarınca karar ve­rilmesi gerekir. Açıkla­nan husus üzerinde durulmadan işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenme­sine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[2].

 

Süresinde açılmayan karşı davanın tefrikine karar verilme­lidir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup ge­reği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tara­fından temyiz edilmiş­tir.

Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sı­rasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile bir­likte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yar­gılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kay­dedildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar veril­miştir.

Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava aç­mış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gö­zetemez. Davacı, dava­nın süresinden sonra açıldığını ancak ilk iti­raz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, kar­şılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mah­keme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya red­dine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılma­sına karar vermesi gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süre­sinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl da­vadan tefrik edilmesine de karar verildiği görül­müştür. Bu durumda mahke­mece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz iti­razlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcı­nın temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oy birliğiyle karar verildi[3].



[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin, Ankara, 2008, Sayfa 743.

[2] 2. Hukuk Dairesi 08.03.2006 2005/18591 2006/3020

[3] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576

 
 

Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için bir­likte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, dava­nın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir.

Davaların ayrılmasına karar verilmesi halinde mahkeme, davaları başka bir mahkemeye göndermeyip, bizzat bakmaya devam edecektir.

Ziynet alacağı davası boşanma davasının eki niteliğinde değildir fa­kat boşanma talebi ile beraber nisbi harcı yatırılarak usulüne uygun ola­rak ziynet alacağı da talep edilebilir.

Boşanma davası ile beraber usulüne uygun olarak açılan ziynet ala­cağına ilişkin davada yasal olarak tefrik zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak, ziynet alacağı davasında yapılacak araştırmaların boşanma dava­sının uzamasına sebebiyet vereceği, bu durumun da taraflar açısından sorunlara neden olacağı gerekçesi ile bu davaların ayrılması tavsiye edilmektedir[1].

 

Ziynetlerle ilgili delillerin ayrıca toplanıp değerlendirilmesi gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi so­nunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gös­terilen hüküm ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Boşanma davası 7.1.2005 de açılmış, bu dava ile ilgili olarak, da­vacı 2.3.2005 de, davalı da 7.3.2005 de delillerini bildir­mişlerdir. Taraflar delillerini bildirdikten sonra davacı 4.4.2005 de bilezikleri ile bazı ziynet eşya­ları hakkında ayrı bir dava açmış, ge­rekli harçları da ikmal etmiştir. Bu istek boşanmanın eki niteliğini taşımamaktadır. 4.4.2005 günlü dilekçe davanın ıs­lahı olarak da değerlendirilemez (HUMK. m. 83-90). Ziynetlerle ilgili delillerin ayrıca toplanıp değerlendirilmesi gerekir. Mahkemece bu davanın tefrikine karar verilip, deliller toplanıp sonucu uyarınca karar ve­rilmesi gerekir. Açıkla­nan husus üzerinde durulmadan işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenme­sine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilme­sine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[2].

 

Süresinde açılmayan karşı davanın tefrikine karar verilme­lidir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup ge­reği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tara­fından temyiz edilmiş­tir.

Davacı Fatih tarafından davalı Hanife aleyhine açılan boşanma davası sı­rasında, davalı Hanife tarafından cevap dilekçesi ile bir­likte açılan karşılık dava ile davalı (karşılık davacı) Hanife'nin eşinde kalan ziynet eşyalarının aynen iadesi istendiği, yapılan yar­gılamalar sonunda mahkemece boşanma davasının reddine, ziynet eşyaları ile ilgili açılan karşılık davanın tefrikine karar verilerek ziynet eşyalarına ilişkin davanın mahkemenin ayrı bir esasına kay­dedildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece karşılık davanın cevap süresi olan 10 günlük süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar veril­miştir.

Davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra karşılık dava aç­mış olması halinde, mahkeme bu durumu kendiliğinden (re'sen) gö­zetemez. Davacı, dava­nın süresinden sonra açıldığını ancak ilk iti­raz olarak sürebilir. Davacının ilk itirazda bulunması üzerine, kar­şılık davanın süresinden sonra açılmış olduğunu tespit eden mah­keme, karşılık davanın bu nedenle açılmamış sayılmasına veya red­dine karar veremez. Mahkemenin karşılık davanın (asıl davadan) ayrılma­sına karar vermesi gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı, asıl davada, karşılık davanın süre­sinden sonra açıldığına ilişkin ilk itirazda bulunmadığı gibi, karşılık davanın asıl da­vadan tefrik edilmesine de karar verildiği görül­müştür. Bu durumda mahke­mece, dava harcı da ödenmiş olan bu davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir­ken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz iti­razlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcı­nın temyiz edene iadesine, 18.09.2007 tarihinde oy birliğiyle karar verildi[3].



[1] GENÇCAN, Ömer Uğur, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin, Ankara, 2008, Sayfa 743.

[2] 2. Hukuk Dairesi 08.03.2006 2005/18591 2006/3020

[3] 6. Hukuk Dairesi 18.09.2007 6445/9576